25.Bölüm

7.4K 296 93
                                    

ALEX

Dıt.. Dıt.. Dıt..

Gözlerimi aralar aralamaz lanet alarmın can sıkıcı sesini susturup, tavana boş boş bakmaya başladım.

Tam üç gün. Cody'den haber almayalı tam üç gün oluyordu. Nerede? Ne yapıyor? Acaba iyi mi? Üzülüyor mu? ya da endişeli mi? Hiçbir şey bilmiyordum. Bu beni deli ediyordu. Korkuyordum. Ona ulaşamamak, ondan haber alamamak, nasıl olduğunu bilememek, beni o kadar çok endişelendiriyordu ki, endişeden ne yemek yiyebiliyor, ne de uyuyabiliyordum. 

Her ne kadar yataktan kalkıp, okula gitmek istemesem de, yataktan kalkıp okula gitmeli ve Cody için de not tutmalıydım. Derslerinden geri kalmasını istemiyordum çünkü. Bu yüzden de yataktan bir hışımla kalkıp, üzerimi değiştirdim. Aynaya baktığımda kaşlarımı çatıp, şaşırmadan duramadım. Aynadaki kadının benimle hiçbir alakası yoktu. Bana benziyordu fakat üç günde ne kadar çok değişmişti böyle. Altın rengindeki sarı saçları dağılmış, ışık saçan yeşil gözleri ışığını kaybetmiş, gülümsemesini yitirmiş biriydi. 

Benden oldukça farklı biri. 

Neden şaşırıyorsam. Son üç gündür hayatım tam anlamıyla cehennem gibiydi. Her zaman gülümseyen, etrafına neşe saçan, bütün kızları tek bir bakışıyla kendisine hasta eden, erkeklerin bile kıskanacağı kadar karizmatik olan, her şeyden önce kendine daima güvenen, cesur ve bir o kadar da güçlü olan arkadaşımı ilk defa bu kadar çok savunmasız görmüştüm. Beni en çok kahreden şeyse, onu ilk defa ağlarken görmüş olmamdı. Bana sırlarını anlatmazdı. Kendi hayatıyla ilgili hiç konuşmazdık. Her zaman gülen biriydi. Neşeliydi de. Bu yüzden hiç endişesi olmayan, istediği her şeye sahip olduğu için de mutlu olan bir çocuk olarak görürdüm Cody'i.

Ne aptalmışım meğer. 

Her zaman yanımdaydı Cody. Ted'le ilişkimi bitirdiğimde bile yanımdaydı. Tam bir hafta boyunca omuzunda ağladım. Yeter artık ağlama! Bile demedi. Aksine ağlamamı istedi. Ağlarsam rahatlayayıp, daha az acı çekeceğimi söyledi. Başımı omuzundan hiç çekmedi. Ağlamalarım bitene ve ben Ted'i unutana kadar hep benimleydi. Daima benimleydi. Annesini kaybettiğinde bile ağlamamıştı. Neden ona hiç ağlamadığını sorduğumda ise bana gülümseyerek ''Ağlamıyorum. Çünkü bu hayatta beni ağlatabilecek hiçbir şey yok'' Demişti. Başta neden böyle dediğini anlayamamıştım.

Annen ölüyor senin. Nasıl ağlamazsın? Benim annem ölse, ağlamayı bırak, ben de onunla birlikte ölürdüm. Annem o kadar değerliydi benim için. 

İlerleyen zamanlarda anladım. Meğer Cody'nin annesi yaşarken Cody'le hiç ilgilenmeyip, sadece işiyle ilgilenirmiş. Cody için yaptığı tek şey, her ayın sonunda Cody uyurken odasına uğrayıp, yatağının yanındaki komodinin üzerine, beyaz bir zarfın içinde bir miktar para bırakıp, Cody'nin odasını terk etmekmiş. Mükemmel bir zenginlik için de, zevk-i sefa içinde yaşasa bile, yalnız bir çocukmuş Cody. Çevresinde insanlar varken bile yalnızmış.

Daima yalnız. 

Yalnız olduğu için de bazı duygulardan yoksun olarak büyümüş Cody. Birine güvenmenin nasıl bir şey olduğunu bilmeden yaşamış. Ailesinde en değer verdiği kişi olan babası bile işi dolayısıyla oğluyla fazla görüşmezmiş. Şehir dışından her döndüğünde ise Cody'e muhteşem hediyeler getirir, anlayacağınız parasıyla oğlunun mutluluğunu satın almaya çalışırmış. Fakat yine de Cody hastalandığında ya da düştüğünde işini bırakıp, Cody'nin yanına gelip, kocaman elleriyle sararmış Cody'nin küçük bedenini. Cody iyileşene kadar başını bekleyip, iyileştiğinde ise yine ona pahalı hediyeler alırmış. 

Bütün bu yaşadıklarına rağmen Cody her zaman gülümsemeyi başaran biriydi. Daima güçlüydü Cody. Bu yüzden de onun cazibesine kapılmaktan kendimi alıkoyamazdım. Keşke derdim kendime. Keşke ben de onun kadar güçlü olabilsem. Keşke bende onun gibi gülümseyebilsem. 

SENİ BIRAKMAYACAĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin