28

4K 287 392
                                    

Taehyung

Jungkook ve Yoongi'nin delici bakışmasını es geçip camdan bana gülerek el sallayan Jimin'e baktım. İkisi kapının önünde sadece birbirlerine bakıp derin nefesler alırken ben öylece durmuş öpücük atmasını izliyordum. Gergin hava yerine bu çok daha cazip geliyordu.

"Taehyung~ Saçlarımı sarkıtayım mı?"

Böyle saçma bir durumda nasıl bu kadar rahat olabiliyordu bilmiyorum ama dağılmış saçları ve hafif açıldığı için tenini gösteren bornozuyla bana doğru sarkarken gözüme acayip dayanılmaz gözüküyordu. Başımı sallayıp kötü düşüncelerimi dağıttım.

Odaklanmalıydım. En yakın arkadaşıyla önce duygusal olarak sonra fiziksel olarak bir kavga etmişti. Duygularını yansıtmak istemiyordu. Benim ona destek olmam gerekiyordu ama şu an böyle güzel gülerken toparlayamıyordum.

"Kaybolun."

Yoongi sıktığı dişlerinin arasından kelimeleri tükürürken üstüne atlamamak için zor duruyordum.

"Hangi sihir numarasını istersin Agust Dizard?"

Jungkook kullandığı kelime oyunuyla yüzünü tehditkâr biçimde ona yaklaştırdı. Karşı tarafta aynı şekilde eğildiğinde sesli bir nefes bıraktım. Biraz daha bu şekilde bakışmaya devam ederlerse ne olacağını sanki bir yerden anımsıyordum... Sanırım uşak aşçıyı siki- 

"Şapkadan tavşan çıkarmaya ne dersin?"

Jimin görebilmek adına biraz daha sarkarsa kimsenin onu kurtarmasına gerek kalmayacaktı. Yoongi'nin hırlamaya benzer sesleri sayesinde göndermek istediğim mesajı alıp geri yerine sindi. Tamamen seyirci gibiydim nedenini ben de bilmiyordum. Jungkook tavşan imasına sahte bir kahkahayla gülüp direk ciddileşti.

"Yoongi yeter artık böyle davranmaya hakkın yok. Onu gerçekten kırdığının  farkında değilsin şuan olayı şakaya vuruyor çünkü canı acıyor, göremiyor musun?"

Sesi nasıl oluyordu da sevgi dolu ve sinirli çıkıyordu? Pencereden bir yutkunuş geldiğinde hemen sonra kapandı.

"Onu tanıyorum kırıldığı için falan çağırmadı sizi, amacını iyi biliyorum. Bizim iletişimimiz hakkında en ufak bir fikrin yok senin. Sahte Hyungun gibi o beni istemese bile bırakıp gitmem ben. Sorunlarımızı çözeceğiz."

Yoongi artık bakışmaktan çok süzüyor gibiydi. Yüzünü inceliyordu. Kabul etmek istemesem de onları birlikte görmeyi ne kadar çok sevdiğimi fark etmiştim. Böyle birbirlerinden uzak dururlarken kalbim burkuluyordu.

"Bizde çözemez miyiz? Sen istemesen de, ben gitmesem çözemez miyiz?" 

Jungkook büyük bir dönüş örneği göstererek en uysal sesiyle başını eğmişti. Şimdi Yoongi'nin kendini tuttuğunu kolayca seçebiliyordum. Ellerini ona uzatmaktan son anda vazgeçip bakışlarını havaya dikmişti.

"Gitmeni istediğimi söylediğimde gideceksin çözülecek bir şey yok."

Teknik olarak Yoongi Jungkook'a tam anlamıyla git diyememişti. Bu saçma dramayı daha sonra yorumlamalıydım. İkisinin farklı bir olayı vardı ama benim şuan miniğimle ilgilenmem gerekiyordu. Kendime gelmeye çalışarak olayları kavradım. Jungkook'u hafifçe kenara çektikten sonra Yoongi'ye omuz atarak içeri geçtim. Merdivenleri çıkarken kuruyan dudaklarımı ıslattım. Son zamanlarda olan şeyler, alışmaya çalışan bedenimi oldukça yoruyordu.

Kapılara saf saf bakarken daha önce hiç evine gelmediğimi fark ettim. Rastgele bir tanesini seçip yanlış kapı olmamasını umarak kolu kavradım. Diğer taraftan da baskı geldiğinde kapının kilidinin dönmesini bekledim.

DEVILGEL [Yoonkook] düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin