"Sorun ne?" Chen kasanın bulunduğu tezgâh için önüne acelesi olanlar adına yerleştirdiğimiz, uzun taburelerden kasanın arkasındaki bana en yakın olanına çöktü. Kenardan bir şeker paketi alıp oynamaya başlamadan hemen önce bana alttan bir bakış attı.
Oflayarak kendi taburem üzerinde döndüm ve verecek bir cevap düşündüm. Dün akşam her şey mükemmelken bugün biraz farklıydı. Baek bütün gün, bana anlatmayı reddettiği bir olay yüzünden ağlayarak gezmiş, Chan beni her zamanki gibi takmazken, Jongin sürekli kucağındaki sevgilisyle ilgilenmişti.
Prova yapmamış, okulun son dersinden sonra, ki hiçbiriyle ortak olmayan bir dersti, dağılmıştık. Ya da belki sonrasında onlar beraber takılmışlardıysa da benim haberim olmamıştı. Ya kendimi çok çabuk onlara alıştırmıştım ya da bugün sadece kötü bir gündü.
"Hâlâ burdayım biliyorsun değil mi? Mimiklerini okuyamadığım için üzgünüm," dedi Chen alayla ve tek kaşını kaldırdı.
"Biliyorum," dedim ve gözlerimi devirerek yanağımı yumruk yaptığım elime yasladım. "Sadece kötü bir gün olduğunu ummak istiyorum." diye ekledim.
"Sehunnie," diye mızmızlandı Lay arkamdaki mutfak kapısından çıkarken, "gül artık biraz."
Arkamdan omuzlarıma sarılıp parmaklarına bulaşmış unu benim de burnuma bulaştırarak kıkırdadı ve şakağımdan öptü. Onun hareketleriyle gülümseyip kendimi biraz daha iyi hissederken gözüm açılan kapıya takıldı ve bütün can sıkıntım uçup giderken dudaklarıma sinsi bir gülümseme yayıldı.
"Chennie, bu Lay'e aşık olan kız değil miydi?" içeri girip etrafına bakınan kızdan gözlerimi Chen'e çevirdim. Yüzümdeki ifadeden neyi kastettiğimi anlamıştı. O da sinsi bir ifadeyle sırıtıp gerindi ve yerinden kalktı.
"Galiba Suho bana sesleniyor," diye mırıldanarak esnedi ve uyuşuk adımlarını kafenin arkasına çevirdi.
"Evet, sanırım beni de," diye ona ayak uydurarak taburemden atladım.
"N-ne, nereye gidiyorsunuz? Ya!" Lay boşa sızlanmaya devam ederken onu umursamadık ve sadece çalışanlara özel olan küçük camekandan odaya girdik. Burası da kafenin içinde olduğu gibi bitkilerle bezeliydi. Daha çoktu, orası ayrı.
Alerjik özellikleri olmayan büyük yapraklı ve renkli çiçekleri olan, kokudan çok görüntüsüyle öne çıkan bu bitkiler kafenin güzel görünmesini sağlayan her yerdeydi.
"Hun," dedi Suho, eskimiş koltuklardan birinde oturduğu önündeki orta sehpanın üzerinde duran bilgisayarından kısa bir an için gözlerini ayırarak.
Oflayarak kendimi onun yanına bıraktım ve biraz daha kaykılarak başımı arkaya yasladım. Suho bacağımı güç vermek istercesine hafifçe dokunup başka bir şey söylemedi. Chen bu sırada camların önünde durmuş karşıdaki apartmanların arka bahçesini inceliyordu. Bunu o kadar dikkatle yapıyordu ki bir an için komik geldi.