Düşen cesedin üstünden binlerce böcek yayılmıştı. Hepsi panikle yaprakların altına gizlenmeye çalışıyordu.O an ben de aynı şeyi yapmak istedim. Bir delik bulup saklanmak, tüm bunlardan uzaklaşmak... Zaman sanki durmuş gibiydi. Ne sesimi çıkarabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Cesaretimi toplayarak yerdeki bembeyaz yüze baktım. Bu yüzü tanıyordum hem de çok yakından. Tek gözü yuvasından çıkmış, o boşluğa böcekler dolmuştu. Dudakları mor bir çizgiydi ama her haliyle fizik öğretmenimdi. Yakın zamanda kaza yapmış, hastaneden kaçtığı düşünülen öğretmenim. Midem, içinde mikser dönüyormuşçasına bulanıyordu. Gözlerimi zorla cesedin üstünden ayırarak Dean'e baktım. En az ceset kadar soluklaşmıştı. Ağzıhafifçe açılmış,elleri vücudunun iki yanında sımsıkı yumruk yapılmıştı.Dudaklarını sertçe ısırdığı belli oluyordu. Gözleri donuktu. Onun gördüğü cesetten fazlası olmalıydı. Derinden sarsıldığını çok net görebiliyordum. Yüzünden acı ve tanımlayamadığım bir çok duygunun okunduğu buzdan heykelleri benziyordu. Dişlerini birbirine bastırarak gözlerini kapattı. Gözlerini tekrar açtığında tüm damarları belirginleşmiş ve kan çanağına dönmüştü. Rengini kaybetmiş dudaklarının arasından "Baba"kelimesi döküldü. Yere düşen cam bir bardağın binbir parçaya ayrılması gibi harfler de birer birer parçalanmıştı ama ağlamıyordu. Göz yaşları çekilmiş olmalıydı. Zorlukla yutkundu. Babasının yüzüne yaklaşarak sağelini açık olan tek gözün üstünde gezdirdi. Elini çektiğinde göz kapağının kapandığını gördüm. Sonra yanıma geldi. Elindeki siyah not kağıdını bana uzattı. Daha kağıda bakamadan kolumdan çekti. Buradan gitmek istediği her halinden belliydi.
Zifiri karanlıkta,fenerin soluk ışığı altında uzun süre yürüdük. Hiç konuşmamıştık, tek bir kelime bile... Dean'in konuşmasını içindeki öfke ve üzüntüyü akıtmasınıher şeyden çok istiyordum. Ama o duygularını kendi içinde yaşıyordu. İçten içe kendini zehirliyordu. En sonunda çantasını bir yere fırlattı. Bir deste dalıüst üste koyarak çakmakla yaktı.Bu arada ben de sırt çantamı yere koymuştum. Bu sayede sırtımın ne kadar ağrıdığını ve yorulduğumu fark etmiştim. Cesratimi toplayarak "Dean?"dedim. Pimi çekilmiş bir bomba gibi patlayıp bağırıp çağırmasını bekliyordum ancak o güçsüz ve bir o kadar kırık bir tonla "Altı aydır yüzünü bile görmemiştim. İstediği itaatkar oğlu olamamıştım. Onun yasaklarına uymamıştım. Hastaneye kaldırıldığında ölüm döşeğinde olduğunu öğrendiğimde gitmiştim. Anneme verdiğim sözü tutabilmek için... Ama yapamadım. Babanı terk etme demişti. Onu son gördüğümde bana söylediği son sözler bunlardı. Bu görevimi bile yerine getiremedim." sonra parmaklarını gözlerine bastırdı.Dökülmekte son derece ısrarlı olan gözyaşlarını durdurmaya çalışıyordu. Bileğinden tuttum. Bana direneceğini,elimi iteceğini biliyordum ama yapmadı. Kolları zayıf birer çöp gibi kenara düşmüştü. İşte o zaman aslında ne kadar duygulu biri olduğunu anladım. İçini çekerek ağlıyordu. Ona sımsıkısarılmak istiyordum. Sadece sarılmak,tek kelime bile etmeden... İç çekişler hıçkırıklara dönüştü. Dakikalar sonra Dean sakinleşmişti. Hıçkırıkları sessizce ortadan kalkmıştı. Gözlerimin içine bakarak; "Bana sakın acıma olur mu? Beni öldür ama