Yalnız İnsanlar Sokağı

1.4K 86 45
                                    

''Jiyong---Dur!''

Jiyong karakola uçtuğunda (!) gözü başka hiçbir şey görmüyor gibiydi.Bakışları etraftaki insanların üzerinde geziniyordu ama aradığı yüzü bulamadıkça iyice panikliyordu.Başka bir şey düşünemiyordu, Seungri'yi görmesi gerekiyordu.Hemen.

''Jiyong! Tanrım---Bekle!''

Seunghyun etrafta deli gibi dolaşan adamı durdurdu.

''Nerede?--Niye buraya--''

Bir anda durdu çünkü gözleri aradığı adamı bulduğunda kalbinin mi yoksa dünyanın mı durduğundan emin olamadı.Seungri bir görevlinin karşısında sandalyede oturuyordu.Şiş sol gözüyle.

''Seungri--''

Jiyong bunu sesli söyleyip söylemediğine emin olamadı çünkü adamın gözünün o kadar kızarık ve şiş olması, kalbinin ipleri beyninin elinden almasına neden olmuştu.Diğer masaların arasından geçip oraya ilerlemek istedi ama bu kez Youngbae önüne geçip onu sertçe itti.

''Gidemezsin! Tanrım işleri daha kötü hale getireceksin! Konuşmaları gerek!''

''Ellerinde--kelepçe mi var?'' Jiyong Youngbae'yi duymuyordu çünkü gözleri tamamen orada oturmuş adamla konuşan sarışına odaklanmıştı. ''Beni bırak--''

''Oraya öylece gidemezsin Jiyong! Bu ciddi bir--- Tanrım--''

Jiyong hızla kollarının arasından kurtulup masaya yönelince peşinden gidemedi çünkü dikkatleri çeken bir grup liseli olduğu için şanslılardı, yoksa çoktan oradan atılmışlardı.

''Seungri--'' Jiyong masanın diğer ucunda oturan memura bir kez bile bakmadan seslendi çünkü Seungri orada duruyordu ve Jiyong her şey bitene kadar sabırla bekleyebilecek biri değildi.İyi olup olmadığını bilmesi gerekiyordu.

''Bayım lütfen diğer tarafta--''

Adam konuşmaya başladığında Jiyong dönüp ona bir kez bile bakmadı, şimdi biraz daha yaklaşınca çocuğun gözünün ne kadar kötü olduğunu farketmişti.

''Hyung, o benim arkadaşım.Birkaç dakika konuşamaz mıyız? Telefon etmeme izin vermeyeceklerini biliyorsun.''

Hyung?

Telefon?

Jiyong sonunda kafasını çevirip adama baktığında, iç çekip sandalyesinden kalktığını gördü.

''Üzgünüm, evlat.Bu kez elimden bir şey gelmiyor.'' Adam düşük bir tonda söyleyince Seungri ona gülümsedi.Jiyong hala orada dikilmiş neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu. ''Bir kahve alacağım, uzun sürmesin, tamam mı?'' Seungri hızla başıyla onayladı ve gülümsedi.

Tanrım..Gülerken o koca şey acımıyor muydu?

''İlk olarak, ona hyung diyorum çünkü buraya çok sık gelip giderim ve onun gibi bana yardım eden bir polisle tanışacak kadar şanslıyım.İkinci olarak--''

''Acımıyor mu?''

Jiyong kaşlarını çatarak sorduğunda hala sandalyede oturan Seungri'nin önüne eğilince, arkadaşının aptalca bir şey yapmasını engellemek için koca salonun diğer ucunda hazırda bekleyen Youngbae'nin ağzı şaşkınlıkla açıldı.

''Jiyong--''

''Tanrım--Çok kötü görünüyor--''

''Panikliyorsun--hey--bana bak--'' Seungri adamın ellerini kendi kelepçeli olanlarının arasına aldı ve dizinin üzerine koydu.

''Burada kalamazsın--''

''Zorundayım.'' Seungri sakin bir tonda söylediğinde o her ne kadar alışkın olsa da, Jiyong'un bunu kolay kolay atlatamayacağını farkındaydı. ''Beni dikkatlice dinlemeni istiyorum, tamam mı?'' Hala ona boş boş bakan adama söyledi.Jiyong bir türlü sakin olup düşünemiyordu çünkü, siktir, sonunda birini umursamaya başlamıştı, birini düşünmeye, birinden hoşlanmaya, ve şimdi onun kelepçeli ellerini tutunca beyni tamamen çalışmayı kesmişti.O böyle şeylere alışkın bile değildi, daha önce karakola geldiği bir anı bile hatırlamıyordu.

You Can Have All My HoodiesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin