25. Bölüm

322 10 8
                                        

Poyraz'ın ağzından:
Onur'a baktım...
"Annem... Ya-yaşıyor." çok mutlu olmuştu... 
"Bir şey yapmamız lazım Poyraz." Dedi bana. Çaresizce bana baktı... "Onun senin annen olduğundan emin miyiz?" 
"Tabiki eminiz ya. Ben annemin nasıl göründüğünü mü bilmiyorum?" Doğru... Benimki de soru... Dolandım. Ne yapayım? Çocuğu istiyor benden... Ama Ayşegül'ün annesini de almamız lazım. Çaresizce aşağıya indim. Onur peşimden geldi. "Eee... Napıcağız abi?
"Düşünüyorum." Dedim. Baba yanımıza geldi. "Hayırdır? Dertli görünüyorsunuz." Tam bir şey diyecektik ki biri aradı. Telefonumu ellime aldım ve açtım. "Efendim?" Dedim. Biri güldü... Adil. "Ne var lan? Derdin ne? Ne istiyorsun bizden?" Dedim bu sefer. Onur bana baktı."Hopörloru aç." Dedi. Açtım."Heyecan katmak için size süre vermeye karar verdim. Ben şimdiden heyecanlandım valla... Bir işe yaradıysa demek." 
"hıı... Yaradı tabi hiç yaramaz olur mu? Seni öldürmek için şimdiden can atıyorum valla."
"Ama ayıp oluyor oğlum. Burada bir hanımefendi var. Bi terbiyeli konuş. Benden hiç bir şey mı öğrenmedin be oğlum be?"
"Senden adam öldürmeyi öğrendim işte." Adil güldü...
"Kusura bakmayın oğlum biraz şeydir... İyi terbiye verilmemiş ona. 3 saat süreniz var Poyraz! O çocuk geldi geldi... Gelmedi o zaman o zavallı Ayşegül'e güzel bir hediye yollarım..." Sinirlendim. "1 bi daha bana oğlum deme ve 2 eğer bu evden birine ve ya o kadına zarar verirsen senin o kafanı kopartırım."
"Noluyor oğlum?"
"Baba annem yaşıyor. Adil'in ellinde... Anneme karşılık bir şey istiyor bizden." Dedi Onur.
"N-ne? Ne istiyor p-peki?"
"Şey o önemli değil baba. Asla veremeyeceğimiz bir şey işte."
"Onur, oğlum bunun istediğini vermeyin sakın tamam mı oğlum?"
"Merak etme anne... Vermeyeceğiz. Kurtarıcağız ama seni merak etme."
Ayşegül ve Sema geldi. "Size bir şey diyeceğim." Dedi Ayşegül. Herkes ona baktı. Mutlu bakıyordu... Özellikle de bana. Sema ve Ayşegül birbirine baktılar "Ben hamileyim!"
Telefona baktım. "Allah kahretsin be." Dedim. Adil duydu... Hayır ya! Ya bir şey yaparsa? Ayşegül garip bir şekilde bana baktı. Ben telefona baktım. "A Ayşegül tebrik ederim. Tamam Poyraz sana yeni bir teklif... Bu senin için daha iyi olabilir oğlum. Ayşegül'ü getir bebeği versin ben de size Ferda Umman'ı vereyim. Ayşegül, annen yanına gelsin istemez misin?"
Ayşegül şokla telefona baktı. Babasının arkasına sakladı. "Kızım? Sen hamile misin? Bakın bana istediğinizi yapın ama kızıma dokunmayın." Ayşegül şoktaydı... Annesi yaşıyor... Ben olsam ben de şok geçirirdim herhalde. "Anne?!" Ağlamaya başladı. Baba ve Ayşegül sarıldı. "Ayşegül sana hayatının fırsatını veriyorum! Gel buraya bebeğini aldır anneni al. Yeni bir bebeğin olur. Ama yeni bir annen olamaz Ayşegül!" Daha da çok ağladı. "Tamam, tamam geleceğim. Tamam. Ona bir şey yapmayın ama, dokunmayın ona." Adil güldü. "O senin ellinde. Gene ben kazandım." Dedi gülerek. "Ayşegül saçmalama. Hiç bir şeyi vermiyorsun bu adama. Saçmalama." Dedim. Çok sinirliydim. Belli oluyordu da. "Sen bilirsin oğlum. O zaman ben diğer teklifime geri döneyim o zaman." Onur'la bakıştık. "Sakın! Gebertirim seni! Erkeksen çıksana karşıma! Böyle uzaktan olmuyor." Gittikçe daha da çok sinirleniyordum. "Ama annem Poyraz. Annemi almam lazım. Nereye geleyim? Vereceğim çocuğu vereceğim." Baya sinirlendim. "Ayşegül saçmalama. Getireceğiz anneni merak etme." Tavana baktım. "Süre sadece geçiyor..." Öldüreceğim bu adamı. "Tamam. Biraz zaman ver teklifini düşüneyim. Sonra geri döneriz sana." Deyip telefonu yüzüne kapattım. "Napıcağız? Cidden vermeyi düşünüyor musun?" Dedi Onur. "Tabiki hayır. Zaman kazanmaya çalıştım sadece. Ayşegül sende aklından bile geçirme. Ben evladımı o adama vermem." Bir kere verdik, bir daha versek herhalde ölürüm. Hem Sinan'ın zamanı gittikçe daralıyor. "Sen vermiyorsun zaten, ben veriyorum." Bugün Poyraz'ı sinir et günü mü? Bu ne Ya?! "Vermiyoruz Ayşegül! Ne sen, ne ben, ne de biz." 

