"Ne yapıyorsunuz siz burada?" dedi Cansu.
"Ameliyat. "dedi, Yağız sinirli ama aynı zamanda alaycı bir sesle. Aynı şeye mi sinirlenmiştik?
Yağız ayak bileğimi ovarken ben de kolumu sıkıyordum. Sonuçta bu bir rüya olabilirdi ama oldukça canım acıdığına göre gerçekti.
"Çok şakacısın. Sen niye yerdesin?" dedi, Cansu yere eğilip tam yanıma çöktü.
"Düştüm. " dedim.
"Nasıl becerdin bomboş mutfakta yere düşmeyi?" dedi.
Yağız gülmeye başladı. Salak çocuk. Eğer o beni öpmeseydi düşmeyecektim. Daha doğrusu öpmemişti, bile. Ufak bir temas olmuştu o kadar. Aptal Cansu gelecek başka bir zaman bulamamıştı, sanki.
"Ayaklarım birbirine dolandı." dedim. Cansu da gülmeye başladı.
"Bravo. Bunu ancak senin gibi bir gerizekalı başarabilirdi zaten. "
"Zeynep'in suçu yok. Kim olsa benim gibi yakışıklı bir çocuk gördüğünde eli ayağına dolanırdı. " dedi, Yağız. Kendini beğenmiş, egoist sapık. Gözlerimi devirdim.
"Beni o kadar sinirlendiriyorsun ki yürümeyi unuttum bir an." dedim. Kahkaha attı bu kez.
"Bence sinirlendirdiğim için değilde başka bir şeyden dolayı yürümeyi unuttun. " dedi. Cansu bana dönüp anlamaz bir şekilde baktı.
"Neden dolayı?" dedi, Cansu. Neden dolayı Zeynep? Haydi cevap ver bakalım.
"Ah." dedim. En iyisi numara yapmaktı. Eğer Cansu'ya gerçeği söylersem en az bir yıl bana gülerdi. Bunu göze alamazdım.
"Ne oldu?" dedi, Yağız. Endişelenmiş miydi o?
"Bileğim çok acıyor. " dedim. Gerçekten acıyordu. Hemde Yağız sürekli orayı ovarak iyice elektrik akımına kaptırıyordu.
"Ağrı kesici ya da kas gevşetici gibi bir şey olacaktı. Ben hemen bakıp geliyorum. " dedi, Cansu. Kafamı salladım.
"Canın acıyor mu, çok?"
"Biraz."
"Benim yüzümden. "
"Evet, senin yüzünden." dedim. Ne yani? Gerçekten onun yüzündendi. Kibarlık yapıp 'hayır canım senin bir suçun yok, tamamen benim mallığım' diyemezdim. Mal olduğumu kabul edecek halim yoktu herhalde. Aslında ikimizin ortak suçuydu. Neyse, bunu onun bilmesine gerek yoktu.
"Özür dilerim. " dedi. Yüzü çok düşmüştü. Kendimi bir an çok suçlu hissettim. Ama sadece bir an. Cansu içeri girince tüm suçluluğumu unuttum. Çünkü asıl suçlu Cansu'ydu. Evet, evet Cansu. Aptal ve sürtük Cansu. Her şeyi bok etmişti.
"Hadi şunu sürelim. Olmadı bir doktora gideriz." dedi ve bileğimi resmen Yağız'ın ellerinden ayırıp kremi sürmeye başladı. Şırfıntı, bıraksaydı Yağız sürerdi. Anahtarı kapatılmış ampul gibi sönmüştüm. Tüm elektrik akımı kesilmişti. Kesin bilerek yapmıştır.
"Ahh.." diye inledim. Canım gerçekten çok acıyordu. Kırılmış mıydı o? Yok yok, kırık değildi o. İncinmiştir, kırık olsaydı duramazdım. Bu düşünceme gülümsedim. Annem olsaydı kesin böyle söylerdi. Annemi özlemiştim. Hayırsız bir evlat olarak onları sürekli aramıyordum. Onlar da hayırsız ebeveynler olarak beni aramıyorlardı. Gerçi bana kalırsa onların tek derdi burnumun sürtmesiydi. Biz senin yanında değiliz imajı vermeye çalışıyorlardı. Heheyt ben yer miyim bunları, kimin kızıyım ben.
"Hadi odasına götürelim, Zeynep'i. Bütün gün mutfakta yatamaz herhalde. " dedi, Cansu. Yağız bir şey söylemeden ayağa kalktı. Ben sadece buruk olan ayağım tarafından destek sağlar sanıyordum. Ama o beni kucağına aldı. Evet, ku-ca-ğı-na! Düşme korkusuyla ki buna kibarca göt korkusu da diyebiliriz ellerimi boynuna doladım. Cansu arkamızdan gelirken bana salak salak hareketler yapıyordu. Tabii Yağız arkası dönük olduğu için göremiyordu. Bende ona göz kırptım. Cansu kıkırdadı. Yağız çok ani bir hareketle arkasına döndü. Ben kucağında rüzgarı yemiştim tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bütün Kızlar Toplandık!
Novela JuvenilBir o kadar basitti ki denklemleri… İki o kadar güçsüzdü ki eklemleri… Üç kontrol etmek bebek işi… Yormadan? Sormadan? Yormadan? Sormadan?!