Çatalıma bir parça daha alıp afiyetle yedikten sonra mırıldandım.
"Bu harika! Paris'te yaşasaydım bunları yemekten kilo alırdım." dediğimde Harry kıkırdamıştı.
"Ben de iflas ederdim. İyi ki yaşamıyoruz."
Gözlerimi tamamen şakadan devirerek bir parça daha aldım. Muhtelemen bu son parçaydı çünkü bu pasta o kadar güzeldi ki, hızlı yemekten midem yorulmuş, daha fazlasını alamıyordu.
"Gidebiliriz, daha fazlasını yersem acile gitmek zorunda kalacağız."
"Hayır, gidemeyiz." dedikten sonra kaşlarını çattı. Buna karşı ben de merakla hafif kaş çatmıştım. Bakışları dudağıma kaydığında yutkundum.
"Dudağının kenarında krema kalmış." diyerek kıkırdadığında, yüzüm daha yumuşak bir hâl aldı. Ben de kıkırdadım.
Peçeteyle kendisi silmişti.
"Teşekkürler."
Masadan kalktığımızda bana doğru bir şeyler söylemek için yaklaştı.
"Sen dışarı çık, hesabı ödeyip geliyorum."
Bu yaşadığım şey, bana dejavu gibi gelmişti. Daha önce yaşamıştım bunu zaten. Başka bir kişiyle...
Kafamı aşağı yukarı onaylar şekilde salladıktan sonra dediğini yapıp dışarı çıktım.
Etrafı süzerken nedensiz yere içime bir huzur dolmuştu. Başka yüzler görüyordum. Başka yerler keşfediyordum. İnsanların neler yaptığına bakıyordum ve bence bu çok güzel, huzur verici bir şeydi. Her gün olmak zorunda olduğum yerde değildim. Her gün yapmak zorunda olduğum şeyleri yapmıyordum. Sadece Harry ile burada, başka bir ülkede, başka bir şehirdeydim. Önemli olan, yaşanması gereken şey de buydu.
İç çektim. Keşke hep böyle kalsaydım. Hayaller kurarken, daha çok içimde Harry ile benim yaşlandığımız yılları düşünüyordum. Onunla dünya turu yapıyorduk. Hâlâ birbirimize aşkıktık. İlk günkü gibi... Belli bir yer yoktu aslında. Sadece gitmek istediğimiz yere gidiyorduk. Zaman yoktu. Sadece o ve ben vardık. Kurduğum hayaller ise daha çok bundan ibaretti.
Ve hâlâ bundan ibaret.
Derin bir nefes alarak düşüncelerimden ayrıldım ve gerçek dünyaya giriş yaptım. Harry hâlâ gelmemişti. Bu beni endişelendirmeye başlarken az önce çıktığımız kafeye doğru yol aldım.
Adımlarımı daha hızlı atıp kafeye ulaştığımda gördüğüm sahne, kalp atışlarımın ritmik uyumunu bozacak türdendi.
Nefes alırken burnum sızlamaya başlamıştı.
Onu kıskanıyordum.
Herkesten...
Her şeyden...
Harry, neredeyse tüm dişlerini açmış bir şekilde gülümserken karşısında, kasada görevli olan kızın üstüne atlayıp ölüm tarihini ilan etmemek için kendimi zor tutmuştum. Bunları düşünmek yerine yanlarına doğru gittim.
Yalandan öksürdüğümde kız, bana iğrenç bir bakış atmış, Harry'de bana dönmüştü.
"Neden geç kaldın, Harold?" diye sordum, Harry'yi tehdit edici bakışlar altında bırakırken.
Harry, aptal değildi. Tabiki de neden böyle bir bakış atıp, imalı ses tonuyla konuştuğumu anlıyordu.
"Merhaba, ben onun karısıyım." dediğimde, kızın yüzü düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|
FanfictionOdadan çıkmak için adımlar atarken bunların yaşanmamış olmasını diliyordum fakat bu boşunaydı. Bizi bu duruma getiren şeyi bile bilmiyorduk. Sadece parçalanmıştık ve biz, eski biz değildik. Nedenini bulmamız gerekirken bulmaya çalışmıyorduk. Polyann...