Ayşegül'ün ağzından:
1 saat geçti. Adil'in bana verdiği adrese gitmiştim. Arabamdan indim. Korkuyor muydum? Evet. Ya bebeğime gerçekten bir şey olsa? Ya sözlerini tutmayıp annemi vermezlerse? Hiç güvenmiyordum onlara. Bebeğim doğmamış olabilir ama ben yine de anne sayıyorum kendimi. Zaten anne olmak elline bir bebek almak olmadı ki hiç bir zaman... Karnımda küçücük bir tohum parçası anne olmama yetiyormuş meğer. Annem hep derdi ben küçükken, anne olunca anlarsın derdi... Ben bir anneyim. Anlıyor muyum peki? Bu cümleyi her kız çocuğu annesinden duyar ama anlamıyorsunuz... Bu cümle kafamda yıllarca yankılanıyordu. Acaba bir gün anlayacak mıyım derdim içimden? Şimdi anlıyor muyum? Anladığımı sanmıyor... Hiç bir anne evladının canını tehlikeye atmaz çünkü. Ama ben atıyorum. Anlamıyorum demek ki. Ya da anlamamazlıktan geliyorum, bilmiyorum. Yavaş yavaş içeriye girdim. Ben yürüdükçe içimdeki umut soluyordu sanki. Her bir adımda daha da zor nefes almaya başlıyordum. Birazdan annemi görücektim... Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Ve geldim... Mekan aynı mekan... Herhalde daha da çok acı çekmemi istedi... İlk bebeğimi aldırdığımda Poyraz için aldırmıştım. Şimdi ise annem için geldim buraya. Poyraz'ı astıkları yere baktım ve o günü hatırladım. Kafamı deli gibi  sağ sola salladım. "Hatıralar mı Ayşegülcüğüm?" Öfkeli bir şekilde Adil'e baktım. "Annem nerde?" Dedim. Bir yeri gösterdi parmağıyla. Baktım. Annem bir sandalyede bağlıydı. Onun yanına tam adım atmak isterken Adil kolumdan tuttu. "Önce bebek." Dedi ve yatağı gösterdi. Doktor ellerine eldivenleri taktı. Yatağa baktım, sonra da anneme baktım...

Poyraz KarayelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin