32.Bölüm

6.4K 281 77
                                    

CODY

Koşuyor, koşuyor ve koşmaya devam ediyordum. Vücudumdaki yaraları umursamadan, ayakkabısız dışarıya çıkışımı umursamadan, insanların bana şizofrenmiş'im gibi bakmasını dahi umursamadan, var gücümle koşuyor, koşuyor ve koşmaya devam ediyordum.

Ufak tefek avuturken kendimi, yine tazeleniyordu yaralarım. İntikam yemini eden ben, onu arıyor, ona ulaşmaya çalışıyordum. Ona ulaşmaya çalışırken bile, tazeleniyordu yaralarım. 

Sitemim vardı kendime. İsyanım vardı kendime. Sitemim vardı bencilliğime. İsyanım vardı onu anlamaya dahi becerememiş karakterime. 

Sürekli Kahretsin! Demekten alıkoyamıyordum. Neden? Neden o olmak zorundaydı? Neden bir başkası değildi? Neden ben bu herife kuşkusuz ve geri dönülemez bir şekilde aşık olmuştum? Neden sadece onu istiyordum? Bana yaptıklarına rağmen neden onu bir türlü unutamıyordum? Neden onu bu kadar çok umursuyordum? Neden onu özlüyordum? Bal rengi saçlarını, turkuaz rengi yalnız, ve bir o kadar da soğuk gözlerini, kiraz ve portakal çiçeği karışımı kokusunu ve asla anlayamadığım kalbini neden bu kadar çok özlüyordum?

Sorular, sorular ve sorular. Kafamda deli sorular vardı. Cevabını asla öğrenemeyeceğim sorulardı bunlar. Neden ona kuşkusuz ve geri dönülemez bir şekilde aşık olduğumu bilmiyordum?  Neden onu bu kadar çok istediğimi de bilmiyordum? Sadece istiyordum onu. Bir nedeni yoktu. Sadece ona aşık olmuştum işte. 

İkimiz de erkek olmamıza rağmen, kalbim onu seçmişti sadece. 

Bir yandan koşmaya devam edip, bir yandan da David'in verdiği kağıda bakıyorum. Kağıda bakarken önümde duran tümseği görmeyip, ayağımın takılmasıyla yere düştüm. Lanet olsun! Canım çok acımıştı. Zaten vücudum yara bere içindeydi, üstüne bu düşüşte eklenince, acıyan canım daha da çok acımıştı. Çevredeki insanlar bana yardım eli uzatıyordu. Onları umursamadan tek başıma ayağa kalkmaya çalıştım. Her zaman böyleydim ben. İnsanlara zayıflıklarımı belli etmemeye çalışıp, başıma ne gelirse gelsin hep güçlü olup, ayakta durmaya çalışırdım. Kimse ağladığımı görmezdi. Benim duyguları olmayan bir herif olduğumu düşünürlerdi. Onlar her ne kadar beni böyle bilseler de tam tersine çok duygusal biriydim ben. 

Sadece geceyi bekleyip karanlığa gizliyordum gözyaşlarımı. Hepsi bu.

Ben bunları düşünürken, hala bana uzatılan elleri geri çevirip, tek başıma ayağa kalkmaya çalıştım. Güç bela olsa da ayağa kalkmayı başarıp, çevredeki insanların deliymişim gibi bakmalarını umursamadan, var gücümle koşmaya devam ettim. 

Önceki gibi hızlı koşmasam da yine de hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Acıyan yaralarımı umursamadan, onları unutmaya çalışarak yürüyordum. Hava parçalı bulutlu olmasına rağmen, hafif hafif yağmur damlaları saçlarıma, saçlarımdan da yüzüme öpücükler konduruyordu. Harika! Bir de bu eksikti. Sanki Tanrı bunu bilerek yapıyor gibiydi. Sanki Tanrı ona ulaşmamam için elinden geleni yapıyor gibiydi. Sanki Tanrı benimle dalga geçiyor gibiydi. 

Umursamadım. Evet! Kanının son damlasına kadar Hristiyan ve Tanrısına bağlı olan ben Tanrıyı umursamadım. Çünkü Sebastian'ı karşıma Tanrı çıkarmıştı. Onu elimden alamazdı. Almasına izin veremezdim. O benimdi. Kimsenin aramıza girmesine izin vermeyecektim artık. 

