-O gereksiz eşyalar çantanda eldiven var mı?
-Eldiven mi, nasıl bir eldiven?
-Ameliyat eldiveni. Jack’in ciğerini söküp hayvanları besleyeceğim.
-Dalga geçme.
-Basit bir soru sordum. Soruyla karşılık verme.
-Çantamda eldiven filan yok.
-Tam bir zaman kaybısın.
-Senden aşağı kalmamaya gayret ediyorum.
-Uzatma ve bana solucan ve böcek arkadaşlarından bul.
Kafamı sağa sola sallayarak duymazlıktan geldim. Ayağa kalktım ve oyalanacak bir şeyler bulmak umuduyla çantamın yanına gittim. Çantamı karıştırırken Dean “Tüm eğlenceden mahrum kal, öl sıkıntıdan.” Diye bağırdı. Varlığı hem anlam verilemeyecek derecede mutluluk veriyordu ama bir o kadar da sinirimi bozuyordu. Çantamı karıştırmaya devam ettim. Aynı anda tek gözümle Dean’i izliyordum. Mahrum kalacağım eğlenceyi tam anlamıyla kaçırmak da istemiyordum çünkü.
Dean bir süre ağaç gövdelerinin altına baktı. En sonunda yaklaşık 10cm uzunluğunda bir solucanı dala dolayıp yarısını sarkıtarak gölün kıyısına gitti. Dean’e çaktırmadan onu rahatlıkla görebileceğim bir açıyla başka bir yere oturdum. Elimdeki kitapla yüzümü kapattım. Dean çalılıkların üstündeki Jack’in şortunu aldı. Dalı şortun içine soktu, çıkardığında solucan daldan sarkmıyordu. Şortun içine solucan koymuştu! Kitap yüzümün üstünden düştü. Ağzım bir karış açık Dean’e bakıyordum. Dean ağzı kulaklarında yanıma geldi. Kitabı tekrar yüzümü kapatmak için kaldırdım. Dean kitabı elimden çekti. Ağacın ulaşamayacağım yükseklikte bir yerine yerleştirdi.
“Ver onu bana.” Dedim ama gri gözlerinin parlaklığı karşısında farkında olmadan gülümsüyordum.
“ Kendin alman gerekecek ki zaten okumuyordun.” Dudağını hafif yukarı kaldırdı. “ Jack’in şortunu çalardım ama sana güven olmaz.”
“Ne? Ne güveni? Benim Jack’i çıplak görmeye meraklı olduğumu mu söylüyorsun?”Gözlerim kocaman açılmış, gülümsemem kaybolmuştu.
“Doğru, zevkli bir kıza benziyorsun ama şortumu ortada bırakacak kadar salak değilim hala.”
“Egoistsin. Beyninden sorunların var ve kendini beğenmişin tekisin.”
“Teşekkürler.”
“Naber gençler!” Jack saçlarından sular damlayarak yanıma geldi. Dean biraz uzakta dalları soymakla uğraşıyordu. Jack’in sesini duyunca birden kafasını kaldırdı. Şeytani gülümsemesini takınarak başka bir dalı soymaya başladı. “İyidir Jack senden naber?” dedim. Ona ihanet edermiş gibi hissediyordum. Şortunda kocaman bir solucan olduğunu bilse kim bilir ne yapardı.
“Göl süper. Acayip rahatladım, çok iyi geliyor.” Bacağını yavaşça salladı.
En içten gülümsememle Jack’i süzdüm. Bacağını daha hızlı salladı. Dean yanımıza gelmişti. Gözlerini bana dikmiş, hiçbir şey çaktırmamı söylüyordu.
“Geldiğine sevindim, Dean.” Jack olan her şeyi unutmuş gibi Dean’e gülümsedi. Bacağını durmadan sallıyordu.Eliyle bacağının üst kısmına vurdu.
"Biraz sonra seni gördüğüme ben de sevineceğim Jack.” Dean de gülümsedi. “ Bugün doğanın yaşadığını çok daha net görebiliyorum. Özellikle solucanlar, yerlerde kıvrılarak geziyorlar.”
"Hava güzel, dün geceki yağmurdan kalmış olmalılar.” Jack bacağını kaşıdı. Yüzünden rahatsız olduğu çok belliydi.
“Jack sen iyi misin? Sanki bir sorun varmış gibi.”
" Şortumda bir şey hareket ediyor gibi. Umarım böcek girmemiştir.” Bacağını bu sefer çok daha hızlı salladı. “Lanet olsun.” Diye bağırarak koşmaya başladı.
Jack beş dakika sonra rengi atmış şekilde geri döndü. Dean, Jack’in bu halini görünce kahkaha atmaya başladı. “Jack neden bu kadar sorun ettin ki aynı familyadan değil misiniz sonuçta.”
“Dean lütfen daha fazla uzatma” Jack kaşlarını indirmiş ve tüm keyfi kaçmış şekilde yere oturdu.
“Tamam üzülme Jack bundan sonra sana sülük bulurum.”
Jack çantasını omzuna attı. Kırmızı saç bandını alnına bağladı. Dean de eşyalarını almıştı. Jack zorla benim çantamı da sırtına astı. Dağın tepesine tırmanacağımıza göre nerden bakılırsa 2 günlük yolumuz vardı. Çok daha zorlu ve çok daha ıssız olacaktı. En azından Dean odunuyla baş başa değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT
Teen FictionSiyah kağıt paçavraları benliğimizi yutarken birbirimizi sindirdik. Suçlu en başından beri bizdik. Birbirimizin ölümünü izlerken çaresizdik.