"I want you but I can't do this."

504 44 27
                                    

Kapıdan gelen anahtar sesi ürpermeme sebep olurken sızlayan kemiklerime meydan okuyarak ayağa kalktım.

Kapıya doğru yürüdüğümde boğazımı yakan bir çığlık atmıştım.

Çığlığımla beraber sözlerim karıştı:

"Aman tanrım, Harry?!"

Gözlerim üzerinde gezinirken ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Burnumun ucunda dayanılmaz, kalbime aşırı derecede baskı yapan bir sızı hissettiğimde onu geri göndermek için burnumu çektim çünkü düşünmek için doğru zamana ihtiyacım vardı. Zamanım yokken bu sızıyı düşünmek işleri daha çıkılmaz yapıyordu.

Yığılacağını anladığım sırada ağırlığını kendime doğru çekerek kapıyı sol ayağımla kapattım. Benden ağır olduğu için nefesim kesiliyordu fakat bunu düşünmenin sırası olmadığını da anlıyordum. Yine de kendimi zorlamak istemediğimden tüm gücümle onu kanepeye doğru attım. Boynumdaki ağrı daha çok şiddetlense de aldırmamaya çalışıyordum.

Yanına oturdum.

"Sen..." dedim, kendimi toparlamak için yutkundum. "İçtin mi?"

Beni zor anladığını hareketlerinden belli ederken baş ve işaret parmağını birbirine değdirerek gözlerini kıstı.

"Sadece şu kadarcık." dedikten sonra tekrar kollarını yorulmuşçasına kanepeye attı. Kelimeleri doğru telafuz edemiyor, eskisinden daha yavaş konuşuyordu. Bu haline gülmek istesem de şu an için doğru kaçmayan, yapılacak en son eylemlerden biri de buydu.

"Sadece şu kadarcık mı?" diyerek taklidini yaptım. "Sarhoş olacak kadar yani?"

Oflamasını duyduğumda gözlerimi devirdim. Daha başka şeyler yapmak istiyordum. Bağırmak ve belki ona daha fazla yakın olmak. Tam olarak ne istediğimi çözememiştim. Neden göz devirdiğimi bilmiyor, bilmek istemiyordum.

"Uykum var." derken bir çocuğu andırıyordu ses tonuyla. Dudağını büzünce düşünceme bir kanıt olmuştu.

"Hesap vermekten kaçamayacaksın."

Gözlerimi ona dikerken bunun hiçbir anlam taşımadığını yeni yeni anlamaya başlıyordum. O, sarhoştu. Beni ciddiye alması ondan beklenecek son şeydi.

Kıkırdayarak yanağına bir öpücük kondurdum.

"Annecik sana yastık getirecek." dedikten sonra yavaşça kalktım. "O gelene kadar uslu dur."

Kalkmak için hareket ettiğim sırada elimde hissettiğim sıcaklıkla vücuduma tüm duyguları kaplayan garip bir dalga hissetmiştim. Parmaklarımızı birbirine kenetlerken baş parmağımı, baş parmağıyla okşamaya başladı. Ben de hareket ettirerek ona yardım ediyordum.

 Ben de hareket ettirerek ona yardım ediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin