"Büyükanne!" koşup büyük anneme kollarımı doladım ve minik bedenini havaya kaldırarak etrafımda döndürdüm. Gülerek mızmızlandı ve onu bıraktığımda saçını başını düzelterek kolumu çimdikledi. "Sana kaç kere yapma şunu dedim."
"Ama-"
"Anneciğim," annem arkamdan gelerek sözümü kesti ve büyükanneme benden daha nazik sarıldı. Biraz geri çekilerek onlara alan tanıdım ve arkamdan yaklaşıp çenesini omzuma bırakan Jongin'e gülümsedim. Ellini koluma koyup hafifçe okşadı.
Annemden sonra babam da sarıldığında sonunda sıra Jongin'e gelmişti. Usulca benden uzaklaşıp nazik bir hareketle büyükannemin önünde eğildi ve kendini tanıttı. Büyükannem tatlı bir gülümsemeyle Jongin'i kolundan çekip cılız kollarını ona doladı. "Bana sadece büyükanne diyebilirsin evladım, Sehun'un her zamanki grubundan başka tanıştığım ilk arkadaşısın."
Büyükannemin beni ispiyonlamasına gözlerimi devirirken Jongin'in yüzündeki bozguna uğramış ifade küçük bir kahkaha atmama neden oldu.
Gözümde hangi ara bu kadar sevimli bir şeye dönüşmüştü emin değilim.
"Sehun, Jongin," annem bize bakıp kaş göz işareti yapınca arabadaki köpeğin varlığını tamamıyla unuttuğumu fark ettim. Büyükanneme söylememiştik buraya asıl geliş amacımızı. Ona sürpriz olsun istemiştik. Hevesle göğsümde birleştirdiğim kollarımı çözerken planladığımız gibi ben koca gövdemle büyükanneme sarılarak görmesini engellerken Jongin arabaya ilerledi.
"N'oluyor? Sehun yavrum daha yeni sarıldık ya." büyükannem anlamayarak beni itmeye çalışırken kaşlarımı çatıp çocuksu bir ifadeyle dudak büzdüm.
"Ayıp ama tontoşum, sarılmak da mı yasak?"
"Sensin tontoş." büyükannem homurdandığında güldüm ve zaten incecik olan bedenini kollarım arasında iyice ezdim. Umarım bir yeri kırılmazdı.
"Sehun, boyun posun devrilesice, çekilsene oğlum!" büyükannem en son çileden çıktığında daha fazla uzatmadan kollarımı gevşettim ve arkamdakileri görmesine izin verdim.
Önce bi' ne olduğunu anlayamadı, kaşları çatıldı dudakları büzüldü. Ağzı bir şeyler söylemek için aralandı, kapandı. En sonunda sadece "Bu ne?" diyebildi.
Güldüm ve "Yeni can yoldaşın. Biraz uyuşuktur ama çok insancıl. Biraz da pis ama yıkarız biz onu. Hem cins köpek." diyerek mal tanıtır gibi köpek tanıttım.
"Adı ne?" diye sordu büyükannem yüzünde kocaman bir gülümseyle.
"Sen koy istedik." Yalan. Sadece koyacak bir ad bulamadık.
"Hera olsun." dedi büyük bir hevesle ve eğilerek köpeğe seslendi. Yani artık Hera'ya.
"Hera, gel kızım. Gel." büyükannem bacağına patpatlayarak onu çağırırken Hera önce kendisinden bahsedildiğini anlamayarak dili dışarda öylece oturmaya devam etti. "Hera, kızım." sonunda dili içeri girip kulakları havalandığında heyecanla yerinden kalkıp büyükanneme koşarak üzerine atladı.