"Anneciğim, erkencisin bugün?" annem, kahve bardağını masaya bırakıp önüne düşen saç tutamını nazik bir hareket ile kulağının arkasına attı.
Ona kocaman gülümsedim ve karşısındaki yere yerleşmeden hemen önce yanağına sulu bir öpücük kondurdum. "Günaydın majesteleri,"
"Günaydın oğluşum, baban da giyiniyor, bugün o bıraksın mı seni?" diye sorarken annem, oturduğu yerden kalkıp dolaptan bir sürahi çıkardı ve içindeki taze portakal suyunu büyük, cam bir bardağa boşalttı. Evimize biz yokken hizmetçiler geliyor ve dolaba her daim atıştırmalık bir şeylerle taze içecekler bırakıyorlardı. Onun dışında genel olarak yemek hazırlamayı annem çok seviyordu ve bu konuda eline su döktürmezdim. Yemekleri çok lezzetli oluyordu.
"Sen?" diye sordum ve önüme bıraktığı bardaktan büyük bir yudum aldım. "Bizimle gelmiyor musun?"
"Benim erkenden şirkette olmam gerek, o yüzden kendim gideceğim." dedi ve tezgâha yaslandı. "Eee, anlat bakalım nasıl gidiyor?"
Bakışlarımı bardaktaki portakal taneciklerine diktim. Aklımdan annemle cinsel tercihim hakkında konuşma yapmamın gerekip gerekmediği geçti. Sonra vazgeçtim. "Bugün provamızı sahneye çıkacağımız yerde yapacağız, biraz heyecanlıyım."
"Henüz erken değil mi? Daha bir hafta var?" diye sordu ve merakla kaşlarını kaldırdı.
Omuzlarımı silktim, "Henüz kimse yokken iyi olur işte."
"Anladım yakışıklım, hah baban da geldi işte." annemin yüzünde babamı görünce oluşan gülümsemeyi farkettiğimde ben de istemsiz olarak gülümsedim. O kadar güzel bakıyordu ki babama.
Bir an mideme yumruk yemişim gibi kasıldım, ben de Jongin'e böyle mi bakıyordum?
"Sehun? Yüzünü gören cennetlik oğlum, bu okulu sevdin anlaşılan." dedi babam büyük bir keyifle ve annemin belinden nazikçe kavrayarak yanına çekti. Onlara gülümsedim.
"Merak etmeyin hâlâ cuma akşamları beysbol maratonumuz devam ediyor, ondan asla vazgeçmem."
Annem ile babam aynı anda tatlı bir kahkaha atarken muzip bir ifadeyle sırıttım ve oturduğum yerden kalkarak yanlarına gittim. Aralarına girerek hâlâ benden uzun olan babama sokuldum ve annemi göğsüme çektim. Böylece babam ikimize de sarılırken çok huzurlu hissediyordum.
"Geldiğinizi duymadım."
"Geç geldik, uyandırmak istemedik." dedi annem.
"Doğum nasıl geçti?" diye sordum büyük bir hevesle. "Bu senekini kaçırdığım için mutsuzum."
"Oldukça sağlıklıydı, büyükannene ilgilenecek beş yeni yavru verdiler. Birinin ilk doğumuydu o yüzden sadece bir tane doğurdu." babam, soğuk teni, keskin gözleri ve kırçılaşmış koyu renk saçlarıyla sert bir imaj çizse de tam bir pamuktu. Hayvanlarla ilgilenmekten gerçekten büyük keyif alırdı ki keçilere daha farklı bir sevgisi vardı. Çünkü annemle o sayede tanışmışlardı. Yine büyükannem ve keçilerin doğumu sırasında. Gözlerimin önüne gelen görüntüleriyle gülümsedim ve annemi biraz daha kendime bastırdım.