Bölüm 7

799 23 0
                                    

Banyoyu bir güzel yıkarken sinirimi fayanslardan çıkarıyordum. Çok sinirlenmiştim gerçekten. Her ne kadar kendi aramızda böyle sapıkça konuşmalar yapsak da bir erkeğin benimle böyle konuşmasından asla hoşlanmazdım. Bu yüzden yakışıklı sapıktan vazgeçtim. Ayrıca o kadarda yakışıklı değildi.

Tamam, çarpılmak istemiyorum. Çok yakışıklıydı. Ama adam asansörde sevişiyordu, demekki evine gittiğinde ne tür fantezilerin seni beklediğini asla bilemezdin. Aman Allah korudu beni o sapıktan. Bu benim ilk ana kuralıma aykırıydı.

Zeynep Dere Kuralları

Ana Madde: İlişkiler

Kural 1: Çok sapık olan çocuklardan uzak dur. Yakışıklılıktan ölüyor olsalar bile. Yoksa kaza kurşununa kurban gidersin!

Yakışıklılıktan nasıl ölündüğü hakkında benim de pek bir fikrim yok. Çünkü daha öne hiç yakışıklı olmadım. Tamam, çok saçmaladım. Kafamda salakça düşüncelerle birlikte banyoyu tamamen hallettim. Banyodaki işim bitince kızlara bakmaya gittim. Mutfağı tamamen bitirmişlerdi. Ve hatta yiyecek bir şeyler bile hazırlamışlardı. Sıla içerideki ustalara çay ile birlikte bir şeyler vermeye gitti. Ben de yeni silinmiş, pırıl pırıl yere oturdum. Soframız gazetendi tabiiki. Henüz mobilyalarımız gelmememişti. Sıla'nın gelmesiyle birlikte yemeye başladık bir şeyler.

"Bugün apartmana girerken bir çocuk görmüşüz, Zeynep. Görsen dibin düşerdi vallahi. İnsan değil mübarek, heykel." dedi, Cansu. Büyük ihtimalle benim yakışıklı sapıktan bahsediyordu. Benim mi? Nereden benim oluyor lan? Alev? Sen mi geldin? Neyse, eğer o değilse binamızda bir yakışıklı olmasına daha hayır demezdim yani.

"Belkide görmüşümdür." dedim.

"Gördüysen neden bana neden söylemiyorsun? Bencil pislik seni. Nasıl biri tarif et bakayım?"

"Her gördüğüm adamı sana mı söyleyeceğim ya? Bana adam kalmasın mı? Her neyse, renkli gözlüydü işte. Yeşil gözlüydü, galiba. Manken gibi bir çocuktu.''

"Ay, eğer bu apartmanda bir tane yeşil gözlü ve manken gibi bir çocuk yoksa o kesinlikle bu çocuktu." Eğer öyleyse bu çocuk sürekli kapılarda sürtüyor olmalıydı. Sürekli kapının önünde bir yerlerde olduğuna göre.

"O çocuk sana göre değil." dedim.

"Allah allah, bir kere gördüğün bir çocuğun bana göre olmadığını nereden anladın acaba? Kıskançlık yapma. O çocuk benim olmalı! Sen biraz daha sap gibi takılabilirsin bence."

"Saçmalama. O, gerçekten sana göre değil, Cansu. Kıskançlık yapmıyorum. Yani aslında normalde olsa yapardım ve o çocuğu sana kaptırmazdım ama onu pek hoş bir şekilde gördüğümü söyleyemeyeceğim. Kendine başka birini bul."

"31 çekerken mi gördün?" Çay boğazımda kalırken öksürmeye çalıştım. Sıla da benim gibi öksürüyordu. Bu Cansu gerçekten salaktı. Boğazım eski haline dönerken bana getirdiği sudan içtim.

"Kafayı mı yedin, sen? O nasıl bir soru? Çocuğun ateşi başına mı vurdu?"

"Ne bileyim bana uygun olmadığını düşündüğüne göre yolun ortasında öyle bir şey yaptığını düşündüm. Sahi, neden bana uygun değil? Söyle bende bileyim. " Kapının tıklatılmasıyla bir usta içeri girmişti. Tepsiyi bırakırken "Teşekkür ederiz. Biz çıkıyoruz şimdi. Yarın sabah tekrar geleceğiz. Bir isteğiniz var mı, hanımlar?' diye sordu. Sıla "Hayır, yok. Teşekkürler." diyip ayağa kalktı. Adam bize "İyi akşamlar." dedikten sonra arkadaşıyla birlikte çıktı. Sıla hemen arkalarından kapıyı kilitledi. Alışkanlığı işte. Sanki adamlarda anahtar yokmuş gibi...

Bütün Kızlar Toplandık!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin