don't be sorry

134 22 12
                                    

Oliver'ın bembeyaz kesildiğine yemin edebilirdim.Kapının kulpunu kavrayan upuzun parmakları taş kesilmiş,gözleri faltaşı gibi açık bir şekilde çirkin adamın yüzüne bomboş bakıyordu.

Oliver'ın geniş omzuna elimi koydum ve adama nazikçe sordum."Buyrun beyefendi,sorun nedir?"

"Tekneniz benim teknemin olması gereken yerde duruyor.Sevgilinizi bu konuda orada uyarmaya çalıştım ama beni dinlemedi,ben de onu takip ettim," dedi adam asabi bir şekilde.

Oliver donakalmış,adamın dediklerini duymuyormuş gibi adamın yüzüne bakıyordu.

"Tamam,bu konuda ne yapmamızı bekliyorsunuz?Şimdi mi yer değiştirelim teknenizle?"

Adam ukala bir şekilde,"Şimdi tabii ki!Sizi boşuna mı takip ettim?" dedi ve ardından anlamadığım bir dilde söylendi.

"Bize 5 dakika izin verin.Geliyoruz hemen."

Kapıyı büyük bir memnuniyetle adamın yüzüne kapattım ve Oliver'a döndüm.Duymuyor gibiydi,panikten ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bana baktı ve söylenmeye başladı.

"Görmüş,değil mi?Beni görmüş.Gördü beni."

"Hey,hey...sakin ol,bir sorun yok.Tekneni koyduğun yerden çekmeni istiyor,beni duyuyor musun?"

Oliver başını salladı.Ufak bir çocukla konuşuyormuş gibi hissediyordum,bir çocuk gibi davranıyordu.

"Seni oraya ben götüreceğim ve tekneyi kendi yerine koyacaksın.Anladın mı beni Olober?"

"Böyle söyleme."

"Duyuyorsun,bu güzel.Hadi,gidelim."

Kafamdaki havluyu elime alıp hızla attım ve kendi arabamın anahtarını alıp kapıyı açtım.

"Önden buyrun,bayım."

Sonunda adamdan kurtulduğumuzda biraz denizde açılmayı teklif etmişti Oliver.Denizin tam ortasında onunla başbaşa olma fikri başımı döndürüyordu,bu yüzden hemen kabul ettim.

Yeteri kadar açıldığımızda motoru kapattı ve yanıma gelip oturdu.

"Sana bir şey olmayacak demiştim.Kimse görmedi,merak etme."

Başını salladı ve parmağıyla yüzümdeki saçı çekti.

"Hasta olacaksın," dedi ve evden çıkarken cebine tıkıştırdığı bereyi başıma taktı.Yüzünü incelemekten kendimi alamıyordum,birbirimize boş boş bakıyorduk.

Adam içine etmeden önce Oliver beni öpecek miydi?

Hayatımın sonuna kadar bu soruyla yaşamak zorundaydım şimdi de.Cevabını asla öğrenemeyecektim.

Oliver elinin tersini yüzümde gezdiriyor,derin bakışlarıyla beni mahvediyordu.Gözlerim mayışmaya başlamıştı,nefesim ürkekçe bedenimi terkederken onu nazikçe durdurmam gerektiğini farketmiştim.

"Elin...nasıl kestin elini?" diye girdim söze,konuyu değiştirmek için aklıma gelen ilk soru buydu.

"Hatırlamıyorum," dedi,omzunu silkerken.

"Ne demek hatırlamıyorum?"

"Bilmiyorum," dedi ve gözlerini üzerimden çekti."Bir tür krize girmiş gibiydim."

"Ne tür bir...kriz?"

"Bilmiyorum." dedi omzunu silkerken.Başını önüne indirdi ve ayakkabı bağcığıyla oynamaya başladı."Sana dokunuşu geldi aklıma.Tekrar bıçakladım,tekrar ve tekrar," dedi ve omzunu silkip derin bir nefes aldı."Sana baktığı her saniye için tekrar bıçakladım onu."

"Pekala,bu beni biraz rahatsız hissettirdi," diyebildim sessizce.Burnundan bir nefes verip güldü ve tekrar omuz silkti.Bir müddet sessiz kaldık,denizin huzur verici sesi uykumu getirmişti.

Başımı ince bacağı üzerine kondurdum ve gözlerimi kapattım.Oliver saç uçlarımı parmağına dolandırıyor,sonra çözüp tekrar dolandırıyordu.

"Kafam çok karışık,Mia."dedi sonunda.

Ona döndüm ve gözlerine baktım."Hiçbir işimde bu denli dikkatsiz olmamıştım.Bu kadar...hırslanmamıştım,"dedi saçımla  oynamaya devam ederken,sonra devam etti."Elimi yaraladığımda panik oluşun,saçımı okşayışın...Bana bakışın bile beni mutlu etmeye fazlasıyla yetiyor."

Ben buna aşk derdim ama...söz konusu sensin Oliver.

Omuz silktim.

"Şu an ne hissediyorsun?" dedim sessizce.

"Huzurlu ve nefes alabiliyormuşum gibi."

Tebessüm ettim ve başımı kucağından kaldırdım.Ona biraz daha yaklaştım ve yüzünü okşamaya başladım.

"Senin için hep burada olacağım,Oliver Sykes.Bunu asla unutma,tamam mı?"

"Bana dürüst ol,Mia.Hemşireye söylediklerinde ciddi miydin?" dedi bir çırpıda.Korktuğu bir şeyler vardı,ürkekti davranışları.Dokunuşu bile canımı yakmak istemezcesine ürkekti.Bakışı kaçamaklarla doluydu.

Başımı salladım.

"Seni terkedebileceğimden korktuğun için mi..."cümlesini tamamlayamayıp gözlerime baktı.

Ah Tanrım.Karnıma bir ağrı girdi,elimi karnıma koyup gözleriyle buluşturdum gözlerimi.Ona dürüst olmalıydım.

"Pekala," dedim ve toparlandım."Sen bana en büyük sırrını söyledin,sanırım artık aramızda sır kalmamalı."

Başını salladı ve elimi elleri arasına aldı.

"Beni bırakacağından korkuyorum,Oliver.Karşılıksız olmamdan korkuyorum."

"Ya değilsen?" dedi,yüzünü yüzüme yaklaştırırken.

Kulaklarım yanmaya,ellerim hissizleşmeye başlamıştı.Tanrım,gerçekten yaşanıyor muydu tüm bunlar?

"Değilsem...O zaman..." Cümlemi bitiremedim bile.Öyle hızlı gerçekleşti ki.

Yıllardır tadını merak ettiğim,hayalini kurduğum o dudaklar,dudaklarım arasındaydı işte.Nazikçe öptüler beni,karşılık verince ben daha da tutkulu öpmeye başlamışlardı.

Ürkek bir nefes kaçırdım dudaklarım arasından,elimi ensesine koydum ve kendime biraz daha çektim onu.Tek elini belim yerleştirmişti,öpmeye devam ediyordu.

Bu doğru muydu peki?

Hiç olmadığım kadar mutluydum evet,ama gerçekten korktuğum tek şey ya gerçekleşseydi?Bundan öylesine korkuyordum ki ondan uzaklaştım.

Neye uğradığını bilemedi önce,sadece gözleri açıldı ve boşluğa düşmüş gibi bana baktı.

"Üzgünüm,Oliver.B-ben-"

"Yo,a-anlıyorum,istemezsen olmaz ki." Ayağa kalkıp üstünü çırptı.Elimi yüzüme koydum,öylesine utanıyordum ki.

"Üzgünüm."

"Hayır,olma.Karşılıksız olan benmişim," dedi ve omuz silkip kamaraya ilerledi.

Her şeyi rezil etmiştim.

Yine.

Dear MiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin