Hıçkırıklarım gitgide şiddetlendi. Sesim ormanda yankılanıyordu. Hiç durmadan ağlıyordum. Kurt uluması ve diğer bir çok yabani ses etrafımı sarmıştı. Sessiz olmalıydım. Ateş yakmak hem beni korur hem de ısınmamı sağlardı fakat şu an üstümde ölümüne bir uyuşukluk vardı. Ağaçtan destek alarak ayağa kalktım. Sert bir şeye bastığımı farkedince ayağımı kalırdım. Biraz önce ezdiğim şeye bakınca siyah bir telefon olduğunu gördüm. Elime alarak üstündeki yuvarlak ve tek tuşa bastım. Ekran aydınlandı. Işığın fazlalığıyla gözüm kamaştı. Kilit ekranındaki resmi görünce bir süre dondum ve öylece baktım. Dean 'in yüzüyle karşı karşıyaydım. Fotoğrafta yanında kahverengi saçlı, ela gözlü,fazlasıyla güzel,bir o kadar da doğal bir kız vardı. Dean kolunu kızın omzuna atmıştı. İkisinin de ağzı kulağındaydı.Kızın boynundaki kolye kızgın güneşin parlaklığıyla göze çarpıyordu.Kolyenin üstünde Victoria yazıyordu.
Şifreyi bulabilirsem Dean hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilirdim. 1,2,3,4,5,6 sayılarını tuşladım. Şifre bu değildi. Zaten bu kadar basit olması da imkansızdı. Doğum tarihi,ardışık rakamlar vb.bir çok şeyi denedim. Sonunda ekrandaki Victoria yazısının en başından beri bana sırıtmakta olduğunu fark ettim ve evet şifre Victoria 'ydı.
Öğle saatlerinden beri ilk kez bu kadar mutlu olmuştum. İlk başta galeriye girmeyi düşündüm.Sonra mesajlar daha çok ilgimi çekti. Yüzlerce mesaj vardı. Victoria yazısına dokundum. Önümde 3-4 aylık bir konuşma duruyordu fakat son 3 gündür ne mesaj gönderilmiş ne de gelmişti. Bundan öncesi ise romantik kelimelerle doluydu. Bu sert,umursamaz çocuktan beklenmeyecek kadar duygulu ve ince mesajlardı. Etkilenmemek elde değildi.Böyle bir sevgili herkesin isteyeceği, benim ise hiç sahip olamayacağım türdendi. Başka mesajları okumak için yakın arkadaşı olduğunu düşündüğüm Chaz ile olan yazışmalarını açtım. En sonda Chaz'in yazdığı gönderdiği mesajı okuyunca boğazımda bir şey düğümlendi.
"Dean kaderi değištiremezsin, VICTORIA ÖLDÜ"
Ağlamamı dakikalar önce durdurmuş olmama rağmen gözyaşlarım kendilerine yol oluşturup yanaklarımdan tekrar süzüldüler.Dean hayatın acımasızliğna sitem ediyordu. Biraz daha geriye gittim.
"Mükemmel bir ilişkiniz vardı,sana kattıkları tartışılamaz."
"Bana yalnızlığın gerçek anlamını öğretti."
Dean tüm sözlerinin sonunda ölümün soguklugundan ve yalnızlıktan bahsediyordu. Onun yaşadıklarını tam olarak anlayamazdım ama kalbim binbir parçaya ayrılmıştı.Daha öncesini de okuyunca bu ay içerisinde babasını da kaybettiğini öğrendim. Mesajları sıra sıra atlamadan okuyordum. Tüm arkadaşları üzüntülerini dile getirmişti. Dean'in soğuk duruşu yaşadıklarından dolayı son derece doğaldı. Icten içe eriyor olmaliydi. Tekrar Victoria'yı açtım. Elim menü tusuna çarptı.Kapatacagim sirada katı ve sert bir el bilegimi kavradı. Elim ekranda kayıp mesajları sil tuşuna basmıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan başka bir el cenemi tutup gözlerini gözlerime kilitledi. Karşımda nefretle dolu yoğun duman rengi gözler duruyordu. Dişlerini sıkarak "Bırak o telefonu" dedi. Öyle bir ses tonu kullanmıştı ki kendimi bir hamamböceği kadar ezik ve çirkin hissettim. Telefonu bıraktım. Mesajların silinmiş olduğu kabak gibi ortadaydı. Dean telefonu alır almaz ekranı inceledi. Bakışlarını yere indirdi.Kenara koyduğum el feneri yüz hatlarını belli ediyordu. Her zamankinden daha keskindi. Kafasını tekrar kaldırdığında sol gözünden bir damla yaşın düştüğünü gördüm ama gücünden hiçbir şey kaybetmemisti. Hala nefretle bana bakıyordu.
Arkadaşlarımın ısrarları nedeniyle kısa bir bölüm oldu kusura bakmayın. Bir sonraki bölümde telafi etmek üzere. ..
Zaman ayırdığınız için teşekkürler (Yorumlarinizi bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT
Teen FictionSiyah kağıt paçavraları benliğimizi yutarken birbirimizi sindirdik. Suçlu en başından beri bizdik. Birbirimizin ölümünü izlerken çaresizdik.