''Ben geldim!''
Seungri seslendi ama kimse yanıt vermeyince, yatak odalarına yönelmeden önce ceketini ve ayakkabılarını çıkardı.Aslında bu onların yatak odaları değildi, ya da onun evi, ama öyle seslenmek ona rahatsız hissetmiyordu, çünkü şu saatten sonra onun olan her şeyin Jiyong'un olması gibi, bu da gayet doğaldı.
Jiyong'u yatakta uyurken buldu, -yataklarında.Fazla muhteşem geçen tatillerinden henüz yeni geri gelmişlerdi.Gerçekten fazla muhteşemdi çünkü Seungri biriyle böyle vakit geçirebileceğini tahmin bile edemezdi.Bir şeyi planladığı, ya da 'böyle ve şöyle yapmalıyım' dediği falan yoktu.Bu sadece oluveriyordu; Jiyong etrafta dolanırken onu yakınına çekmesi gerekiyormuş gibi hissediyordu ve o yüzden bunu yapıyordu, ya da Jiyong telefonuyla, televizyonla, başka bir şeyle meşgul olurken yaklaşıp bir öpücük vermeliymiş gibi hissediyordu ve o yüzden bunu yapıyordu, Jiyong kıyafetleri hakkında söylenmeye başladığında bunu kaydetmeliymiş gibi hissediyordu ve o yüzden telefonunu çıkarıp ona farkettirmeden video çekiyordu.Bu Seungri için gerçekten garipti.Aslında tüm bunların Jiyong için de garip olduğu biliyordu ama Jiyong'un durumu biraz daha farklıydı.Seungri onun güvenini kazanmıştı, bunu biliyordu.Seungri'ye güveniyordu ve Seungri bundan sonraki aşamaları kendi gözleriyle görmüştü, adamın nasıl daha umursamaz ve rahat davranmaya başladığını.Jiyong'un artık Seungri'yi yakınında tutmakla ilgili en ufak bir sorunu yoktu, ama Seungri için durum aynı değildi çünkü Seungri ona, Jiyong ona güvenmeden çok önce zaten güvenmişti.Bu konuda sarışının bir sıkıntısı zaten yoktu.Garip hissediyordu çünkü Jiyong ona bağlı hale gelmişti.Şikayet ettiği falan yoktu, ama bu tuhaftı.Jiyong'tan onu ilk gördüğü andan beri zaten hoşlanmıştı, ve ilişkilerinin ilerlemesi duygularının derinleşmesine yol açmıştı.Jiyong ona güvendikten sonra işler artık Jiyong için tuhaf olmaktan çıkmıştı, ama Seungri için tuhaf olmaya başlamıştı.Çünkü hayatı boyunca kimse onun yanında durmamıştı.Karşılıksız sevgi gibi şeyleri hiçbir zaman yaşamamıştı, annesi kendi kıçını kurtarmıştı ve babası da onun hayatını mahvetmekle meşgul olmuştu.Her zaman çok fazla arkadaşı olurdu ama çoğu, hey bir şeyler içmek ister misin?, tarzı insanlardı.Zaten Seungri de böyle olmalarını istiyordu.Çünkü insanların çoğu bok çuvalından başka bir şey değildi ve herkes işi bittiğinde karşısındakinden bir şekilde kurtulurdu.Seungri bunu gayet iyi biliyordu, artık o aptal ve masum çocuk olduğu yoktu.O yüzden diğerlerinin yaptığı gibi, o da insanları kullanmaya başlamıştı ve bunda oldukça iyiydi.Arkadaş gibi davranıp pek umursamadığı insanların listesini yapsa bu uzun bir zamanını alabilirdi.O yüzden yurt dışına çıktığında Jiyong'u özlediğini farkedince tuhaf hissetmişti.O yüzden Jiyong hava alanında birden bire elini öptüğünde içinde garip bir his oluşmuştu.Çünkü bu kazan-kazan ilişkisi gibi değildi, karşısındakini kullanmak ya da rol yapmak değildi.Jiyong gerçekten gitmesini istememişti ve cidden, kim Seungri'nin gitmek istediğini söylemişti ki? O hastalıktan geberip hastanelik olduğunda bile kimseyi aramayan bir adamdı ve bir anda sırf Jiyong'la aynı yatakta yatamıyor diye huzursuz olduğunda tabii ki garip hissetmişti.O yüzden işler şimdi onun açısından garip hale gelmişti.Jiyong gayet iyiydi, Seungri artık Xin'in ona etki etmediğini biliyordu, artık etraftaki insanları bile umursamıyordu, fotoğraflarını paylaşıyordu, herkesin içinde Seungri'ye oldukça rahat dokunuyordu.Jiyong onu seviyordu ve asıl olay bunu Seungri'ye gösteriyor olmasıydı.Seungri adamla aynı hızda yürümeye çalışıyordu çünkü tabii ki Seungri de onu seviyordu, muhtemelen daha önce kimseyi sevmediği kadar.Önceden sevginin anlamını bile bilmediğini düşünürdü, yani, önceden.
Ama sevginin anlamı muhtemelen istediğin kişi yanında uzanıyor olmadığında, gözlerini kapatınca özlediğin koku olmalıydı.
Kendi kendine öğrendiği böyle bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Have All My Hoodies
FanfictionHerkesle sarhoş olabilirsin ama her zaman yalnız kusarsın.