Arkadaşlar hikayenin başı biraz sıkabilir ama lütfen okumaya devam edin.Pisman olmazsınız yorumlarınızı bekliyorum. :*
Sabahın erken saatlerinde uyanmıştım.Tam olarak uykumu alamamış olsam da hazırlanmaya başlamıştım.Yaklaşık yarım saat sonra okul başlayacaktı ve ilk derste fizik sınavı olacaktık. Evden koşarak çıktım.Arabamın yanına gittiğimde anahtarlarımın olmadığını fark ettim. 16 yaşında yeni ehliyet almış biri olarak bir türlü araba kullanabildiğime ve anahtarlarımı almaya kendimi alıştıramamıştm.Tekrar eve dönerek anahtarlarımı aldm. Dönem ödevimi de kolumun altına sıkıştırdım.Arabama döndüm ve yola çıktım. Okula yaklaşırken yolda yaşlı bir kadın gördüm.Yere düşmüştü,gözlerineden çektiği acı rahatlıkla okunabiliyordu,hayatın çizgileri ile dolmuş elini havada geri kalan tüm gücüyle ileri geri hareket ettiriyordu. Etraftaki insanlar ise durumdan tamamen habersizmiş gibi kadının yanından geçip gidiyorlardı.Nasıl bu kadar duyarsız olabilirlerdi? O an yaşadığım üzüntüyle karışık kızgınlıkla arabayı yolun ortasında durdurarak indim. "İyi misiniz?" AH! NE YAPIYORDUM Kİ İYİ OLMADIĞI HER HALİNDEN BELLİYDİ.Kadın sorum üzerine inlemeye benzer bir ses çıkardı. "Sizi hastaneye götürmeliyim.Lütfen bana biraz yardım edin.Şimdi kolunuzu omzuma atın.Bana ağırlığınızı verebilirsiniz." Kadın beklenmedik bir gayretle yarı bana tutunarak yarı kendi gücüyle ayağa kalktı.Onu arabama kadar taşıyıp arka koltuğa yerleşmesine yardım ettim.Sonra olabildiğince çabuk bir şekilde hastaneye gittik.
Sınavın başlamasına 10 dk kalmıştı ve ben hastanedeydim.Kadının önemli bir sorunu olmadığımı öğrendiğimde içten içe mutlu oldum.Kadına ben onu görmeden bir kaç dakika önce araba çarpmıştı ve sürücü bir an bile yavaşlamadan yoluna devam etmişti.Kadın binlerce kere teşekkür ederek,bana ulaşabilceği bir adres ve numara istedi.Bir an bile düşünmeden bir kağıda ev adresimle telefon numramı yazıp hastanede yattığı yatağın yanındaki komodine bıraktım.40 dakikadır hastanede olmamıza rağmen kadının hiçbir yakını gelmemişti.Daha fazla kalmak isterdim ama benim de yetişmek zorunda olduğum bir sınavım vardı.Büyük ihtimalle geç kalacaktım ama umut işte...
Sınava geç kalmanın verdiği panikle geçen 10 dakikalık yolculuktan sonra okula vardım.Bahçe bomboştu. Saate baktığımda ise sınava 20 dk geç kaldığımı gördüm.Hızlıca merdivenleri çıkarken gösterdiğim bu çabanın boşa olduğunu biliyordum.Fizik hocası dünyadaki en dakik ve disiplinli hocaydı.Beni bu saatte hayatta sınıfa almazdı. Ama sınıfımın bulunduğu kata ulaşınca sınıfımdaki herkesin koridorda şakalaşmakta olduğunu gördüm. En yakın arkadaşım Angel (bizim deyişimizle Ang) koşarak yanıma geldi. "Bil bakalım ne oldu?" "Fizik hocası bir tıra kafa attı ve tırın sürücüsü hastanede mi?" Ang kıkırdadı. "Evet belki daha büyük ihtimal ama bilemedin.Adam bugün bir kaza geçirmiş.Pek önemli bir şey değilmiş ama sınav da iptal oldu." O kadar çok mutlu olmuştum ki sınıfta yüzünü görmeye bile dayanamadığım Eric'e sarılabilirdim.
Sınavın iptal olmasının verdiği heyecan ve mutluluğu hiçbir şey veremez inanın.Okulda geçen zamanımın tamamı hiç olmadığı kadar iyi geçmişti.Eve döndüğümde mutlulukla kıyafetlerimi değiştirdim ve büyük bir huzurla ayaklarımı koltuğa uzattım.O anda aklıma kumandayı almadığım geldi. Koltuktan kalkmayıp masaya uzanarak kumandayı binbir zorlukla aldım. Zap yapmaya başladım.Tam televizyonda bir şey olmadığına karar vermiştim ki bir film kanalında "Hobbit"in oynamakta olduğunu gördüm.Sanırım daha güzel gün bir daha olamazdı. "Tak,tak,tak" ve evet kapı çalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT
Teen FictionSiyah kağıt paçavraları benliğimizi yutarken birbirimizi sindirdik. Suçlu en başından beri bizdik. Birbirimizin ölümünü izlerken çaresizdik.