Botan ve Zeynep

8.5K 313 30
                                    

Kocasından yediği tokatlar canını yakmıyordu ki artık Zeynebin.
Artık Zeynebin olur olmadık şeylere canı yanmıyordu zaten. Acıyı yaşayalı çok olmuştu, bu adamın yatağında Botan'ı unutmak için dayaklar yerken çekmişti acıyı, ama mesele dayak değildi, kalbindekiydi.

Gülüşü kadar kalbi güzel olan adamdı acının sebebi.
Bir mal gibi babası ve abisi tarafından satılırken yaşadığıydı acılarını ayakta tutan.

Bedeni başka bir adamındı da kalbi hala Botan'a aitti. Silmişlerdi vücudundaki izleri, Botan'dan kalan her şey bir bir yok olmuş bu odaya bu yere hapsetmişlerdi kalbindekilerle beraber Zeynebi.

En yakın arkadaşı sırt çevirmişti, sevdiğinin gözlerinde acıyı görmüştü annesi ve ablasının çaresizliğini hissetmişti.
Bir tokat veya bir tekme yakmıyordu canını artık.

Sevdiği adamı hayallerinde yaşatıyordu, yanındaki beden onu unutturmuyordu, unutturamazdı.
Bu yatağa her girdiğinde, sabah uyandığında, yemek hazırlarken, temizlik yaparken ve en önemlisi bir bebek gördüğünde...
Aklına gelmesi için bir sebep yoktu aklından çıkmıyordu zaten, ama bu genç kızın hayalleri vardı.
Yatağa her girdiğinde o yanındaymışcasına gözlerini kapatıyordu, sabah uyandığında onu işe uğurlarken hayal ediyordu kendini, akşam kocası gelecek diye temizlik yaptığını düşünüyordu ve en acısıda bir gün bir bebekleri olacağını hayal ediyordu.

Umutları yoktu, dönemezdi. Bedenide kirlenmişti, ruhuda.
O adam bedenini, çektiği acılar ise ruhunu kirletmişti. Ona gidemezdi kendi sonunu değil, sevdiği adamın sonunu düşünüyordu. Gitse kabul edeceğini biliyordu buna inanıyordu çünkü Botan ona bir baktı mı içi titrerdi Zeynebin, nefesi kesilir kalbi hızlı hızlı atardı.
Kabul ederdi sevdiği adamın yüzündeki sertlik kalbinin tam tersiydi.

Yıllar sonra onu görmek acılarını tekrar tekrar yaşamasına sebep olmuştu. Babasının, saçının diplerindeki elleri gelmişti aklına, gelinliği kana bulanmasın diye ablasının ağzını ağlayarak silişi, ona gidip evlilik haberini verdiğinde yıkılışı canlanmıştı gözünün önünde...

Hepsi kalbinin sandığında saklıydı Zeynebin, her gece açar bir kaç göz yaşı döker sonra hayalleriyle yatağa girerdi.

Bu sefer ağlayamamak yaktı canını, bu kadar yakın olup sarılamamak, dokunamamak ama en çok acıtan kokusu olmuştu. Öyle güzel kokuyordu ki kokusu Zeynebin içine oturmuştu.

Gülüşü yoktu yüzünde, sert olan ifadesi artık daha sertti gözleri artık sevgi dolu bakmıyordu da.
Kızmadı ona böyle bir hakkı yoktu.

Sen Zeynep bu acıları çektinde bu adam çekmedi mi sen ağladın da bu adam ağlamadı mı? Sen öldün de bu adam yaşadı mı?

O kapıdan ilk girdiğinde fark etmedi onu Botan, canından sevdiği kardeşini gördüğünde dönmüş gözü kardeşine atılan yumrukla iyice dönmüştü. Botan'ın yapmak istediği şeyi ondan önce Baran yapsada ayırmak zorunda olduğunu biliyordu. Anasının,kardeşlerinin önünde yapmaması gerektiğini biliyordu.

Ama Azat'ı gördüğündeki öfkesi onu ele geçirmek için resmen savaş veriyordu. O buradaydı peki sevdiği kadın neredeydi? Ona söyleyeceği bir sıfat vardı ama ne dili ne gönlü varmıyordu.

Sonra hissetti duvar dibinde korku dolu gözleri gördü, baş örtüsünün altından çıkmış sarı saçları, yıllardır görmediği kadının yüzünde eski ifadesi yoktu.
Yüzü durgunken bile, gözlerinin içi parlayan Zeynep yoktu.
Bu durumun etkisi olduğunu bilsede bu kadın çökmüştü, yüzü değilsede kalbi. Gözlerinden anlıyordu Botan, sevdasının... Güzelliği hala aynıydı, dilden dile dolaşan bir güzelliği vardı bu kadının çocukluğundan beri.
Sonra gözleri buluştu, gözlerinde bir parıltı oluştu kadının Botan'ın ise dünyası durdu.
Zeynep koşmak istedi ona Botan tutup elinden çıkarmak.
İkiside o an binbir şey geçirdi içinden, yüzleri sabit olsada içlerinde aynı anda bir çok duygu yaşadılar.

YARIM KALAN (KUMA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin