Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Jongin!" diye seslendim omzumdan arakama doğru, Köpeği arabaya bindirmeye çalışıyordum. Hâlâ pis olan tüyleri ile birlikte henüz bir adı yoktu.
"Geldim," dediyse de benim kadar bağırmamıştı, içeriden annemin eline tutuşturduklarını toplamış geliyordu. Birkaç adım sonra yanıma geldi ve açık bagaja eşyaları yerleştirerek yardımıma yetişti.
Köpek arabaya binmeyi kattiyen reddediyordu. "Hadi ama güzelim," diye hayıflandım soluk soluğa, kucağıma almama izin vermediği gibi yerinden de kıpırdamıyordu.
Jongin, "Bir fikrim var,"dedi işaret pamrağını hevesle havaya sallayarak ve şapşal bir gülümsemeyle arabanın eftrafından dolaştı. Diğer yolcu kapısını açarak kafasını içeri uzattı ve çarpık gülümsemesiyle "Buraya gel kızım, hadi buraya gel!" dedi ve dizini patpatladı.
Köpek bizi heveslendirecek şekilde oturduğu yerden doğruldu ve dili dışarıda, koşup arabanın etrafından dolanarak Jongin'in yanına gitti.
Bir kaç saniye boş gözlerle Jongin ile bakıştık, "Bravo," dedim ve yavaşça onu alkışladım. "Hayvan gerçekten de yanına geldi. Çok zekiceydi sevgilim."
Jongin bütün iğnelemelerime göz devirerek köpeğe baktı. Yüzünde tam olarak, 'ne kadar da gerizekâlısınız' ifadesiyle dili dışarıda nefes alıp verirken çok piçimsi bir edayla gülümsüyormuş gibi görünüyordu. Oflayarak başımı koluma yasladım ve yerdeki çimleri izledim.
"Buldum!" diye bağırdım, "Neden biz içeri girip çağırmıyoruz ki?"
Sonra arabaya bindim ve koltuğa patpatladım. Bak işte bu onun ilgisini çekmişti, kulakları havalandı ve dilini içeri soktu. "Hadi kızım," diye teşvik ettim onu. Sonra cebimde ne zamandan kalma olduğunu bilmediğim yarısı yenmiş gofteri çıkarttım, "Bak burada ne var?" sesim o kadar cilveli çıkmıştı ki bir an Jongin yanıma gelecek sandım. Neyseki sadece gülmekle yetindi ve bu sırada köpek sonunda arabaya binebildi.
Ben zaferle arabadan inip kapıyı kapatırken Jongin de aynısını yaptı ve bir anda yeniden kapıya dönüp "Hadi şimdi de onu çıkartalım falan," diye geyik yaptı.
"Aynen tek amacımız onu bindirmekti falan zaten," diyerek ona katıldım. Kahkahalarımız bir süre bahçede yankılandı, bu sırada verandanın basamaklarına geldiğimizde en üsttekine oturdum, Jongin iki basamak aşağıya oturarak başını dizime yasladı.
"Baban ne zaman gelir?" diye sordu, başını hafifçe arkaya batarak beni görüş açısına sokmuştu.
"Eli kulağındadır, çok acıktım zaten." dedim ve parmaklarımı Jongin'in saçlarına doladım. Babam küçük bir işi halletmek için şirkete gitmişti, annem içeride bize kahvaltı hazırlıyordu. Jongin'i çok sevmişti hatta öyle çok sevmişti ki ona karanfil çayı ikram etmişti.
Jongin anlamını çok iyi bilmiyor olabilirdi ama annemin karanfil çayı eşliğinde sohbet ettiği kişiler çok nadirdi. Şimdiye kadar sadece benimle, babamla ve büyükannemle sohbet ettiğini görmüştüm. Haricinde evimize gelen misafirleri "Eunmi, o meşhur karanfil çayından var mı?" diye her sorduğunda kalmadığını, taze bittiğini söylerdi.