D: O halde cezanı çekmeye hazır ol!
Bu sözleri söylediğinde içimde resmen bir fırtına koptu. Ceza mı? Nasıl bir cezadan bahsediyordu? Bana ne yapacaktı? Korkuyordum. O ise bir eliyle çenemi yukarı kaldırmış bana bakmaya devam ediyordu. Elini çenemden çekti ve kapıya yöneldi. Ben gideceğini düşünüyordum. Ama o kapıyı tek harekette kilitledi ve bana doğru yavaş adımlarla yaklaşmaya başladı.
Çok ürkütücü bir aurası vardı. Bana yaklaştıkça ben geri çekiliyor, aramızdaki mesafeyi uzatmaya çalışıyordum. Sırtım masaya değdiğinde ise artık sonra gelmiştim ve kaçacak yerim yoktu. Köşeye sıkışmıştım. Vücudunu vücuduma yaslamıştı. Bir eliyle iki elimi birden tutuyordu ve ben hareket edemiyordum. Öteki elini havaya kaldırdı.
Aman tanrım. Bana vuracak! Diye düşünürken birden kaldırdığı elini enseme koydu. Yüzümü kendi yüzüne yaklaştırdı ve dudaklarımız buluştu. O an hissettiğim tek şey şaşkınlıktı. Beni öpmesini beklemiyordum. Sadece dudaklarımız birbirine değiyor olsa da bedenim alev alev yanıyordu. Titriyordum. O ise diliyle dudaklarımı aralayıp dilimle buluşmak istiyordu. Ama buna izin veremezdim. Eğer izin verirsem küle dönüşebilirdim. O ise dudaklarını dudaklarımdan çekip yavaşça kulaklarıma yöneldi ve çok sessiz bir şekilde nefesini vererek bana.
D: Ağzını aç!
Dedi. Bunu o kadar çok seksi bir şekilde söylemişti ki kendimi tutamadım ve söylediğini yaptım. O zafer kazanmış bir edayla dudaklarını tekrar dudaklarımla buluşturdu. Ama bu bu sefer farklıydı daha önceki öpüşmelerime benzemiyordu. Alex'le öpüşürken bir an önce öpüşmemizin bitmesini isterdim çünkü öpüşmekten hoşlanmazdım. Ama bu o kadar farklı ki. Dili dilimle buluştuğunda o kadar çok heyecanlanmıştım ki kalp krizi geçirecektim. Onu itmek istiyordum ama yapamıyordum.
Kalbim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Dili dilimle resmen dans ediyordu. Daha fazla dayanamadım. Nefesimin kesildiği anladığında beni bıraktı ve nefes almam için izin verdi. Çok derin nefes alıp veriyordum. Sanki az önce denizdeymişim ama yüzme bilmediğim için denizin sonsuzluğuna doğru çekiliyor gibiydim. Gittikçe hafifliyor, savaşmaktan vazgeçiyor, kendimi suyun akışına bırakıyor. Suyun altına inmektense birden suyun yüzeyine çıkıp havayla buluşuyor gibiydim. Bir rüya gibi. Her ne kadar uyanmak istemesem de uyanmak ve kendimle savaşmak zorundaydım. Tekrar bana yaklaştığında ellerimden kurtulamadığım için boynumu çevirdim ve
T: Lütfen . Bay David bırakın beni!
Diyebildim. Sesim çatlamıştı. Titrememe engel olamıyordum. Ondan kaçmak istiyor ama beni bırakmasını istemiyordum. Bana neler olduğunu sormayın çünkü neler olduğunu bende bilmiyorum. Tek istediğim şey beni bırakmamasıydı. O ise sanki bu istediğimi anlamış gibi bana baktı ve bana
D: Seni bırakmayacağım. O yüzden pes et ve cezanı çekmeye hazır ol!
Dedi. Tek eliyle tuttuğu ellerimi masaya yatırdı. Yavaşça kravatımı çözdü ve kravatımı ellerime doladı. Ben ise sanki kafese kapatılmış bir kuş gibi çırpınmaya çalışıyordum. Ellerimi bağladıktan sonra gömleğimin düğmelerini çıkarmaya başladı. Elleriyle göğüs uçlarıma dokunuyor ve sıkıyordu. Bu sırada dudakları boynumda ve kulaklarımda geziyordu. Beni bırakmasını istiyordum. Ama bu o kadar çok zevk veriyordu ki zevkten konuşamıyordum. Sadece inliyordum.
O ise yine her zaman olduğu gibi şeytani gülümsemesini yapmıştı ve dudakları boynumdan aşağıya inmeye başladı. Göğüs uçlarımı öpüyor, yalıyor ve ısırıyordu. Dili yavaş yavaş aşağıya iniyor ve göbek deliğimin içini dairesel bir şekilde emiyordu . Derin derin nefesler alıyor inliyordum. Bir yandan emiyor ve bir yandan da ellerini yavaşça pantolonumun içine erkekliğime doğru gidiyordu. Erkekliğimi bulduğunda yavaşça okşamaya başladı. İnlemelerim artıyordu. Zar zor da olsa inlemelerim arasından ona seslendim.
T: IIInnmmm Lü lü lütfen haahh haaa bay David ya ya yapmayııınnnmmm ahhh
D: Daha sana doğru düzgün dokunmadım bile ve hemen bu hale geldin. Kabul et çaylak. Sen de beni istiyorsun.
Dedi. Bu bu birazcık, mini minnacık, azıcık, doğru olabilirdi. Ama yine de bunu ona itiraf edemezdim. Ona karşı koymak zorundaydım. Ama bu çok zordu. O kadar harika bir his ki dayanamıyordum. Daha fazla tutamıyordum ve onun ellerine boşaldım. O sırada telefon çaldı. Telefonla konuşurken bir yandan el el ellerini yalıyordu . Az önce kirlettiğim ellerini hem de. İnanamıyordum. şaşkındım ve aynı zamanda vücudum rahatlamıştı.
Arayan her kimse ona beni kurtardığı için teşekkür etmeliydim. O ise konuşmasını bitirmek üzereydi.
D: Hallettin mi? Güzel. Sonra konuşuruz.
Dedi ve telefonunu kapattı. Bu sırada hala ellerini yalamaya devam ediyordu. Sonra bana dönüp
D: Görünüşe göre sonra devam etmemiz gerekecek.
Dedi ve ellerimi çözdü. Gömleğimi giydirip, kravatımı taktı ve kilitli olan kapıyı açtı. Kapıdan çıkarken bana bir kez daha dönüp
D:Pantolonunu yukarı çek ve işinin başına dön çaylak.
Dedi ve gitti. Ben ise şaşkınlıktan ölmek üzereydim. Pantolonumu yukarı çektim ve kendimi koltuğa attım. Masada düzenlemem gereken bir tane dosya kalmıştı ve ben onu düzeltemeyecek kadar halsiz ve bitkin hissediyorum. Ben ben ilk defa bu kadar çok zevk almıştım. Hem de bir erkek tarafından. Fazla bir şey yapmamasına rağmen bu hale gelmiştim. Sonuna kadar gitseydik her halde ölebilirdim. O yüzden sonuna kadar gitmediğimiz için mutluydum. Ama aynı zamanda da çok şaşkındım.
Neden? Neden patronum bana öyle bir şey yaptı? Amacı beni gerçekten cezalandırmak mıydı? O zaman beni işten atmalıydı. Bu bana en büyük ceza olurdu. Ama o beni işten atmak yerine böyle bir şey yapmıştı. Yoksa benden hoşlanıyor muydu?
Yok canım ... O ve ben hiç sanmıyorum. Kafam çorbaya dönmüştü resmen. Tek bir istediğim var o da evime gidip, sıcak suyun altına girip bugün olanların bir rüya olduğunu düşünmek hepsi bu. Mesai saatimi bekleyemezdim. Çantamı alıp ofisten ayrıldım. Taksiye atladım. Gideceğim yönü ve acele etmesini söyledim. Bir an önce müstakil, bahçesi ve küçük havuzu olan ailemden yadigar evime gitmek istiyordum.
Eve doğru yaklaşırken kara bir duman indi taksiye. Her yer duman altındaydı ve duman zehirliydi. Taksici de bende karşılıklı öksürüyorduk. Zar zor da olsa camdan itfaiyeyi görebiliyordum. Sanırım yangın vardı. Nerede acaba ? Umarım kimse evde değildir. Taksici çocuğa parayı verip arabadan indim ve o an büyük bir şok yaşadım.
-: İçeride içeride birileri var mı? İçeride yaşayan birileri var mı?
Diye soru soruyordu itfaiye ekipleri. Ekip büyük bir panik içerisindeydi. Ekibe doğru yaklaştım ve dudaklarımı aralayarak onlara
T: Hayır yok!
Dedim. Ekipteki herkes bakışlarını bana dikti ve içlerinden birisi bana doğru yaklaşıp
-: Nereden biliyorsun delikanlı?
Dedi. Ben de ona dönüp
T: Çünkü o yanan ev benim evim.
EVET ARKADAŞLAR, SİZCE BÖLÜM NASILDI BİLMİYORUM AMA BENCE YIKILIYOR. UMARIM SİZDE BENİM GİBİ HİSSEDİYORSUNUZDUR. GERÇİ BEN HER TÜRLÜ ELEŞTİRİYE AÇIĞIM. NETİCEDE BU YAZARLIK İŞİNDE YENİYİM VE ÖĞRENMEM GEREKEN DAHA ÇOK ŞEY VAR. O YÜZDEN LÜTFEN DÜŞÜNCELERİNİZİ SÖYLEYİN. BİR DAHA Kİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇA KALIN
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM
RomanceHayatımın belki de en boktan gününü geçirmiştim. İşten atılıp, kız arkadaşım tarafından terk edildim. En kötüsü de cebimde beş kuruş olmadan gecenin karanlığında, elimde küçük bir şemsiye ile bir yandan hayatıma lanet edip, bir yandan da ne yapmam g...