Bu kişi Tanrı olsa bile.

Parçalı olan bulutlar yavaş yavaş dağıldı. Saçlarıma ve oradan da yüzüme öpücükler konduran yağmur ise yavaşça uzaklaşmaya başlıyordu benden. Sanırım Tanrı bana son anda acımış olmalıydı. Ya da ona bağlı olan beni, Sebastian uğruna kaybedeceği için üzülmüş'de olabilirdi. Bilemiyordum. 

Düşüncelerime ara verip, hızlı adımlarla yürümeye devam eden ben, sahile varır varmaz ayağımın ve vücudumun acısını umursamadan koşmaya başladım. 

Koşmaya devam eden ben, yavaş yavaş bir silüet görür gibi oluyordum. Bir serap gibi görünen silüeti daha yakından görebilmek için, adımlarımı hızlandırmaya çalıştım. Silüet'e biraz daha yaklaşıyordum. Ona iyice yaklaştıktan sonra, o silüetin Sebastian Vettel olduğundan emin oldum ve avazımın çıktığı kadar ona bağırdım.

C:Sebatian!

Arkasını dönmesiyle birlikte olduğum yerde donakaldım. Gözlerimi onun gözlerine kilitleyip, bir süre hareket etmedim. Bal rengi saçları, rüzgarın hafif hafif esintisiyle savruluyor, ıssız ve içimi ürperten o soğuk turkuaz rengi gözleri, şaşkınlıktan büyümeye başlıyordu.

Gözlerim gözleriyle buluştuğunda tebessüm etti. İşte! Diyordum kendi kendime. Sonunda görebilmiştim. Tek istediğimi sonunda elde edebilmiştim. 

Gülümsemesi. 

İncilerden bile beyaz olan gülümsemesini gördüğümde gözlerim ışıldadığında, donakalmaktan kurtulup, var gücümle koşup, kucağına atladım ve dudaklarına tutkulu bir öpücük yerleştirdim. 

Dudaklarımız birleştiğinde ise daha fazla kendime hakim olamayıp, dilimi dilinde gezdirmeye başladım. Ağzının her tarafını keşfe çıkıyor, sanki onunla ilk defa öpüşüyormuş'um gibi, dudaklarının her bir santimini hafızama kazıyordum. Dillerimiz ahenkli bir biçimde dans ederken, alt dudağını dişleyip emmeye başladım. Her ne kadar onunla bu şekilde kalmak istesem de nefesim kesildi ve istemeyerek de olsa ondan ayrılmak zorunda kaldım. Bir yandan nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışırken, bir yandan kendime hakim olamayıp, bir hışımla dudaklarımı araldım ve Sebastian'a 

C:Seni seviyorum Sebastian. Seni çok seviyorum.

Dedim. Neler demiştim ben böyle? Lanet Olsun! Fakat daha fazla kendimi tutabilmeme imkan yoktu. Söylemeliydim ve söyledim. Kaçamazdım da. Tek bir çarem vardı. O da Sebastian'ın duymamış olma ihtimali idi. Fakat o ise çoktan şeytani bir şekilde gülümsemeye başladı. Lanet Olsun! Çoktan duydu dememe kalmadan, Sebastian şeytani gülümsemesine ara verip, dudaklarını hafifçe araladı ve bana 

S:Nihayet söyledin.

Dedi. Afallamıştım. Yoksa Sebastian? Bunca zamandır ona söylememi mi bekliyordu? Kendi düşüncelerimle boğuşurken, Sebastian ise tekrar şeytani bir şekilde gülümseyerek, birden beni belimden tutup, kendisine çekti ve o yumuşak dudaklarını tekrar dudaklarımla birleştirdi. Beni kendi dünyasına çoktan sürüklemiş olan Sebastian'a karşılık, yapabileceğim tek şey, onun dünyasına sürüklenmekti. O yüzden de; 

Sebastian'a doğru. Huzura doğru. 




BİR YAZARI YAZMAYA TEŞVİK EDEN YEGANE ŞEY, SİZ SEVGİLİ OKURLARIN ONLARA İLHAM VEREN OLUMLU- OLUMSUZ YORUMLARIDIR. BENİM HAKKIMDA BU KADAR ÇOK OLUMLU YORUMLAR YAZDIĞINIZ İÇİN SİZE ÇOK AMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM.

SENİ BIRAKMAYACAĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin