Her yer bembeyazdı. Etraf bomboştu. Beyazdan başka hiçbir şey gözükmüyordu. Karşıdan beyaz bir silüet geliyordu. Bana doğru yaklaşıyor, yaklaşıyor ve yaklaşmaya devam ediyordu. Yaklaşmaya devam ettikçe, bu silüetin David olduğunu anlıyor ve bende ona doğru koşmaya devam ediyorum. Ona doğru yaklaşmaya çalıştıkça aramızdaki mesafe azalmıyor, aksine artmaya devam ediyordu.
Bense hala koşmaya devam ediyordum. Sonunda ona yetişmeyi başardım ve David'in silüeti tam karşımda duruyordu. Elini bana doğru uzattı ve bende bana uzattığı eli sımsıkı tuttum. Elleri hafifçe saçlarımda sonra da yanaklarımda geziyordu. Elleri dudaklarıma değdiğinde hafifçe durdu. Ellerini dudaklarımda gezdirdi. Ellerini dudaklarımdan çekti ve bana doğru yaklaşmaya çalıştı. Ama bir sorun vardı. Boğuluyor gibiydi. Arkadan onu birileri tutuyordu. Yüzleri görünmüyor, elleri gözüküyordu sadece. Onlar? Onlar David'i benden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Hayır hayır bunu kabul edemezdim. Onu benden almalarına izin veremezdim. Ona tutunmaya çalıştım fakat yapamadım. David gittikçe benden uzaklaşmaya çalışıyordu. Ona doğru koşmaya çalıştıkça olduğum yerde koşuyor, gittikçe uzaklaşıyordum ondan. Yerimde kıpırdanmaya başladığımda ise etrafım bulanıklaşıyor ve etrafta garip sesler duyuyordum.
Gözlerimi araladığımda etrafımda bir sürü ses duyuyordum. Kıpırdamak istesem de kıpırdayamıyordum. Ellerim bağlanmıştı ve hareket etmekte zorlanıyordum. Sanırım burası depo gibi bir yerdi. Hatta tamamen terke dilmiş bir depo idi. Gözlerimi açtığımı fark eden bir kişi yanıma geldi ve bana bakıp
-Oh uyuyan güzel sonunda uyandı.
-T:Siz kimsiniz? Ve beni neden böyle bir yere getirdiniz?
-Sana zarar vermek gibi bir niyetimiz yok. David'e ulaşabilmenin en iyi yolu sendin. Bizde seni kaçırmayı seçtik. Böylece AS HOLDING'in başına geçeceğiz. O yüzden uslu dur ve işimize karışma!
Yani kaçırılmamın sebebi buydu. David! Ona ulaşabilmek için beni kullanıyorlardı. Kahretsin! Ya David'e bir şey yaparlarsa? Her ne kadar onu affetmek istemesem de, onun ölmesini asla istemiyorum. Gerçi pek zararlı tiplere benzemiyorlar. Ama yine de bu tip insanların ne yapacağı belli olmazdı. Yanlış görmediysem dört kişilerdi ve hepsi de orta yaşlı insanlardı. Ama merak ettiğim bir şey vardı. Bu yüzden sessizliğimi bozdum ve
T:Beni nereden tanıyorsunuz? Neden beni seçtiniz?
Biraz önce benimle konuşan kır saçlı siyah gözlü heybetli bir herif cevap verdi.
-Çünkü sen David'in kıymetlisi'sin . Bunu anlamak hiçte zor olmadı. Bir süredir David'i takip ediyorduk. David'in sana olan davranışları dikkatimizi çekti. Sana çok değer verdiği belliydi bu yüzden bizde seni seçtik. Yanlış anlama burada hepimiz yetişkiniz. Ayrıca önemli şahsiyetleriz. Senin gibi birine zarar vermek imajımızı zedeleyebilir. Bu yüzden bizim tek amacımız AS HOLDING'e karşılık sen. Bir nevi değiş tokuş. Hepsi bu.
T:Peki neden böyle bir şey yapmak istiyorsunuz? Neden Holding'i ele geçirmeyi bu kadar çok istiyorsunuz?
