"Bunu yapmak zorunda olduğumu biliyorsun!"
"Evet! Tıpkı jiu-jitsu turnuvalarına katılmak zorunda olduğun gibi!"
"Ne?! Jiu-jitsu yapmamı isteyen sendin!"
"Senden gidip lanet turnuvalara katılmanı istemedim! Gidip stresini atmanı söyledim! Ama sen ne yaptın?! -- Tanrı Aşkına Seungri!-- Neredeyse altın madalya alıyordun!"
"Sana bunu daha kaç kez söylemem gerekiyor---" Seungri elindeki telefonu sinirle yatağa fırlattı. "Lanet şarjım nerede?!"
"Bilmem! Eve o kadar uzun süredir uğramıyorsun ki nereye koyduğunu unutmuş olman normal!"
"Abartıyorsun!"
"Ben mi abartıyorum?" Jiyong yemeğini yerken mırıldandığında sinirden gülüyordu.
"Evet! Her şeyi abarttığın gibi!" Seungri mutfağa gelip masada oturan adama baktı.
"O zaman neden---" Jiyong çatalını masaya vurup ayağa kalktı ve ona dik dik bakan çocuğa döndü. "--gidip abartmayan birini bulmuyorsun?"
"Kes şunu!"
"Ya da gidip birkaç barın tanıtımını yap! Benim için hiç problem yok! Sabaha kadar beklerim! Ne olacak ki?!"
"Bana bağırmayı kes!" Seungri de, hala, bağırarak söyledi. "Oraya gitmiyorsun! Aklını mı kaçırdın, Jiyong?!"
"Buna sen karar veremezsin!"
"Hey--- saçmalıyorsun!" Seungri yanından geçmeye çalışan adamın kolunu yakalayıp onu engelledi.
"Neden?! Sen de gidip patron arkadaşlarınla güzel bir tatil yaparsın!''
''Ben birkaç saatlik yerlere gidiyorum, Jiyong! Lanet dünyanın öbür ucuna falan gitmiyorsun!'' Seungri sinirle söylediğinde farkında olmadan daha zayıf olan adamı sarsmaya başladı.
''Sen az önce---'' Jiyong kaşlarını kaldırıp ona baktı. ''Beni-- ittin mi?''
''Jiyong--''
''Beni ittin!'' Jiyong çocuğu sertçe ittiğinde Seungri gözlerini kapatıp iç çekti. ''Sırada ne var--- Üzerime mi yürüyorsun?!''
''Kes şunu Jiyong--'' Seungri, adam onu tekrar tekrar itmeye başlayınca söyledi ama karşılık vermeyeceği açıktı.
''Kesiyorum! Ne yapıyorsan yap!-- Ne yapacaksın?! Beni buraya zincirleyecek misin?! Belki döversin!''
''Ne yaptığını sanıyorsun?!'' Seungri yatak odasına yönelen adama baktı.
''Kesiyorum!''
''Böyle davranmandan çok sıkıldım!''
''Ben de senin umursamaz tavırlarından çok sıkıldım! Gidip en iyi olduğun şeyi yap ve etraftaki insanlarla oynaş!''
''Ve sen ne yapacaksın---- her zaman yaptığın gibi ben yokken gidip SooHee'yle ofiste saatlerce kalabilirsin!''
''Belki de--'' Jiyong telefonunu ve cüzdanını alıp çocuğa yöneldi ve şarj aletini sertçe göğsüne çarptı. ''--öyle yaparım!''
~
''Burada ne yapıyorsun?'' David şaşkınlıkla çocuğa baktı. ''Jiyong'u görmedim.'' Hemen etrafına bakınmaya başladı. ''--henüz gelmedi mi? Gelse bana--''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Have All My Hoodies
FanfictionHerkesle sarhoş olabilirsin ama her zaman yalnız kusarsın.