“Siz ikiniz önümden gidin.Derdi neymiş,niye buradaymış öğren.Bizimle ilgili,katille ilgili konuşma.Gereksiz de konuşma.” Şortunun cebinden her zamanki tanıdık siyah kağıdı çıkardı. “Kulübenin merdivenine bırakmış ve dağa tırmanmamızı istiyor.” Dağa tırmanmak açıkça hayatını tehlikeye atmaktı. Küçükken dağcıların bu çevrede acı çekerek öldüğünü haberlerde oldukça fazla duyardım. Uzun süredir böyle olaylar olmuyordu ama bunun nedeni tedbir almaktan kaynaklanıyordu. Bizim elimizde ise birkaç çadırdan başka hiçbir şey yoktu. Panikle “Dean dağa tırmanacak mıyız,sen ciddi misin?”dedim.Dean soğuk kanlılıkla saçlarını savurdu.”Yapmak zorundayız. O asalağın da katil olabileceğini unutma.Korktuğun dağdan çok daha tehlikeli olabilir.” “Jack’in katil olabileceğine gerçekten inanıyor musun?” Dean iç çekerek “Şu saflığını kenara bıraksan iyi edersin.Duyguların ne kadar önemsiz olduğunu anlamayacak kadar salak olma artık.” dedi.
Jack ile Dean’in biraz önünden yürüyorduk. “Jack, haritan var mı?” Dudağınıbükerek “Bir yerde kamp kurmuştum.Sabah uyandığımda yoktu.” Omzumun üstünden Dean’e baktım, Dean yüzünü buruşturdu.Jack hakkında bilgi sahibi olmam gerekiyordu.Beynimdeki soru havuzundan bir tanesini çekip aldım. “Kaç yaşındasın?” “17 sen?” “16 .Ahh!” Sırtıma bir şeyin battığını hissedince Jack’e çaktırmadan Dean’e baktım.Elindeki dalı sallayarak dudak hareketleriyle “ gereksiz” dedi. Jack niye öyle bir ses çıkardığımı umursamadan yola bakmaya devam ediyordu. “Ee, Jack yürüyüşe neden çıkmıştın?” Gözünü yoldan ayırmadan “Bu tamamen hobi,yılın bu zamanlarında tek başıma yürüyüşe çıkarım. Birçok fotoğraf çekip onlarıdosyalarım. Senin de hobilerin var mıdır?” “Ben yüzmekten…” Dean yüksek sesle öksürerek duyulmamı engellemişti. Anlaşılan yine sorgulama amaçlarımın dışına çıkmıştım. Jack hızlıca arkasını döndü. “Adamım sen fena üşütmüşsün.” Dean ağzını eliyle yarı kapatarak “O adamını alır,münasıp bir yerine monte ederim.”dedi. “Bir şey mi dedin,duyamadım.” Dean bu sefer gözlerinden ateş saçarak Jack’e baktı. “Dedim ki o adamını…” “Dean!” “Bir sorun mu var Aldora?” Jack elini havaya kaldırarak “Pardon suç bende.Bundan sonra dikkat ederim yakışıklı.” Dedi. Dean kısık sesle küfretti. Jack duymamıştı sanırım çünkü annesiyle ilgili baya ağır bir laftı. “Dean dün gece yorucu geçmiş gibi. Uyuyamadınız mı yoksa?” Dean kaşlarını hafifçe kaldırdı. Bu sefer bakışlarıbuz gibi olmuştu. Jack’in söylediğini bir süre düşündüm çünkü ses tonu fazlasıyla iğneleyiciydi. Jack’le göz göze gelince bana göz kırptığı anda kafama dank etti. Dean yavaşça çantasını yere bıraktı ve karıştırmaya başladı.Ben kıpkırmızı olmuştum.Kekeleyerek “Bi-bi-biz?”Dean’den yardım almak için ona baktım. Dean Jack’in arkasında av tüfeğini çıkarmış Jack’e doğrultmuştu. Kelimeler boğazıma takıldı. Kalbim beynimin içinde atıyordu. Dean’in gözü dönmüştü ve Jack arkasını dönerse korkudan bayılması işten bile değildi. Jack döndüğü anda “Hiih!” Diye çığlık benzeri ince bir ses çıkardı. Ellerini havaya kaldırmıştı. Bacakları titriyordu. Dean tüfekle git gide yaklaşıyordu.Jack son olduğunu düşündüğüm nefesiyle “Ta-ta-tamam siz kardeşsiniz” dedi. Dean tek kaşını kaldırdı. “Kes sesini!O benim ne kardeşim ne de sevgilim.O benim HİÇBİR ŞEYİM.”Diye bağırdı. Parmağı tetiğin üstündeydi. Hiçbir şeyi… Ben onun hiçbirşeyiydim. Tabii ya Aldora Dean’in nesi olabilirdi ki zaten.Kalbimden kopan parçalar buharlaşarak göz yaşlarımı oluşturdu ama şimdi kurtarmam gereken başka bir kalp vardı. Göz kapaklarımdaki ağırlıkları taşıyabileceğimden çok daha ağırdı. Başımı yukarı kaldırarak ağlamamaya çalıştım. Boğazımda oluşan yumruyu yutarak “Dean dur!” dedim. Tüfek Jack’in göğsüne dayanmıştı. Dean tetikten parmağını yavaşça çekti. Metalin yaptığıbaskı Jack’in göğsünden ayrıldığı anda Jack gözlerini araladı. Sonra yere yığıldı,bayılmıştı.
Jack’i yerden kaldırmalıydım. Gücümün yetersiz kalacağı belliydi. “Dean ,bir sorun var”dedim Jack’i göstererek. Çantasını yerden alarak tüfeği içine yerleştirdi. “Bırak burada ölsün, en azından cinayet işlemek zorunda kalmam.”dedi. İş başa düşmüştü. Jack’in yanağına haifçe vurdum. Çantamın içindeki suyu yüzüne az az damlattım. Tam ümidi kesmiştim ki Jack birden gözlerini açtı. Doğrularak bana sıkıca sarıldı. Ne yapacağımı şaşırarak kollarımı beceriksizce omzuna attım. Benim de sarılmaya ihtiyacım vardı ve bunu şu an çok daha iyi anlıyordum. Dean arkamda tepki vermeden ayakta duruyordu. Çantasını omzuna asmıştı ve her an arkasını dönüp gidecek gibiydi. Umursamıyordu, ne Jack’i ne de beni. Jack onu görünce beni saran kollarını çekerek geri gitti. “Özür dilerim Dean. Yeni bir başlangıç yapsak?”Dean buz gibi bir sesle “Başlangıç hiç olmadı, yenisine de gerek yok.” Dedi. Jack başını öne eğerek “Size yük olmak istemem.Gidin.” dedi. Dean “İyi olur”diyerek bizden uzaklaştı. Bensiz gidemeyeceğini biliyordum. Jack şaşkınlıkla yüzüme baktı. Jack’e yaklaşarak “Ona kadar say daha fazla uzaklaşamaz”diye fısıldadım ve Dean en fazla yirmi adım attıktan sonra lanet okuyarak geri döndü.
Jack attığımız her adımda çevremdeki meyveleri inceliyor,yenilip yenilmeyeceğini söylüyordu. Ara sıra mola verip işimize yarayacakları topluyorduk.Aynı zamanda dağa da tırmanmaya başlamıştık. Yerdeki eğim gittikçe artıyordu. Güneş yavaş yavaşkaybolmaya başladığı sırada bir gölün kenarında geceyi geçirmeye karar verdik. Dean ateşi yaktı. Jack çadırları kurdu ama Dean dayanıklı olmadığına inandığıiçin benimkini tekrar bozarak bir daha kurdu. Jack’in çadırını da incelemişti.Düzelteceğini söyleyerek birkaç yeriyle oynamıştı ama bence Jack’in ölmesi için komplo kurmuştu. Ben ise getir götür işlerini yapmıştım. Hava kararınca ateşin etrafına oturduk. Jack çantadan meyveleri çıkartarak bir tanesini bana uzattı. İlk ısırıkta meyvenin suyu ağzıma aktı ve mükemmel bir tat bıraktı. “Jack bunun tadı gerçekten çok güzel.” “Bitkilerden anlarım,güven bana.” Jack bir tanesini de Dean’e uzattı. Dean yüzünü buruşturarak baktı. “Çantayıbana uzat, ben alırım.” Diyerek çantayı kendine çekti. Biz karnımızıdoldururken Jack hiç yememişti. Jack katil olup bu meyveler de zehiri olabilir miydi acaba.Neden yemiştik ki. İçerden kendime bağırıp azarlamaya başlamıştım bile. Dean bir süre Jack’e bakarak “Bence ye. Yoksa bu sefer de açlıktan bayılırsın.” Dedi. Jack kaşlarını çattı. Hemen çantaya elini daldırarak iki tane meyveyi birden ağzına tıktı. Dean onun bu panik halini görünce küçümseyici tavrını takınarak “Açlıktan bayılacağım diye korkup bayılmaktansa böyle yemeye devam et.”dedi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. “Aldora fazla gülme belki sen de bayılırsın.” Dediği anda karnıma ağrılar girerek kahkaha atmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT
Teen FictionSiyah kağıt paçavraları benliğimizi yutarken birbirimizi sindirdik. Suçlu en başından beri bizdik. Birbirimizin ölümünü izlerken çaresizdik.