Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yoğun bir gündü, duygusal anlamda tamamen çökmüştüm ve Jongin'den kaçacak delik aramaktan yorulmuştum. Chanyeol ortak dersimizde yine benimle oturmuş ve açıkça dile getirmese de benim için endişelendiğini ve her şeyin yoluna gireceğini söylemişti. Baekhyun'la tenefüslerde denk gelmiştik ve her seferinde bana kocaman sarılmış fakat konuşmamıştı.
Sanki herkes, biz asla saklamaya çalışmadığımız gibi gözlerine de sokamamamıza rağmen her şeyin farkındaydı ve kimse taraf tutmamıştı. Bu, onların doğru insanlar olduklarına dair bir kanıttı ama her zaman tek bir doğru cevap olmak zorunda değildi.
Günüm Taehyung'larla geçmişti. Haliyle dakika başı gözlerim dolduğu için çok konuşamıyor, dudaklarımı devamlı kemirmekten kanatıyordum. Jimin bunun için bana krem vermişti, diğer çocuklar da hep çok nazik ve anlayışlıydı. Bu da onların doğru insanlar olduklarına dair bir kanıttı.
Benim de ne kadar boktan bir durumda olduğuma.
Gözlerimi silip burnumu çektim ve etrafına kollarımı doladığım dizlerime daha sıkı sarıldım. Son dersti ve biz de Baekhyun'la boş bir sınıfa geçerek dersi asmıştık. Konuşmuyorduk, Baekhyun arkada tekrarda çalan White Flag şarkısına kısık sesle eşlik ediyor, ben her nakarat kısmı geldiğinde hıçkırarak ağlıyordum.
Şu an hissetiklerimi bu şarkıdan daha iyi tanımlayan hiçbir şey yoktu. Midem bulanıyor, göğsüm sıkışıp duruyor ve devamlı doğru yaptığını savunan beynimle savaşıyordu. Bedenimi de enkaz yerine çevirmişlerdi ya, iyice depresif ergenlere dönüşmüştüm.
Baek'in "Jongin arıyor," demesi ve benim onun adını duymamla bedenime çarpan bir histeri krizi, onun telefonla konuşmak için dışarı çıkmasına neden oldu. Ve böylece histeri krizim geçene kadar nefes alamadan sadece ağladım. Sürekli sarsılıp titriyor ve bağırmaktan kendimi alamıyordum. Bu süre boyunca Baekhyun bana saygı duydu ve konuşması büyük ihtimalle bitmiş olmasına rağmen sınıfa girmedi.
Sonra geçti elbette, derin bir nefes aldım ve başımı kaldırıp buğulu gözlerimin ardından, karşı pencerelerden giren güneşin içeriyi nasıl güzel bir turuncuya boyadığına baktım.
Ve bu bana umut verdi.
***
"Son bir kez daha dönüş, ayaklar ve şimdi eller kemerde." Jongin arka arkaya hareketleri gösterirken hep beraber onu takip ediyorduk. Henüz müzikle alıştırma yapmaya geçmemiştik ve ben şimdiden bitmiş hissediyordum.
Gözlerim aynadaki yansımadan kendime kaydı ve morarmış gözaltlarımla çökmüş yanaklarımı gördüm. Korkunç ve seksi duruyordum. Yorgun ve bezmiş. Sonra başka bir şey beni itti ve gözlerim Jongin'in gözlerine çarptı. Benim kadar kötü görünmüyordu. Gözaltları morarmamış yanakları çökmemişti. Daha çok kenarları aşağıya bağlanmış dudakları ve yer çekimine sonsuz bir savaş veriyormuş gibi çatılı olan kaşlarıyla öfkeli ve mutsuz duruyordu. Tehlikeli ve karizmatik.