"Arrow"

385 29 9
                                    

>Harry'nin Anlatımı<

Kırmızı renginde tasarlanmış merdivenleri çıkarken sigaramı içmeyi ihmal etmiyordum. Dekora bakarken kendime bir küfür savurdum. Her tarafı kırmızı yapma fikri ne sikime aklıma gelmişti?

Merdivenler sonunda bittiğinde derin bir "oh" çekerek büyük, dikkat çeken siyah kapıdan içeriye geçtim. Etraf bu gün diğerlerine kıyasla fazla kalabalıktı. Bunun nedenini anlamak için kaşlarımı çattım ve hafızamı yoklamaya çalıştım. Ergen tipler, uygunsuz davranışlara elverişli gençler, kafayı yemek üzere olan çiftler...

Bir parti. Kesinlikle buraya kutlama yapmaya gelmişler.

Gözlerimi devirerek barın önündeki sandalyelerden birisine oturdum.

"Hoşgeldiniz, Bay Styles." diye seslenen barmene olabildiğince sahte gülücük attım.

"İşinden memnun musun? Rahatsız olduğun bir konu?" diye sordum, yapmacık tavırlarla.

"Hayır efendim, her şey için teşekkürler." dedikten birkaç saniye sonra içki raflarını işaret ettiğinde kafamı iki yana salladım.

"Daha sonra..."

Onaylayarak görüş alanımdan ayrıldı.

Gözlerimi elimle ovuşturarak iç çektim. Klasik filimlerdeki klasik sahnelerden birinde değildik, böyle olduğunu hisseden bendim. Nereye gideceğimi bilmiyor gibiydim. Kör olmuştum, gelecekteki beklentilerimi yanımda göremiyordum. Bana yakınlar, uzak hissettiriyordu. Her şeyden uzak, şehirden uzak, duygularımdan uzak, isteklerimden uzak, düşünmem gerekenlerden uzak... Sadece kendime yakın...

"Yalnız, çökmüş bir Styles." duyduğum sese gözlerimi devirdim. "Bu hiç iyi değil, bebeğim."

"Siktir git, Courtney. Şimdi sırası değil."

Bu kalabalığın arasında onu duyduğum için kendime lanet edip bir yandan da gideceğini düşündüğüm için mutlu olurken ellerimde hissettiğim ellerle kaşlarım çatıldı. Önce karşımda arzuyla bakan kadına, sonrasında ellerimize göz gezdirdim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diyerek küfürler savurdum ve elimi geri çektim.

"Yorgun ve yalnız görünüyorsun, Harry. Yardıma ihtiyacın var mı?" diye dayanılmaz bir soru yönelttiğinde sabrımı avuçlarımın arasında daha fazla tutamayacağımı anlıyordum.

"Herkesin yalnızlığından faydalanır mısın? Özellikle de patronunun?" diye imalı imalı sordum, tek kaşımı havaya kaldırırken.

"Yapma Styles, unutkan olmaya çalışma." gülümsedi. "Çünkü bir bok beceremiyorsun."

Gözlerimi devirip çalıştırdığım barmene seslendim. Daha ağzımı bile açmadan anlayarak benim için en iyi seçimlerden bir içkiyi sundu. Kafamı her yöne hareket ettirerek birazını bardağa doldurdum. Gözlerimi kapatıp tek seferde akmasına, boğazımı yakıp içimde bir şeyleri tekrar canlandırmasına izin verdim.

"Yavaş ol demeyeceğim, dinlemezsin."

İğrenç sesi tekrar duyarken anın içine ettiği için korku saçan bakışlarımı ona gönderdim.

"O halde neden fikirlerini kendine saklayıp, siktirip gitmiyorsun?"

"Harry, neden böyle davranıyorsun? Oku yaya takarken böyle davranmıyordun." dedi, müzik sesleri yavaş yavaş dinerken. "Sen... Kibardın."

"Ok kalmadı, onu attım." dedim, kendimden emin bir şekilde. "Oku attım fakat görüyorum ki bir şeye yaramamış, hedefi tutturamamış."

Gözlerini kaçırıp sağ tarafa baktığında söylediklerime verecek en iyi cevapları düşünüyordu. Onu tanıyordum, altta kalmayan kaltağın tekiydi.

Ve dediğim gibi oldu, konuşmak için harekete geçti.

"Ama deniyor, şans ver!" dediğinde bağırmasa da sesi eskisinden daha sabırsız, sinirli ve sesli çıkmıştı.

"O oku attım, denemesi bir anlam ifade etmiyor. Herşey benim elimde, istersem onu tekrar alıp denerim. Tekrar ve tekrar..." dedim, içkiye bir bakış atarak. "Ne biliyor musun? Siz tüm kadınlar aynı boksunuz fakat bunu bir türlü kabullenemiyorsunuz!"

Kahkahası kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi devirmek istedim.

"Siz erkekler aynı bile olamıyorsunuz, karakterinizi oluşturacak bir özellik bile taşımıyorsunuz." dedikten sonra sigarasını yaktı. İçine çekip dumanını dışarı bırakıncaya kadar bekledim çünkü söyleyeceklerinin bitmediğini biliyordum.

"Sanırım sorun Amber." dedi, alaycı halini korurken.

"Sorun hep oydu. Sorun hep o..."

Konuşmamı bitiremeden gözlerimi kapattım. Ne diyecektim? Ona hakaret mi edecektim? Yaptığı o iğrenç şeyden sonra ona hakaret etmek, her sahiplendiğini elinden almak istiyordum. Bunu yapmam gerekiyordu fakat içimdeki duygu beni durduruyordu. Yaptığı yanlışı saymayan, kötü olaylar olmamış gibi ona geri dönmemi isteyen, ona sarılıp sonsuza kadar bırakmamamı isteyen bu saçma duygu da neydi?

Yada şunu sormalıyım: Bu saçma duyguyu nasıl olur da hâlâ eskisinden daha güçlü hissediyordum?

Kafamı iki yana salladım.

"Sana anlatacağım."

Evet, buna ihtiyacım vardı. Anlatacak en yanlış kişiyi seçmiştim fakat buna hiç olmadığı kadar ihtiyacım vardı. Bir şarkıcı değildim, güzel bir sesimin olduğunu düşünen olsa bile sabahlara kadar yüksek notada bağırıp sinirimi  atamazdım. Yazar değildim, içimdekileri tertemiz sayfaları gerçekliklerle kirleterek dökemezdim. Bu olayı başka kimseye de anlatamazdım.

"Ciddi misin? Şimdi mi?"

Etrafıma bakınıp iç çektim. Ona doğru yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"Ben önden gidiyorum, kimsenin anlamadığını hissettiğinde orada ol." dediğimde anlamamış gibi bakması sinirlenmeme sebep olmuştu. Nasıl olur da anlamazdı?

"Neresi?"

Gözlerimi devirdim.

"Okçuluk salonumuza, oku ilk attığım yere gel."

-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Selammmm

Biraz yoğundum ve içimdeki yazma cesaretini bulamadım şimdi ise yazdımmmm

Çok bir şey söylemek istemiyorum sadece özür dilerim yaaa

Sizi seviyorum bunu unutmayınnn

Yazarlık ile ilgili büyük planlarım var kitap çıkarmak gibi

Yorum yaparsanız bu yalnız kalbi mutlu edersiniz okuyunca mutlu oluyorum, cevaplıyorum🙈❤️❤️

Şizi şeviyoyummmmm <3 ❤️

My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin