P.B.~17~

468 81 6
                                    

" Hocam bu nasıl bir ceza?"diyerek sordum. Ceza cezalıktan çıkmıştı.

"Gayet güzel bir ceza!"

"Goyot gozel cozo"

Yavuz'un arkasından sessizce mırıldandığımda durdu arkasını dönmeden konuştu.

"Duydum seni Eda Soykan!"

"Çok korkduydum." duyarsa duysundu.

Hala arkası dönük bay ukala kafasını iki yana sallayıp yürümeye devam etti. Yada kendisine laz kalası mı demeliyim?

Elimdeki fırçayı kovaya daldırıp tekrar duvara sürmeye başladım. Bay laz kalası bize ceza olarak okulun duvarlarını boyatıyordu. Tabi bunu isteyen Kazım amcaydı.

"Ulan bizim pinti müdür sırf masraf çıkmasın diye, bize bu cezayı vermediyse. Bende Eda değilim!"

"Eda? Pinti dediğin benim babam oluyor bilmem biliyor musun?"

Umursamazca omuz silktim. Boyalar yüzüme sıçrasada sorun değildi.

"Biliyorum."

"Doğru biliyorsun." dedi gülerek "... Babam tam bir pinti!"

Dediğinde bu sefer hepimiz aynı anda gülmeye başladık. Eh tanıyordu babasını.
Zorda olsa duvar boyama işini bittirmiştik. Benden de iyi bir boyacı olurmuş ama neyse. Çoktan bizimkiler son derse girmişlerdi. Ben ise fırçalar ve boya kovalarını depoya bırakma görevini almıştım.

Sinirle ellerimdeki kovaları depoya koydum. Ellerime bulaşan boya yüzünden ellerimi ovalyak tuvalete doğru yol aldım. Üzerimde batmış zaten. Aslında şöyle bir düşündümde. Yavuzla birlikte kendi evimizin duvarlarını bayamak ne güzel olurdu.

Ben onu izlerdim. O ise bana o uğruna ölmeyi göze alacağım çukurlarını gösterecek şekilde gülerek elindeki fırçayla duvarları boyardı. Sonra bana beni utandıracak şeylerden bahseder ben yine utançla kıp kırmızı olurken başımı eğerdim.

Fazla dalmış olmanın verdiği sakarlıkla yine birine toslamış oldum. Kafamı kaldırdığımda artık sayısını bile unuttuğumun rezilliğimin dibe vuruşuna şahit oldum. Gerçekten bu adamın sakarlıkta rekor kırmış bir belası olduğumu anlamıştım.

Hoş ben Yavuz'un tatlı belası olmayı isterdim. Dedim içimden omuz silkerek umutsuzca.

" Sen benim püsküllümsün. "

Kahvenin en güzel tonu olan gözlerine baka kalmıştım. Az önce o bana? Yani ciddi ciddi bana...
Sen benim püsküllü belamsın demişti?

"Anlamadım?"

"Sen demedim mi? Ben Yavuz'un tatlı belası olmayı isterdim diyen?"

Hiii... Ben seslimi konuşmuştum?
Beynim kısa devre yapmış bedenim ise donup kalmıştı. Kendime gelmeye çalışırken bana doğru yaklaşması yüzünden yüzüme çarpan nefesi ayaklarımı hissizleşmesine neden oluyordu.

Titreyen bedenimi belimden tutarak kendine sabitlediğinde aramızdaki mesafeyi bir çırpıda yok olduğunda düşme korkusu ile omuzlarından tutundum.
Kalbim artık göğüs kafesimi zorluyordu. Ah be adam beni ne hale getirdin birbilsen? Yüzüm yanarken kafamı aşağıya doğru eğmiştim. İki parmağıyla çenemden tutup kafamı kaldırıp ona bakmamı sağladı.

Püsküllü BelamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin