Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sehun ya," diye mırıldandı Jongin köpüklediği bulaşığı durulamam için bana uzatırken.
"Hm?"
"Hera'yı mı yıkasak diyorum çok geç olmadan."
Başımı kaldırıp lavabonun üzerindeki pencereden ön bahçeye baktım. "Daha ne kadar geç olmadan Jongin?" kıkırdayıp bakışlarımı ona çevirdim ve dışardaki karanlığı işaret ederek "Haklısın gece yarısı gelmeden yıkasak iyi olur." dedim.
Gözlerini kısıp koluma dirseğiyle vurarak "Hemen dalga geç zaten," diye homurdanırken bir diğer tabağı uzattı. "Fark etmemişim bu kadar geç olduğunu."
"Fırk itmimişim bı kıdır giç ıldığını."
"Yah, Sehun!"
Kocaman bir kahkaha atıp onu biraz daha sinirlendirdim ve bunun sonucunda üzerime savurduğu köpüklerden kaçınmaya çalıştım. Başaramayınca da o biraz ıslanmış ben de biraz köpüklenmiştim. Neyse ki hiçbir şeyi kırmadan bulaşıkları yıkamayı bitirebildik.
"Anne!" resmen böğürerek salona girdiğimde arkamdaki Jongin'in bile sıçradığını fark ettim ki zaten bir an sonra enseme şaplak yemiştim. Ardından bir de annemin korkuyla attığı terlik karnımda patlayınca "Ya teker teker gelin," diye sızlanıp babamın yanına sokuldum. Babam gülerek kolunu omzuma doladığında "Ne oldu Sehun ne diye ahırdaki inekler gibi böğürüyorsun oğlum?"
"Ch'anyom sanki bilmiyorsun bunun buraya gelince benliğine kavuştuğunu." annem benimle büyük bir keyifle alay ederken babam kahkaha atarak onu onayladı. "Haklısın kendi habitatında olunca insan."
"Aman ya, bırak." hışımla babamın kolunu savurup oturduğum yerden kalktım. "O zaman ben ait olduğum yere gidiyorum."
"Nereye ahıra mı?" babam biz arka kapıdan çıkarken seslendiğinde avcumu anlıma vurdum ve beni daha rahat duyabilmesi için durup avazım çıktığı kadar bağırdım. "Yah! Barakaya gidiyorum, barakaya!"
Jongin yanımda gülmemek için kendini kasarken ona yandan bir bakış atıp kapıyı çarptım ve ellerimi ceplerime sokarak yürümeye başladım.
"Baraka mı?"
Ayaklarımızın altında ezilen nemli otların hışırtısını dinleyerek bir süre cevap vermedim, ayın etrafında oluşan hare ve hafiften etrafımıza dolanan sis, çok huzurlu hissettiriyordu.
"Dedemle hayal meyal hatırladığım zamanlarda inşa etmiştik, o zamanlar büyüyünce oduncu olmak istiyordum."
"Oduncu mu?" Jongin inanamayarak güldüğünde omuz silktim ve gülüşüne dahil oldum.
Ekinleri daha yeni çıkmaya başlamış küçük tarlanın ve hemen bitimindeki ahırın yanından geçip biraz daha ağlaçlanmaya başlayan kısma geldiğimizde Jongin elimi tuttu ve uzanıp burnuma minik bir öpücük kondurdu. Hemen geri çekilmesine izin vermeyerek çenesinde kavradım ve dudaklarına dudaklarımı bastırarak daha uzun soluklu öptüm onu.