12| arkadaşlar

5.2K 381 226
                                    

Jungkook

Okul hayatım daha iyiydi, ama yine de eksik bir şeyler hissediyordum. Her teneffüs Yoongi ile karşılaşıyordum. Göz kırpıyordu gizli gizli çeşitli şekillerde flörtleşiyorduk. Fakat arkadaşları yanındayken tamamen değişiyordu. Yanından geçerken omuz bile atıyordu.

Bir erkeği sevdiğini açıklamaktan korkuyordu. Ben her şeyi karşıma alabilecekken, o tırsak birisinden başka bir şey değildi. Yok ama sorsan ona, ohoo...

Önyargılar, bu konularda devreye giriyordu işte. Lanet ediyorsunuz. Başka bir şey yapamıyorsunuz.

İlişkinizi rahatça yaşayamıyorsunuz. Birisini severken cinsiyet sorguluyorsunuz. Aslında bunları siz yapmıyorsunuz. Sizi bunları yapmaya zorluyorlar.

Çok yakınımdayken ona dokunamamak sanki her şeyi ben kafamda uydurmuşum ve ona inanmışım hissi veriyordu. Belki de şizofren fala-Ah, cidden bu muhabbete başlarsam duramazdım.

Hayatınızda zor duyacağınız küfürleri ederken zilin çalmasıyla yemekhanenin yolunu tutmuştum bile. Kurt gibi açtım.

Her hafta şu menüye patates püresi koymasalar olmuyor zaten. İçim dışım patates püresi oldu. Neden et yok? Protein alsak azcık olmuyor mu?

Pudingi görünce hızlı adımlarla o tarafa yöneldim. En azından midem bir günlükte olsa bayram edecekti.

Tepsimi alıp masalara göz gezdirmeye başladım. Zil daha yeni çaldığı için pek kimse yoktu. Fakat özellikle oturmak istediğim bir masa vardı. Şansıma o da boştu.

Masaya oturup beklemeye başladım. Bu masa Yoongi'nin her zaman arkadaşlarıyla oturduğu yerdi. İlk günden sahiplenmişlerdi, utanmasalar kurtlar gibi kokularını bırakacaklardı.

Tepkisini merak ettiğim için burayı seçmiştim. Genellikle başka birisi buraya oturduğu zaman sanki karşısındaki zavallıymışçasına onu aşağılardı. Özgüven kırmakta üstlerine yoktu. Birçok kere şahit olmuştum.

Bana öyle davranacağı düşünmüyordum. Yani umarım yapmazdı. Dolan yemekhaneye göz gezdirip, bana tuhaf bakışlar atan okul arkadaşlarıma gülümsüyordum. Sosyal deney yapıyorum, evet.

Yüzü görüş açıma girerken hormonlarıma sakin olmalarını söylüyordum. Her gördüğümde öpüşü kısa bir hatırlatma olarak beynimde dönüyordu.

Neden bu kadar mükemmel olmak zorundasın ki? Diğer her şeyi gibi siyah olan giydiği bol dökümlü kazak o bembeyaz tende, 'ben buraya aitim!' diye bağırıyordu. Ne giyse, üstüne özel dikilmiş gibi duruyordu.

Kısa küçük şakalaşma fasıllarından sonra yemek alıp oturmak için arkasını dönmüştü ki, beni görmesiyle birlikte gülüşü solmuş ve gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Anlamıyorum yani bu kadar şaşırılacak ne varsa? Sevgilimin -hala çıkma teklifi etmemişti, yakın gelecekte de edeceği yoktu.- masasına oturuyordum.

İçimden geçirirken bile sevgilim demek zirveye ulaştırıyordu.

Bana doğru yavaş adımlarla yürümeye başladığında iliklerime kadar titremiştim. Şimdi rahat tavırlarımla sınırlarını zorlayacaktım. Önce titrememi durdurmam lazımdı tabi.

Önümde durup donuk bir şekilde bakışlarını atmaya başlamıştı. Bakışları buzhanede kilitli kalmışım hissi veriyordu. Arkadaşları ise pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Bu çocuklar Dongyeon'dan bile daha beterdi.

DEVILGEL [Yoonkook] düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin