24. Bölüm

273 9 10
                                    

Onur'un ağzından:
"Şaka ya, dimi?"
"Değilmiş işte al elimde kanıtı da gördün abicim ya."
Tekrar baktı kanıta.
"Ama, ama bu imkansız."
"Nesi imkansız? Bal gibi olmuş işte."
"Yok yok. Öyle bir şey olsaydı ben bilirdim."
"Tamam sen inanmamaya devam et..."
"1 yetmezmiş gibi 2 mı oldu yani?"
"Yani..."
"Öldüm ben, bittim. Bu sefer gerçekten öldüm. Öldürücek beni."
"Öyle bir ihtimal var tabi."
"Ya niye bana söyledin ya?! Bilmeseydim, ne olurdu? Bildiğim de noldu? Noldu şimdi yani?"
"Konuşmayacak mısın?"
"He konuştuktan hemen sonra da mezarımı seçeyim."
"Yok yok zahmet etme, ben sana çok güzel bir mezar seçerim."
"Sağol ya, iyi ki varsın."
"Tamam, şaka bir yana şimdi. Konuşmalısın. Onun da bunu bilmeye hakkı var."
"Var var da, baba beni öldürür. Sevdiğim her şeyi elimden alır ya, başta Ayşegül olmak üzere her şey. Sinan'ı bile elimden alır ya nasıl söyleyim? Ben onlardan ayrılmak istemiyorum."
"Bak olan olmuş... Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, nede yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan ilk defa değil son defa sevebilmek..."
"Son nefesime kadar seveceğim de başımıza gelene bak ya. Böyle kader mı olur, böyle acıklı şeyler üst üste bir adamın başına gelir mı ya? Kim yazdı benim kaderimi?"
"Aslında bu senin için daha çok iyi bir şey ya."
"Bu benim ölümüm ya ne iyisinden bahs ediyorsun?"

Ayşegül'ün ağzından:
Dışarıya çıktım, Onur ve Poyraz konuşuyordu.
"Ayşegül'e söyleyeceksin dimi? En çok onun bilmeye hakkı var."
"Nasıl söyleyim? Böyle bir şey nasıl söylenir? Hem bi dur bende daha yeni öğrendim ya. İdrak edeyim bi dur. Sende ancak Ayşegül'ü düşün."
"E seni düşündüğümden söyledim işte. Bak Ayşegül ile konuş, konuştun konuştun konuşmadın o zaman ben patlatırım."
"Ya dur ya neyi patlatıyorsun. Söyleyeceğin şey belki de onun hayatını değiştirecek farkındasın dimi? Yaşam tarzını bile değiştirir belki, biliyorsun dimi?"
"Biliyorum de napayım?"
Noluyor ya? Ne saklıyorlar benden?
"Baba, babayı napıcağız?"
"Sen Ayşegül'e söyle bende babaya söylerim."
"Yavaş yavaş söyle ama."
"Ya tamam. Merak etme bir şey olmayacak."

Yazar'ın ağzından:
Poyraz bir şeyler hatırlar.
"Dur dur dur. Sen haklısın ya, hatırladım."
"Yalnız senin şu araba kaza etkisi de baya uzun sürmüş ha."
"Aynen."
"O değil de, Ayşegül de kaza geçirmişti."
"Onu söyledin zaten."
"Ya o bir şeyler hatırlarsa... Çabuk konuş bence."
"Tamam ya tamam."
"Hatta bu akşam söyle."
"Oldu paşam. Başka bir emriniz varsa söyleyin, sakın çekinmeyin."
Ayşegül yanlarına gitmek istedi ama sonra düşündü, şimdi yanlarına gidip baskın yapmasın. Beklesin bakalım Poyraz bey anlatıcak mı neler olup dönüyor diye. Gitti.
"Eve gidin. Rahat rahat konuşun."
"Tamam tamam. Sende başıma bela oldun ha. Bu yüzden geldin dimi."
"Yani."
"O değil de baba bize kızmış gibiydi de, nedeni unuttum."
"Aman boşver. Senin dertlerin sana yetiyor. Nasıl konuşacağını düşün sen."
İkisi de kalkıp içeriye girdi.
"Abla, Sinan nerde?"
"İsayla yukarda."
"Oğlum! Hadi eve gidiyoruz!"
Sinan aşağıya indi
"Ben bir şey konuşucaktım ya ikinizle."
Ayşegül de Poyraz da babaya baktı.
"Ama unuttum."
"Aman baba boşver. Sen ablama kızmazsın ki hiç. Damat da çok efendi biri, melek gibi yani ne yapmış olabilir?"
"Öyle deme Onur bu zamanında neler yapmadı ki. İhanetten ihanette geçerdi."
"O geçmişte kaldı ama abi. Aranız iyi dimi, boşuna alevlendirme şimdi ortamı."
"Melek gibi mi? Poyraz? Ya sen daha sabah tanıştın adamla, nasıl aranız şimdiden bu kadar iyi be ablacım?"
"Ne o, sevmeyim mi? Sen seviyorsun onu bende senin sevdiğini seveyim dedim. Çok da zorlanmadım o başka."
"Eyvallah, sağol."
İsa da aşağıya iner.
"Poyraz abi eve mi gidiyorsun?"
"Hı."
"Hangi eve. Benim eve gideceğiz herhalde, niye?"
"Ya abi annem de şimdi çıkıyordu da bizi de bırakır mısın?"
"Tamam, hazırlanın."
"Tamam, bi de abi şey..."
"Ödev mi yine?"
"Evet..."
"Tamam tamam onu da yaparız hadi siz hazırlanın. Hadi oğlum git ceketini al hadi."
Sinan "tamam." deyip koşup gitti.
Ayşegül'ün aklı hâlâ o konuşmadaydı, ne saklıyorlar ondan? Nedir onun hayatını değiştirecek şey? Gittikçe tedirgin oluyordu, biran önce eve gidip Poyraz'ın konuşmasını istiyordu. Belki de konuşmayacaktı, Poyraz bu sonuçta... O kadar merak ediyordu ki. O şey zaten onun hakkında yani öyle düşünüyordu Ayşegül. Hayatını değiştirebildiğine göre...
Sinan koşarak geri geldi. Ayşegül Sinan'a baktı ve ceketinin fermuarını kapattı.
"Üşümesin benim Sinan'ım." İkisi de gülümseyerek birbirlerine baktı.
Poyraz da onlara baktı, sonra da Onur'a baktı.
Onur "konuş." diye fısıldadı Poyraz'a.
Poyraz tekrar Ayşegül'e baktı, sonra babaya baktı, sonra da Onur'a baktı.
"Sen Ayşegül'ü hallet, babam bende." Diye fısıldadı. Poyraz başını olumlu anlamda salladı. Ayşegül Poyraz'a yaklaştı ve kulağına "nedense benden bir şey sakladığını düşünüyorum." Diye fısıldadı.
Poyraz, Ayşegül'e baktı. Aha şüphelenmeye başlamış bile Ayşegül diye düşünüyordu Poyraz. Nasıl söyleyecekti? Böyle bir şey nasıl söylenir ki? Hadi söyledi, idrak etmesi de zaman alacak. İdrak ettikten sonra da durdur bakalım Ayşegül'ü, durduramazsın. Ama anlıyordu. Poyraz, böyle bi durumda olsaydı her şeyi yapardı. Gözü dönerdi herhalde. Ayşegül'ün lafına bir cevap vermedi. Ne desin, yalan mı söylesin? Gerçi yapmadığı şey de değil ama böyle bir konu hakkında yalan söylemek çok kötü olurdu. Bu durum bütün durumlardan farklı. Eğer bu konu hakkında yalan söylese Ayşegül'ü belki sonsuza kadar kaybedebilirdi.
"Hadi bakalım gençler birliği, eve gidelim hadi." Dedi, başka diyecek bir şey bulamadı çünkü.
Dışarıya çıkıp arabaya bindiler, yola çıktılar. Sessizdi, fazlasıyla sessizdi. Sessizliği bozan İsa oldu.
"Ne kadar sessiz ya, kimse konuşmuyor."
Poyraz aynadan İsa'ya baktı. "Bazen sessizlik konuşmaktan daha da anlamlı olur be İsa."
İsa düşünerek sırtını arka koltuğa yasladı. Bir süre sonra tekrar konuştu "senin canın mı sıkkın abi?" Poyraz gülümsedi. "Benim canım her zaman sıkkın, boşver sen." Sinan da düşünerek arkasına yasladı. "Ödevi yapıcak mıyız Poyraz abi?" Poyraz düşündü. "Yapalım be İsa." İsa gülümsedi.
Eve vardılar, İsa defterlerini alıp Poyrazlara gitti. İsa küçük masaya kuruldu bile. Ümran hanım ve Ablayım da gelip sandalyede oturdular. Ayşegül koltukta oturdu Sinan ise kafasını Ayşegül'ün kucağına yerleştirerek uzanıyordu. Poyraz ise ayakta.
"Neymiş bakalım bu seferki ödev?"
"Bizim gözümüzden hayatı anlatıcağız."
Poyraz düşünerek dolanmaya başladı.
"Hadi yaz bakalım." İsa kalemini aldı ellini.
"Hayat iki nokta üst üste." İsa yazmaya başladı. Sonra tekrar Poyraz'a baktı. "Ailem, arkadaşlarım ve tanıdıklarım tarafından oluşturulmuş olduğu bu hayatımı." İsa yazmaya devam etti. "Yazdın mı?" İsa daha yazıyordu ve sonra da durdu. "Yazdım abi yazdım."
"İyi." Düşünerek tavana baktı.
"En değerli varlığım olan annemle birlikte bir evde sadece ikimiz yaşıyoruz." İsa, annesine, Ümran da oğluna gülümsedi. Ve İsa yazdı. "Alt komşularım ise emekli Cevher Albayımız ondan da bi üst benim de hâlâ alt komşum zavallı Poyraz abim, oğlu Sinan ve sevgilisi Ayşegül ablamla  birlikte vaktimi geçirmekteyim." İsa yazıyordu. Poyraz İsa bitirsin diye beklerken Sinan iyice sızmıştı. "Bildiğiniz normal standart mutlu bir aile çocuğuyum." İsa Poyraz'a baktı ve sonra yazdı. Poyraz, Ayşegül ve Sinan'a bakarken yere çöktü. "Sil onu oğlum sen, sil, sil."
İsa garip bir şekilde Poyraz'a baktı ve sonra da silgisini eline alıp sildi. "Yalan söylemeyelim dimi... Gerçekleri yazalım."
"Hadi bakalım." Dedi Ayşegül. Haklıydı. Poyraz'ın saçmalıyacağını biliyordu.
"Bakma sen ona İsa, yaz oğlum..." Bir süre düşünüp, dolandıktan sonra tekrar konuşmaya başlar. "Küçüklüğümden beri babasız büyüyorum. Bana bakan, benimle ilgilenen bi annem var." İsa bunu yazdı. "Poyraz çocuğa böyle şeyler yazdırmasan mı?.."
"Yazdırmasam bile gerçekler bu Ayşegül, yapıcak bir şey yok. Nerdeydik?"
"Küçüklüğümden beri babasız büyüyorum cümlesinde abi."
"Ha doğru." Gene düşünür. "Mutluluk dediğin" İsa gene yazdı. "Mutluluk dediğin kavram sadece masallarda olur." İsa bunu da ciddi ciddi yazdı. Poyraz, Ayşegül ve Sinan'a bakar, sonra tekrar İsa'ya bakar. "Hayat acılarla dolu be... Kimileri babasız büyüyor, kimileri henüz daha küçücük bir çocukken annesini kaybediyor, kimileri babası tarafından terk edilip hayatta tek başına kalıyor." İsa yazarken Poyraz da Sinan'a bakıyordu. "Kimileri hasta..." Herkes Sinan'a baktı. "Kimilerin hayatı koca bir yalan üzerine kurulmuş."
"Dur bi dk Poyraz abi." Poyraz, İsa'ya baktı. İsa yazmayı bitirdi. "Tamam Poyraz abi, devam."
"Sende ciddi ciddi yazıyorsun be İsa. Şunun sana söylediklerini yazma."
"Hiç bir şeyden iyidir be Ayşegül abla. Hem bırak dökülsün bırak."
"Sen karışma Ayşegül, sen oğlunla ilgilen hadi."
Herkesin gözleri doluydu tabi. Bi Sinaninki dolu değildi o da uyuduğu içindi.
"Kimileri evladını kaybetme korkusuyla yaşıyor." Ayşegül'e baktı. "Hayat dediğin öyle masallardaki gibi olmaz. Öyle bir dünya yok bi kere."
"Bi dk Poyraz abi." İsa silgisini elline alıp bir kelimeyi silip tekrar daha güzel bir şekilde yazdı. "Tamam."
"Nerdeydik?"
"Öyle bir dünya yok bi kere."
"Dünya... Neyse. Hayat dediğimiz bu şey dolandırıcılıkla doludur."
"Nasıl? Ne diyorsun Poyraz abi?"
"Yaz sen yaz. Hayat."
İsa yazmaya başlar. "Hayat dolandırıcılıktan oluşturulmuş bulunmaktadır."
"Dolandırıcılık ne ayak şimdi Poyrazcım?"
"Şöyle canım... Yaz sen İsa yaz. Her zaman herkesi kandırıyorlar biz de o kadar kolay kanıyoruz ki bize söylenen yalanlara mesela özgürlük... İsa sen özgür müsün oğlum?"
"Yani evet, annem her şeye evet deseydi daha da özgür olurdum."
"Hadi diyelim annen her şeye evet diyor... O zaman özgür mü oluyorsun?"
"Evet."
"Bak işte bu oyunlara kanan biri daha... Olmuyorsun İsa, olmuyorsun. Hep bir şeylere zorluyorlar bizi. Çocuklar okula gitmek zorunda. Büyükler çalışmalı. Bunu yapsan bu cezayı alırsın şunu yapmazsan bunu ödeyeceksin. Hani neresi özgürlük bunun? Ya bi kere düşünün ya bi... Şu ruh dediğimiz şey bu beden içinde hapsedilmiş. İstediğinde çıkamıyor. İnsan istediğinde ölemiyor. Ben ölmek istiyorum Albayım... Şu berbat hayatımdan kurtulmak istiyorum... Ama sürekli bir şeyler engelliyor bunu. Ölemiyorum Albayım... Ölemiyorum. Ne ölebiliyorum ne de yaşayabiliyorum be Albayım. Arada kaldım..."
Baya kötü oldular.
"Ne diyorsun Poyraz evladım? Sen yaşamalısın."
"Niye? Söyle Albayım niye, neden neden?"
"Senin bir oğlun var."
"Hatırlayabildiğim kadar attığım her adımımı Sinan için attım. Ne belalara bulaştım, ne fedakarlıklar yaptım. Bir kere de kendimi düşünemem mi? Bende bir kere olsun bencil olmak istiyorum Albayım."
"Sana yaşamak çok yakışıyor be evladım."
"Yok be Albayım. Yaşam bana hiç yakışmadı... Ne evlat olabildim, ne baba olabildim, sevgili de olamadım, abi konuya hiç girmeyelim bence, arkadaş olamadım, ne polis olabildim ne de mafya. İnsan da olamadım. Ben hiç bir şey olamadım be. Ancak komşu olabilmişimdir diye umut ediyorum. Hep her şeyin ortasında kaldım. Her şeyin tam arasında kaldım. Ben hayatımda hiç bir şeye, hiç kimseye sahip çıkamadım."
"Saçmalama be evladım, sen harika bir insansın."
"Değilim Albayım, değilim. Ya Albayım bu insanlıkta ciddi sorunlar var. Baktırmak gerekir."
"Ne gibi sorunlar?"
"Ne gibi sorunlar?"
"İnsanlık kalmamış Albayım, kalmamış. Siz bilmezsiniz Albayım, insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu."
"Poyraz, sen uyusan mı acaba?"
Poyraz Ayşegül'e baktı sonra da tekrar Albayıma baktı.
"İnsanlığın ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler."
Poyraz diz çöktü. Ayşegül ellini Sinan'ın kafasının altına aldı ve kalktı. Sinan'ın kafasını yastığa yerleşti ve kalkıp Poyraz'ın yanına gitti. Kolundan tuttu. "Gel canım kalk. Sen yorgunsun gel."
Poyraz kalktı. "Bende bunu 2 saat anlatmaya çalışıyorum. Yoruldum ben, çok yoruldum. Yaşamaktan yoruldum." Ayşegül yürümeye başladı, Poyraz da Ayşegül'le beraber gitti. Ayşegül Poyraz'ı yatağına yatırıp üstünü örtü. "Hemen gelicem." Tekrar oturum odasına geçti. "Çok özür dilerim, morali çok bozuk."
"Neden?" Diye sordu İsa meraklı bir tavırla.
"Onu bi bilsem." Herkesin gözleri aşırı derecede çok doluydu. Albayımın gözleri o kadar göz yaş tutamadı. Yanağında aktı bir kaç göz yaş. Elliyle sildi onu. "Hadi biz kalkalım." Deyip kalktı. İsa Sinan'ı yanaklarından öptü. Ayşegül onları geçirdi. Kapıyı kapatıp Poyraz'ın yanına gitti. "Poyraz? İyi misin canım?" Poyraz Ayşegül'e baktı. "Değilim Ayşegül, değilim." Poyraz tavana baktı.
"Bir şey mi oldu? Anlat." Ayşegül'e baktı. Tekrar tavana baktı. "Bir şey... Bir şey her zaman oluyor be Ayşegül. Bizim olaysız bir tane günümüz bile geçiyor mu?"
Poyraz, Ayşegül'ü fazlasıyla korkutuyordu. Ayşegül, Poyraz'ı böyle görmekten nefret ediyor. Onun için bir şeyler yapmak istiyor ama ellinden ne geldiğini bile bilmiyordu.
"Noldu? Sinan mı? O iyi olacak Poyraz, iyileşecek. Başka çaresi yok. Kardeşi olacak ve abisini iyileştirecek. Merak etme..."
"Ben ömrümü sevdiklerimi merak etmekle geçirdim, problem değil yani. Alıştığım."
Ayşegül sessiz kaldı, ne söyleyeceğini bilmiyordu çünkü. Ayşegül, Poyraz'ın saçlarını okşarken Poyraz sızmıştı. Ayşegül iyice Poyraz'ın üstünü örtüp Sinan'ın yanına gitti. Sinan'ı kucağına aldı ve yatak odasına gidip Poyraz'ın yanına yatırdı. Kendisi de yanlarında yatıp zorlukla uyağa daldı...
Sabah uyandıklarında babanın evinin yolunu tuttular. Onur Poyraz'ı konuşmak için yanına çağırmıştı. O konu hakkında konuşuyorlardı ki birden Poyraz'ın telefonuna mesaj geldi. Mesaj Adil Topal tarafından gelmişti. Poyraz mesajı açtı ve okudu.
"Her şeyi öğrendim Poyraz, yıllar önce büyük bir hata yaptım. Buraya geliyorsun yoksa Ayşegül annesini asla geri göremez."
Poyraz bu mesaja "ne diyorsun lan? Ayşegül'ün annesi öldü." Diye yanıt vermiş. Adil mesajı okudu ve bir video çekip attı. Poyraz videoyu açtı.

Poyraz'ın Ağzından:
"Kızına selam söylesene." Dedi İhsan.
"Ayşegül? Kızım? Ne istiyorsunuz ondan? Rahat bırakın kızımı."
"Bizim derdimiz Ayşegül ile değil ki. Bizim derdimiz Ayşegül'ün oğluyla. O çocuğu buraya getir Poyraz!" Dedi şerefsiz Adil. Video bitti ben baya sinirliydim. Onur ise şaşkınlıkla telefonuma baktı. "Anne." Dedi titrek bir ses tonuyla... Anne.

Poyraz KarayelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin