16.bölüm

20.6K 712 59
                                    

Hikayeyi daha önce okuyanlara not; Bazı yerlerde özellikle şarkılarda değişiklikler olduğunu çoğunuz farketmiş. Mesajlarda ya da yorumda soranlar olunca burda ufak bir açıklama yapayım istedim.

Biliyorsunuz bu hikayeye bağlı bir de Deren ve Kaan'ın hikayesi var yani Zümrüdü Anka. O hikaye Ateşli intikamın sonlarına doğru kafamda oluştuğu için Ateşli intikamı günümüze göre yazarak başlamıştım. E Zümrüdü Ankayı da haliyle günümüze göre yazınca bir saçmalık oldu. Anne babalarla çocuklar aynı zaman diliminde gibi tuhaf bir durum oluştu. Biraz da bu yüzden düzenleme ihtiyacı hissetmiştim zaten. Şimdi bu hikayeyi 90 ların sonuna çektim. Genel olarak herşey aynı olsa da 90larda olamayacak şeyleri değiştirmeye çalışıyorum.
Mesela şarkılar gibi...Karaokeyi bile araştırdım var mıymış o dönemlerde diye ama neyse ki varmış, sadece daha nadir ve teknolojik olmayan haliyle :)

Bu konuda atladığım yerler olursa siz de uyarmaktan çekinmeyin lütfen.

Bu açıklamayı yapayım ki ilerde de benzer durumlar olursa şaşırmayın diye düşünerek bu notu yazma ihtiyacı hissettim.👍

🖤

Naz Mutlu

Savaş telefonla konuşmaya çıkınca bende kahvaltı hazırlığını tamamladım. Bugün galiba hayatımdaki en mutlu günlerden biriydi. Savaş'la dün güzel bir gün geçirdik. Ve rüya gibi bir gece...Sabah da bana kahvaltı hazırlamaya çalışan bir Savaş görmeyi beklemiyordum açıkçası. Mutluydum. Hala beni babasının metresi sanmasına rağmen yanımda olması çok tuhaftı aslında. Öyle zannetmesine rağmen benim yanımda olmak istemesi, tanımak istemesi...

Bana gelince...Niye mi anlatmıyorum gerçeği? İnanmamasından korkuyorum. Eğer anlatırsam ve inanmazsa bu kez daha beter kırılırım biliyorum. O yüzden son noktaya kadar bunun konusunu açmamaya karar verdim. Tabi o konuyu açarsa o zaman anlatırım heralde.

Savaş'ın belime dolanan elleriyle gülümsedim. "Halledebildin mi?"

"Galiba. Dönünce tekrar bi konuşacağım. Ama şimdi tadımızı kaçırmayalım bununla."

Masaya geçip beraber kahvaltımızı ettik. Savaş arada birşeyler düşünüyor beni duymuyordu. Kesin Hande birşey söyleyip canını sıktı. Yoksa durup dururken neden durgunlaşsın ki?

"Sana kötü birşey mi söyledi?"

"Bu konuyu şimdilik konuşmayalım. Burda geçirdiğim anların arasına kötü anılar karışsın istemiyorum."

"Sen bu halinle karıştırıyorsun zaten Savaş. Tamam anlatma ama, yüzünün halini bilmiyorsun. Masaya oturduğumuzdan beri dalıp gidiyorsun. Sana hesap soracak ya da anlat diye baskı yapacak değilim. Ama ne olduğunu anlatmasan da zaten o büyülü anların bittiğini yüzün ilan ediyor."

SAvaş gözlerime bakıp gülümsedi ama yorgun ve hüzünlüydü o gülümseme. Bense gözlerimi tabağıma çevirip kahvaltıma devam ettim. Gerçi iştahım kaçmıştı çoktan ama yine de birşeylerle oyalanmak için kendimi yemeğe zorladım.

"Göl kenarında yürüyelim mi?"

Geldiğimden beri en çok istediğim şeydi aslında. Gülümsemeye çalışarak başımla onayladım. "Olur."

"Tamam o zaman. Kahvaltımız bitsin gezelim biraz."

Beraber kahvaltımızı yapıp gezdik göl kenarında. Sevgili gibi el eleydik ve ben şuan hiç bitmesin, İstanbul'a hiç dönmeyelim istiyordum. Az önce telefonda Hande ne söylediyse burdan ayrıldığımız an bizi esir alacaktı biliyorum. Şimdilik anı akışına bıraktım. Göl kenarında gezerken bir yandan konuştuk. Ona kendi geçmişimi anlattım. Elimi hiç birakmadı o süre boyunca.

Ateşli İntikam -TAMANLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin