Anahtarı elime alıp, kapıyı açtım. Kapıyı açarken ellerim olabildiğince titriyordu.
İçeri girip kapıyı kapatarak derin bir nefes aldım. Onu aynı şekilde, evin oksijenine derin bir şekilde verdim.
Harry, belki de başına bir şey geldiği için ortalıkta yoktu.
Öyleyse neden başka bir şey daha beynimi kurcalıyordu?
Öyleyse neden beni aldatmış olabileceği ihtimali kalbimde büyük bir yara açmaya çalışıyordu?
Yutkundum.
Nefes alamıyordum. Aldığım nefes burnumu, daha sonra da genzimi yakıyordu.
Oturma odasına doğru gelip, çantamı yere attım.
Masanın üstüne bakışlarım kaymıştı.
Masanın üstünde bir şey vardı.
Kağıt...
Üstünde yazı olan bir kağıt...
Küçük bir not...
Masaya giderken hiç bir şey hissetme-- ah, hayır. Heyecanlandım. Onun dışında hiç bir şey olmuyordu. Bir an önce bakmak istiyordum ve bu istediğim şeyi yapmam gerektiğini de biliyordum.
Kağıdı elime aldım.
Yazıları okudum.
Ve yazılı olan şey...
Çığlık atmama sebep olmuştu.
Bu...
Bu gerçek miydi?
Yoksa şu an rüyada mıydım?
Yüzde yüzlük bir bilgiye çabalayarak ulaşacağımın farkındaydım fakat şu an elimde tuttuğum şey sanki gerçek değildi. Sanki şu an rüyada bile değildim. Ne olduğunu anlamak çok zordu. Böyle bir şeyi ilk defa yaşamış gibi hissediyordum. Bu, hayatım boyunca yaşadığım hislerden çok farklıydı. Yaşadığım şeyin olağanüstü bir tarafı yoktu. Sadece, yaşadığım his bana olağanüstü geliyordu.
"Beğendin mi, hediyemi?"
Arkadan gelen boğuk ses, hücrelerimi canlandırmıştı. Kalp atışlarımın hızlandığını gerçekten hissetmiştim. Bedenim hareket etmem gerektiğini anladığı için, arkamı dönme gücünü kendimde buldum.
Gülümsemesi görülmeye değerdi.
Gerçekten, değerdi.
Onun gülümsemesi o kadar güzeldi ki, kendim gülümseyemiyordum. Onun gülümsemesi o kadar kusursuzdu ki, ben gülümsersem sönük kalır, rezil olurdum. Bu yüzden de yutkundum ve konuşmak için harekete geçmeye çalıştım.
"B-Ben... H-Harry..."
Kelimeleri bir araya bile getiremiyordum. Konuşmak da neydi ki? Hislerim bu eylemleri ele geçirmiş, geri vermiyordu. O anda, bir damla yaş aktı sağ gözümden yavaş ve usulca. Sanki o da, hislerin yavaş ritmine ayak uydurmak istiyor, bu sefer beni incitmiyordu. Çünkü, bu göz yaşları mutluluğun eseriydi.
Harry ise, karşımda sırıtıyordu.
Boğazımı temizledim. Bu sefer yapabilir, konuşabilirdim.
"İnanamıyoru-- Ben... Ah, Harry!"
Koşarak doğru olanı yaptım. Ayaklarım doğru yere gidiyordu. Hislerim doğru yere gidiyordu. Hepsi Harry'ye sarılmak istiyordu.
İsteklerini gerçekleştirmek için koştum ve doğru olanı yaptım.
Harry'ye sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|
FanfictionOdadan çıkmak için adımlar atarken bunların yaşanmamış olmasını diliyordum fakat bu boşunaydı. Bizi bu duruma getiren şeyi bile bilmiyorduk. Sadece parçalanmıştık ve biz, eski biz değildik. Nedenini bulmamız gerekirken bulmaya çalışmıyorduk. Polyann...