- Hmm Şirketin bir önceki sahibi Marshall AS yani David'in babası bekar biriydi. Evlenmeye pek de niyetli olduğu söylenemezdi. Her zaman yalnız gezerdi. Bu yüzden de şirket için herhangi bir varisi yoktu. Biz de onun yanında çalışan yardımcılarıydık. Bize herkesten fazla güvenirdi. Bu yüzden de bir gün Avukatını yanına getirtti ve bizi de odasına çağırarak; ''Eğer yalnız ölür ve geriye soyadımdan birisini bırakmazsam bu şirket sizindir'' Dedi. Marshall öldüğünde şirketin başına geçmeye hazırlanıyorduk. Avukat bizi durdurdu ve şirketin sahibinin biz olmadığını David adında bir oğlanın sahip olduğunu söyledi. Böyle bir oğuldan haberimiz bile yoktu. Marshall'ın şirketi bize değil de bu çocuğa bıraktığını öğrendik.
Adam oldukça sinirli görünüyordu. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.
-Biz bu şirket için her şeyimizi verdik. Çok çalıştık ve yeri geldiğinde pek çok şeyimizi de feda ettik. Buna ailemiz de dahil. Ama Marshall ne yaptı? Gitti piçin birine şirketi devretti ve bizde bize ait olan şeyi geri alacağız. Şimdi anladın mı?
Bir şey söyleyememiştim. Konuşmak istiyordum ama nefes almakta zorluk çekiyordum. Bu depo lağım gibi kokuyordu. Tam anlamıyla iğrençti. Resmen kusmak istiyordum. Koku dayanılmaz derecede güçlüydü. Kokuyu düşünmemeye çalışıp, adamları dinlemeye başladım.
O sırada adamlardan ikisi konuşuyordu kısa saçlı olan kel olana
-Sen ce David gelecek mi?
-Bilmiyorum
Diye cevapladı kel adam ...
O sırada bende David'i ve ona söylediklerimi düşündüm. Ona peşimden gelmemesini, gelirse eğer kendimi öldüreceğimi söylemiştim. Peşimden geleceğini hiç düşünmüyordum. Bu adamlar her kimse boşuna kürek çekiyorlardı. Bu yüzden sessizliğimi tekrar bozdum ve
T:Boşuna kürek çekiyorsunuz. O gelmeyecek.
Dedim tam o sırada dışarıdan kapı kırılma sesi duyuldu. Kapıdaki kişinin kim olduğunu göremiyordum. Sadece sesini duymuştum .
D:Ben olsam bu kadar erken konuşmazdım.
Aman tanrım bu bu ses David'di. Aman tanrım gelmişti. Geleceğini hiç düşünmemiştim. Ona onca söylediklerimden, peşimden gelmemesini istedikten sonra geleceğini tahmin bile edememiştim. Ama ama o tam karşımdaydı ve bana doğru yürüyordu. Tam önümde geldiğinde ise durdu. Gözleriyle gözlerimi hapsetmişti. Alnını alnıma dayadı. Bana hafifçe gülümsedi ve sonra da onlara dönüp
D:Bana ne isterseniz yapın. Ama lütfen onu bu işe karıştırmayın. Onun bizimle bir ilgisi yok. Bu mesele beşimizin arasında. Bırakın onu gitsin.
Dört adam David'e kibirli kibirli bakıyorlardı. İçlerinden kısa ve itici olan herif konuştu ve
-Bırakmak mı? hahahah Neden bahsediyorsun sen?
Hepsi aynı anda kahkaha atmaya başladı. Ellerinde sopalarla David'e doğru yaklaştılar . David'in önünde durdular ve kısa olan herif konuşmaya devam etti.
-Eğlence daha yeni başlıyor.
BAKALIM DİĞER BÖLÜMDE NELER OLACAK 12. BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM
RomansaHayatımın belki de en boktan gününü geçirmiştim. İşten atılıp, kız arkadaşım tarafından terk edildim. En kötüsü de cebimde beş kuruş olmadan gecenin karanlığında, elimde küçük bir şemsiye ile bir yandan hayatıma lanet edip, bir yandan da ne yapmam g...