dipped in shit

170 27 16
                                    

Delicesine yoğun bir gündü iş yerimde.Bir sürü hasta kaydı yapmam gerekiyordu,Oliver için üzülecek zamanım yoktu.

Ama içten içe hala onu merak ediyordum.

10 yıldır ilk kez 1 gün boyunca konuşmamıştık.Lanet telefonum bir kez olsun onun bildirimiyle beni sevindirmemişti.

İyi bir psikoloğun yanında sekreter olarak çalışıyordum.Maaşı iyiydi,ve sadece seçkin hastalar geldiği için sorun yaşamıyorduk.Evlilik sorunları,ergenlik problemleri..Tanrım.Bu insanların problemleri bile çok..elitti.

Burnumun ucuna kayan kemik gözlüğümü gözüme doğru ittirdim ve yeni bir hasta kaydı oluşturmak üzere rehabilitasyon merkezinin veri tabanına girdim.Kahvemden bir yudum aldım ve kapının açılma sesine aldırış etmedim.İçeri giren hasta bir karaltı gibi bana doğru yaklaşıyordu.

"Bir saniye efendim,sizinle hemen ilgileneceğim." dedim sakin sesimle,ve gelen bu hasta için başka bir kayıt açmak üzere başka bir sayfa açtım.

"Aslında 'Oli'yi tercih ederim." dedi o tanıdık ses,masamın dibinde bana bakarken.

Kalbim yine aynı ritimle atmaya başlamıştı.

Lanet olsun.

Gözlerimi gözleriyle buluşturdum.

"OIiver Sykes."

"Evet,hanımefendi."

"Oliver."

"Mia."

Ayağa kalktım ve gözlerine baktım.Lanet olsun,yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordum.Yine onun tarafından reddedilmek istemiyordum.

"Buraya neden geldin?"

Oliver etrafına baktı ve ellerini iki yana açtı."Bu belli olmuyor mu?"Kollarını indirdi ve gözlerini gözlerimle buluşturdu."Seni görmek için."

"Pekala..."Oturdum ve hasta kaydına devam etmek üzere eski sayfayı geri açtım.Önümdeki dosyada yazanları aynen buraya geçirmem gerekiyordu."Meşgulüm.Senin aksine düşünmem gereken...insanlar var." Klavyede hastanın adını yazdım.

Derin bir nefes verdi."Mia.Bir dakikalığına bana bak sadece.Sadece bir dakika."

"Bu saçmalıklar için vaktim yok.Gerçekten."

"Bu saçmalık değil,Mia.Sadece beni dinle.Lütfen."

Duraksadım ve gözlerine baktım.

"Seni tanıyamıyorum.Sadece 2 günde bu kadar değişmenin sebebi...bu kız mı?Annabelle?Oliver,senin için mutlu olmak istiyorum ama aramızda bir iletişim bırakmak istemiyorsan eğer.."

Kelimeler boğazımda takıldı ve yutkunup cümleme devam ettim."...bunu anlarım.Eğer Annabelle benim için yeter diyorsan,o halde siktirip gidebilirsin."

İşime geri döndüm ve hastanın klinik geçmişini dosyaya işlemeye başladım.

Oliver olduğu yerde duruyordu.Etrafına bakındı ve benim masamın dibindeki sandalyeye oturup masamı incelemeye başladı.

"Sana bir teklifim vardı." Gözleri parladı masaya bakarken."Vay!Bu benim sana aldığım oyuncak kedi değil mi?"

Cevap vermedim,işime devam etmeye çalışıyordum.

"5 yıl kadar olmuştu alalı.Vay canına."Kediyi aldığı yere geri koydu.

"Eğer randevu almayacaksan ya da bir şey danışmayacaksan,gitmeni rica ediyorum."

"Mia,hadi ama-"

"Benimle oynayıp sonra buraya hiçbir şey olmamış gibi gelemezsin."

