Ruh kokan sokakta yürüyordum, çocukların ağlama sesleri etrafı inletiyordu. Hepsi açtı, susuzdu ve onlara bakacak kimseleri yoktu. Hepsi, bitap düşmüş anneleri ve küçük kız kardeşleriyle baş başa kalmış, yaşam mücadelesi veriyordu. Her gün en az üç çocuk ölüyordu ve en az beş yetişkin erkek şehit oluyordu.
Bu şehir azrailin kışlasıydı.
Dünyada emsali görülmemiş düşmanlarla savaşmak uğruna iki kardeşimi ve babamı şehit vermiştim fakat sonuç değişmemişti. Onları yenecek güce ve insana sahip değildik, hepimiz işgale uğrayıp topyekün ölmeyi bekliyorduk bir nevi.
Ailemden geriye kalan annemi, küçük kız kardeşimi ve bir yaşına daha yeni girmiş erkek kardeşimi birkaç gün daha fazladan yaşatmak bana düşmüştü. Genç yaşta yüklendiğim bu ağır yükü taşımakta zorlansam da, belli etmiyordum.
Her gün avlanmak için kurumaya yüz tutmuş gölete gidiyor, kasabamızın insanları kadar zayıf ve güçsüz balıkları avlayıp ailemi hayatta tutmaya çalışıyordum. Hiçbir zaman karnımız tam doymasa da, yaşamamıza yetecek kadar beslenebiliyorduk.
Hikayenin sonunu, başıma nelerin geleceğini bilmiyordum ama ne olursa olsun pes etmeyecek, akıllara düşen kötü sonu değiştirecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞGAL/TAMAMLANDI
Science Fiction2042 yılında başlayan kuraklık nedeniyle insanların birbirlerini öldürmeye başladığı ve devletlerin yok olma kaygısıyla çıldırdığı bir dünya oluşmuştur. Ülke sınırlarından çıkan devletler yeni sömürgeler edinmek için adeta yarışa girmiştir. Sömürge...