benim zayıf biri olduğumu düşünme." dedi. "Sen çok güçlü birisin ve işte sırf bu yüzden sana hayranım." Dean'in yüzündeki ifade biraz olsun yumuşamıştı. Güçsüz bir gülümsemeyle "Justin Bieber'a da hayran değilsin değil mi?"dedi. Değildim ama hayran olanları da aşağılayanlardan nefret ediyordum. Kaşlarımı çattım. "Tamam, kızma küçük bebek" dedi. Yüzünün rengi normale dönüşmüştü. Dudakları pembeleşmeye başlamıştı. "Bana Aldora desen?" "Niye?" bu sefer gıcık ve yaramaz bir çocuk gibi yüzüme bakıyordu. "Benim bir adım var." dedim. "Söz veremem" diyerek kestirip attı. Sonra ateşin ve fenerin ışığı yardımıyla çadırımı kurdu. "Ben dışarda yatacağım" dedim. Kaşlarını kaldırarak "Böceklerden korktuğunun farkında mısın?" O içerde rahat edecekse bir geceliğine dayabilirdim. "Bu sefer korkmam." dedim. "Olmaz." Fazlasıyla kararlıduruyordu. Gözlerimi yalvarırcasına açarak ona baktım. "Lütfen..." Şu an babasından oyuncak almasını isteyen çocuklar gibiydim. "Git ve sadece uyu." dedi. Kendisine hazırladığı yere yatmıştı. Başımı öne eğerek çadıra girdim. Uykum vardı fakat Angel'la yaptığımız konuşma kulaklarımda çınlıyordu. Angel'ın bahsettiği annesini boğularak kaybeden çocuk Dean'di. Çok sevdiği sevgilisini ve babasını da yitirmişti. O katili bulacaktım. Her ne olursa olsun. Dean'in yüzündeki ifadeye, yaşadığı üzüntüye şahit olmuştum ve artık bu yolun sonuna kadar onun yanında olmayı kendime görev edinmiştim. Siyah not kağıdını ne o ne de ben okumuştum. Şu an nerede olduğunu bile bilmiyordum. Cebimi karıştırdım yoktu. Çadırımın yüzeyinde bir gölge gördüm. Uzun boylu bir adam silueti olduğuna yemin edebilirdim. Ama Dean değildi. Çatırtılar geliyordu. Kendimi dışarıya attım. Çıkar çıkmaz ateş söndü. Önümü göremiyordum. Yakınımda sıcaklık hissettim. Bacaklarım titriyordu. O lanet olası adam yanımdan geçmişti ama görememiştim bile. Adımımı öne doğru atacakken bir şey ayak bileğimi sardı.Çığlık atarak yere kapaklandım. Gözüme tutulan parlak ve acı verici birışıkla karşı karşıya gelince bacaklarımı kendime çektim. Korkuyordum hem de deli gibi. "Aldora, Aldora sen iyi misin?" Dean'in korku dolu gözleriyle karşılaşınca ağlamaya başladım. "O...O buradaydı..." kekeliyordum. Dean ise sadece yüzüme bakıyor anlamaya çalışıyordu. " Yüzünü gördün mü?Sana bir şey yaptı mı?" dedi. Gözyaşlarımıelimin tersiyle silerek kafamı hayır anlamında salladım. Dean feneri etrafta gezdirdi. Kimse yoktu. Sonra ışığı bileğime tuttu. Ayak bileğimden kan akıyordu. Hemen eğilerek yarayı kontrol etti. "Derin bir bıçak izi var. Aldora o şey senin bileğini kesmiş." dedi. Kollarımı göğsümde birleştirerek ayağıma baktım. Esen kuru ve soğuk rüzgar acıyı hissetmemi sağlamıştı.Dişlerimi birbirine bastırdım. Acı dayanılır gibi değildi. Dean tişörtünün bir kısmını yırtarak yarayı sardı. O şey, her kimse işte bu kadar sessiz,sinsi ve etkili zarar verebiliyordu...
Hikayeyi silip tekrar yüklemek gibi bir saçmalık yapınca tüm okuma sayıları,votelar sıfırlandı. Desteğinizi bekliyorum... Okuduğunuz için teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT
Teen FictionSiyah kağıt paçavraları benliğimizi yutarken birbirimizi sindirdik. Suçlu en başından beri bizdik. Birbirimizin ölümünü izlerken çaresizdik.