>Amber'ın Anlatımı<
Dudaklarımın arasından hafif, soğuk bir nefes alarak dışarıya geri bıraktım. Bazı olaylarda beyin ile kalp arasında kalınır ve bu herkesin başına gelir. Bazen, kalbiniz inanmak ister. Her ne olursa olsun, sadece inanmak ister fakat mantıksal açıdan bakan beyniniz buna izin vermez. Yada mantık dediğimiz şey belki de saçmadır. Mantık, kime göre mantıksal?
Sorduğum sorunun cevabının nasıl olması gerektiğini bilmiyorum. Çünkü ben, böyle bir durumun ortasında değilim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Beynim, bir şey söylemiyor. Kalbim ise bana küsmüş, konuşmuyor. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir düşünce sahibi değilken kimse -özellikle vücuduma ait parça- bana yardım etmiyor.
Bu durumda bana düşen görev ne?
Bir bilsem!..
Ne zamandır orada tuttuğumu bilmediğim ellerimi ensemden çekerek silkelendim ve kendime gelmeye çalıştım.
Doğru ya da yanlış... İyi ya da kötü... Nasıl bitecek bilmiyordum ama bu iş burada bitecek!
Titreyen ellerimle zile bastım. Tekrar derin bir nefes aldım.
Beynimden mideme soğuk bir şeyler akıyordu.
Vücudum cayır cayır yanıyordu fakat üşüyordum. Parmaklarım buz gibiydi. Hiç bir şey düşünmeden hissediyordum soğuğu. Hiçbir şey... Sadece soğuk...Kapının açılma sesiyle ürktüm ve kendimi bir adım geriye attım. Kahverengi gözlerini bana dikmişti. İlk başta normal olan bu bakışlar, gülümsemeyle son buldu.
"Geleceğini biliyordum."
Bir şeyler söylemem gerekiyordu. Belki de gerekmiyordu. Sadece içeriye geçsem iyi olacaktı.
Şey, bir şeyler söylemek için yeterli dudak kasına -öyle bir şey yoksa umrumda değil- sahip bile değildim zaten.
Hiçbir şey söylemeden kapıdan içeriye girdim. Nereye gittiğim umrumda değildi. Bulduğum ilk kapıdan içeriye girdim ve şükürler olsun doğruca oturma odasına -umarım- girmiştim.
Bir yatak odası, mutfak ya da lavabo değil.
Oturma odası!..
Kibar olmamak için çabalayarak koltuğa kendimi attım.
Bir şey söylemeden karşıma oturdu.
"Nereden başlama--"
"Bir sıcak çikolata istiyorum." dedim, sözünü keserek. "O olmadan tek bir kelime bile etmeyeceğim."
Göz kırpmak yok. Herhangi bir şekilde hayat belirtisi yok. İnsan olduğumu kanıtlamak yok. Mimik yok.
Robot gibi avına yaklaş, Amber.
"Pekala," gözlerini kaçırdı ve kalktı. "beş dakikaya hazır olur, Bayan Styles."
Vücudumdaki kasları serbest bırakmak için odadan çıkmasını bekledim.
Çıktığı anda kendimi serbest bıraktım ve iyice yayıldım. Mimiklerim hayata geri dönüyordu.
Böylesi daha iyi, sizce?
Bu görüşmeye neden geldiğimi bilmiyorum. Sabah Harry evi terk edip gittiğinden beri kendimi iyi hissetmiyorum. Bu sefer suçlu olduğumu da düşünmüyorum. Ortada düşünülecek bir neden yokken gitti.
Harry'ye kötü bir şey söyleyince evden gidiyor. İyi bir şey söyleyince de evden gidiyor.
Ona ne söylemem gerek o zaman?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|
FanfictionOdadan çıkmak için adımlar atarken bunların yaşanmamış olmasını diliyordum fakat bu boşunaydı. Bizi bu duruma getiren şeyi bile bilmiyorduk. Sadece parçalanmıştık ve biz, eski biz değildik. Nedenini bulmamız gerekirken bulmaya çalışmıyorduk. Polyann...