Nefesini verdi,ve deri ceketinin cebinden bir şey çıkarttı.En sevdiğim çikolataydı bu.Sütlü çikolata arasında çilek parçaları.Masaya koydu ve gözlerini üzerimde gezdirdi.

"Pekala...Beni istemiyorsan-"

"Beni istemeyen sensin!" diye bağırdım,masaya vururken,ve ayağa kalktım.Bay o'Brien dışardaydı,bu yüzden bizi duyabilecek kimse yoktu.

Oliver ürkmüşe benziyordu,gözlerini benden kaçırıp yere dikti.

"Bu...bu gerçek değil.Sana söz veriyorum,bu gerçek değil." diyebildi dudaklarının arasından,ve devam etti."Sana açıklamam gereken şeyler var...ama bunun zamanı mı bilmiyorum."

Yutkundum ve onu süzdüm."O akşam yaptığım şey...yapmam gereken bir şeydi.Seni koruyordum," dedi gözlerime bakarken.

"Ah,öyle mi?Neyden?"

Derin bir nefes verdi.Cesaretini topladı ve gözlerime baktı."Sana...açıklayamam."

"O halde...konuşacak bir şeyimiz yok,Oliver."

Oturdum ve bilgisayar ekranına geri döndüm.Gözümden akan yaşa engel olamıyordum.Beni ağlarken görmesini de istemiyordum,bu yüzden sol gözümden akan inatçı göz damlasını hızla sildim ve dudağımı ısırdım.Oliver beni izliyordu.

"O gözyaşının sebebi bensem eğer..." dedi kısık bir sesle,ve devam etti."..yaşamayı haketmiyorum demektir."

"Böyle söyleme." diyebildim sessizce.Duyduğundan emin bile değildim.

Oliver masanın yanından hızla geçerek sandalyemin yanına geldi ve çömelerek ellerini bacaklarımın üstüne koydu.Gözlerini gözlerime kenetledi ve,"Mia...Seni kaybetmekten korkuyorum.Sadece...bir müddet dişini sık,lütfen.Hepsi geçecek,söz veriyorum.Hepsi..." dedi.

"Bu kızı bu kadar çok mu seviyorsun?" diye sordum,burnumu çekip.

Başını iki yana salladı."Sana açıklayamadığım o kadar çok şey var ki...Öğrenirsen.." Tereddüt etti,gözlerini bir saniyeliğine yumdu ve alt dudağını emdi."Öğrenip beni terk edersen nefes alamam.Bu riski göze alamam."

Bacaklarımdaki ellerini ellerim arasına aldım."Ben hep burada değil miyim,Oliver?Hep...yanıbaşında değil miyim?"

"Bu kadar kolay değil...B-benim bir...sırrım var Mia."

Kaşlarımı çattım ve dinlemeye koyuldum.

"Sana açıklayamayacağım bir sır.Duyduğun an benden uzaklaşmana sebep olacak bir sır."

"Oli...B-böyle söyleme-"

"Her insan uzaklaşır,Mia.Şu..siktiğimin dünyasında yanımdaki tek insan sensin.Ama buna rağmen...bu sırrı duyunca benden uzaklaşacağına eminim."

Elimi yüzüne yaklaştırdım ve yanağını okşadım.

"Ne olursa olsun hep buradayım Oliver Sykes.Yaralarını sarmak için hep buradayım."

"Söyleme...B-böyle söylersen sadece işimi zorlaştırırsın."

"Annabelle-"

"Annabelle'yi sikeyim,sorun o değil!Sen iste görüşmeyeyim onunla,sen iste...sen iste sileyim onu.Zaten bir daha konuşmayacağım,az kaldı.Sadece dişini sık,tamam mı?Çok çok az kaldı."

Ayağa kalktı ve alnıma küçük bir öpücük kondurdu.Kulağıma eğildi ve "Çikolatanı bitir." diyip tebessüm etti.Kapıdan çıkarken üç parmağını öpüp bana üfledi ve kapıdan çıkıp gitti.

Harika.

Kafam şimdi daha çok karışmıştı.

Dear MiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin