Titreyen telefonumun sesiyle uykumdan uyandım.Gece yarısını 3 saat geçmişti,beni kim arayabilirdi ki?
Ekrana gözlerimin kamaşmaması için kısık gözlerle baktım.Tanımadığım bir numara arıyordu.İçimden bir ses açmamam gerektiğini söylese de,merağım sesimi bastırdı ve telefonuma uzanıp kulağıma götürdüm ve çatallaşmış sesimle telefonu açıp cevapladım.
"Alo?"
"Evet,dinle beni,Mia.Artık Oliver'la bir ilişkimiz olduğunu sana söylemek için aradım."
Yutkundum ve yatağımda oturdum.Gecenin bu saatinde duymak istediğim ses Annabelle'inki değildi,ve hayatım boyunca duymak istediğim sözler de bunlar değildi.
"Ne oldu,sesin kesildi?"Kıkırdadı ve derin bir iç çekti."Ona aşık olduğunu anlamamak için kör olmak gerekirdi.Zavallı Mia,Oliver oldukça kör,öyle değil mi?"
"Benden ne istiyorsun?" diyebildim kalan sabrımı korumaya çalışırken.
"Bir kez daha Oliver'ı aramayacaksın.Ondan uzaklaşacaksın,ona kendini unutturacaksın.O artık benim,Mia.Bunu unutmasan iyi edersin."
Telefon kapandı.Yorganıma boş gözlerle bakakaldım.
Hayır,ağlamayacaktım.
Hayır,bu orospuyu mutlu etmeyecektim.
Yatağımdan hızla kalktım ve pijama altımı çıkarıp kot pantolonumu bacaklarıma geçirdim.Dağılmış saçlarım,ya da makyajsız oluşum umrumda değildi.Üstüme krem rengi trençkotumu geçirip kemerini gelişigüzel bağladım.Hızlı adımlarla çıktım evimden.
Arabaya bindiğimde gözlerim uykusuzlukla yanıyordu,birkaç kez kırpıştırıp arabayı çalıştırdım.Ağız kokum midemi bulandırmıştı,bu yüzden arabadaki naneli sakızı ağzıma aldım ve hırsla çiğnemeye başladım.
Gece yolların boş olması,trafik ışıklarının yanmaması kadar işime yaramıştı.Camı açıp sakızı tükürdüm ve son kez sola dönüp arabayı kaldırıma yakın bir şekilde hızla parkettim.
Arabadan indiğimde ürperiyordum.Sinirden,belki de soğuktan.Hayır,kesinlikle sinirdendi.Oliver'ın kapısını yumruklamaya başladım.
"Oli!Aç şu kapıyı!"
Yumruklarım daha da hırslanıyordu.
"Oliver!Lanet kapıyı kırdırtma bana!Aç şunu!"
Yan komşunun ışığı yandı,camdan bana baktı.Bu adam deliydi,Oliver'ın bana anlatışını hatırlıyordum.Sabahları saat 5'te kalkıyor,bağıra bağıra balgam atıyor ve delicesine öksürüyordu.Oliver bir gün onu öldürmemek için kendini zor tuttuğunu söylüyordu.
Kapıyı defalarca yumrukladım.Deli adam camdan bana bakıp elinin tersiyle bana gitmem için komut veriyordu.Onu umursamadım.
Sonunda kapı açıldı ve uykulu gözlerle bana bakan bir çift gözle karşılaştım.
"Mia?Ne-"
"İçeri gir."
Elimi göğsüne koyup onu içeri ittirdim ve kapıyı ayağımla ittirdim.
"Neler oluyor?"
Sol yanağına bir tokat geçirdim ve gözlerimi gözlerine diktim.Elini yanağına koyduğunda içimde bir şeyler koptu.
"Ben...artık sıkıldım Oliver!Ben çok sıkıldım!"
Gözlerime baktı.Ne dediğim hakkında en ufak bir fikri yokmuş gibi beni inceliyordu.Telefonumu cebimden çıkardım ve son aramalar sekmesine girip Oliver'a gösterdim.
"Bak kim aradı beni!İyice bak!"
Telefonum üstünde gözlerini gezdirdi.Yutkundu ve bana baktı.
"Tebrik ederim,sevgili olmuşsunuz!Senden uzak durmam gerekiyormuş!"Kahkaha attım,gözümden yaş geliyordu.Lanet olsun,gözyaşlarımı kontrol etmeliydim artık.
"Benden ne istiyorsun?!" Sesim daha da gürleşmişti,sinirden ne yapacağımı bilmiyordum."Konuşsana Oli'si?!BENDEN NE İSTİYORSUNUZ?!" Boynumu kaşımaya başladım,sinirlenince kaşıntı basıyordu.Tırnaklarım derimi yarmaya yemin etmiş gibi boğazımda gezinirken Oliver'ın baktığı tek yer boğazımdı.Elini boynuma uzattı.
"Y..yapma kanayacak.Çek elini."
"DOKUNMA BANA!"
Ses tellerim patlamış gibi hissediyordum,yan komşu delirmiş gibi duvara tekme atıyordu.Oliver öldürmezse ben öldürecektim kendisini.
Oliver bir adım geriledi ve ellerini teslim olmuş gibi kaldırdı.
"Tamam...sakin ol."
Derin nefesler almaya çalıştıkça alamıyor,daha da boğuluyordum.
Evin kapısını açıp kendimi bahçeye attım.Oksijene ihtiyacım vardı.Çektiğim oksijen ciğerlerimi acıtıyor,midemi bulandırıyordu.Dizlerim üzerine çöktüm,ayakta duracak dermanım yoktu.Arkamdan yaklaşan ayak seslerini duymamam mümkün değildi.
Bir el ağzımı sertçe kapattı ve boynuma giren küçük iğneyi hissetmemle gözlerim kapandı.
Gördüğüm son şey Oliver'ın yüzüydü.