27. Bölüm

302 8 7
                                    

Yazar'ın ağzından;
Ayşegül şokla Poyraz'a bakmıştı... Sinan onun oğlu muydu? Ama böyle bir şey olamazdı. Ayşegül doğum yaptığını hatırlamıyordu. "Şaka dimi bu? Şaka." Poyraz Ayşegül'e baktı. İçinden geçenleri biliyordu... "İnanması zor biliyorum... Ama Sinan senin oğlun. Sen doğurdun onu, sen." Ayşegül kafasını sağ sola salladı. İnanamıyordu. İnanmak istemiyordu. Bu imkansızdı. O doğum yapmamıştı ki. "Bak Ayşegül... Sinan'ı sen doğurdun. Adil senin benden hamile olduğunu duyunca çocuğu öldürmek istemiş. O zamanlar onu tanımıyorduk tabi. Hastanede gitmiş adam tutmuş. Biz Begüm'le boşanmadan önce... Bir şeyler yaşamışız işte. O 9 aylıkken sen ise 7 aylıkken doğum yaptın. Onun hamile olduğunu duyunca ailesi daha doğrusu annesi tekrar mecburen evlendirmek istedi. Ama ben seninle birlikteydim ve mutluydum. Sen bana git, çocuğuna git dedin. Sonra başkasına baba dedirtir, onu mu istiyorsun gibi şeyler deyip zorla gönderdin. Begüm'le evlendik. Ama Sinan 2 aylıkken tekrar boşandık. Neyse şey hastanede dediğim gibi Adil adam tuttu. O adam aslında Sinan'ı öldürecekti ama yanlışlıkla gitmiş bizim Begüm'le oğlumuzu öldürmüş. O adam da bilmiyordu onun senin oğlun olmadığını. Gerizekalı... Düşün yani 7 aylık bebek ne 9 aylık bebek ne. Neyse sonra gittiler o ölü bebeği kucağına verip, oğlunuz öldü dediler. Daha sonra araba kazası geçirmiştin ve doğum yaptığını unuttun. Ben ise Begüm 7 aylık hamileyken kaza geçirdim ve seni unuttum, Onur söyledi bunları bana sonra da her şeyi hatırladım. İşte daha sonra da tekrar sevgili olduk ama ikimiz de ilk defa sevgili olduğumuzu düşünmüşüz. Yani... Sinan bizim oğlumuz." Ayşegül tekrar şokla Poyraz'a baktı.

Ayşegül'ün ağzından;
Bu dedikleri doğru olabilir mi? Sinan benim oğlum olabilir mi? Yok... Yalan söylüyor. Ben oğlumu hatırlamaz mıyım? Kaza bir insana oğlunu unutturur mu hiç? Unutturmaz. Yalan söylüyor işte, besbelli. "Ayşegül bana inanmıyorsan git babana sor. Oğlunun yaşadığını bilmiyor, daha söyleyemedim ama doğum yaptığını o da biliyor. Hatta onay bile vermişti." İçeriye girdim. Babamın karşısına çıktım. Babam kalktı. "Ayşegül abla? Sen ağladın mı?" Sinan'a baktım. Poyraz da girdi. "Su falan ister misin getireyim mi? Ya Ayşegül abla neden ağladın? Sen ağlama, çok üzülürüm. Bir şey ister misin?" Daha da kötü oldum. Ben oğlumu nasıl tanıyamadım? Belki de bu yüzden hemen kan çekti, hemen sevdim. "Yok bir şey Sinancım. Sen bi dışarda oyna biz bi dedenle bir şey konuşacağız." Sinan başını olumlu anlamda sallayıp dışarıya çıktı. Abim de onunla gitti. "Noldu kızım?" Babama baktım. "Ben hiç doğum yaptım mı hayatımda?" Onur Poyraz'a baktı sonra tekrar bana. Babam ise başka bir yöne doğru baktı. "Baba? Ben doğum yaptım mı?!" Bana baktı ve yavaşça başını olumlu anlamda salladı. "Sonra kaza geçirip unuttun. Çok acı çekmiştin oğlunu kucağına alırken. Bir daha acı çekme diye hatırlatmadık." Başımı sağ sola salladım. Poyraz haklıydı... Sinan cidden benim oğlum. Poyraz'a baktım sonra tekrar babama. "Bana bunu nasıl yaptınız ya?! O benim oğlum! Acı çekeyim ya da çekmeyim bu sizi ilgilendirmez. Belki de doğum yaptığımı bilseydim içimde bir umut yaşadığını söylerdi bana. Siz o umut kırıntısını nasıl aldınız benden ya?! Beni oğlumdan ayırdınız!" Dedim sinirli bir ses tonla. "Ayşegül... Tamam. Acı çekme diye yapmışlar işte. Sakin ol, bebeğe bir şey olacak." Poyraz'a baktım. "Ben bi yalnız kalmak istiyorum. Sende gelme." Ona kızgın falan değildim. Sonuçta yalan söylemedi bana. İlk defa sadece o yalan söylemedi bana. Sadece yalnız kalmanın bana iyi gelmesinden ve kafamı toparlayabilmek için tek yöntem kimsenin etrafımda dolaşıp kafamı karıştırmamasıdır. Tek başıma, yapayalnız sadece kafamdaki seslerle halledeceğim bu konuyu. "Poyraz... Sana kızgın falan değilim. Sadece yalnız kalmak bana şu an daha iyi geleceğini düşünüyorum." Dedim sakin sakin. "Tamam. Ne zaman istersen gelirim, yanındayım. Yalnız değilsin, bil." Dedi anlayışlı bir şekilde. Gülümsedim. "Biliyorum... Anne görüşürüz." Deyip yanağına öpücük kondurdum, bahçeye çıktım. "Sinan, ben gidiyorum." Yanıma koştu. "Nereye Ayşegül abla?" Ayşegül abla... Adil yüzünden kendi oğlum bana Ayşegül abla diyor... "Eve gideceğim. Biraz yalnız kalmak istiyorum, iyi gelir bana." Sinan yüzümü avuçlarının arasına aldı. Gülümsedim. "Kötü bir şey oldu dimi... Sen hiç bir zaman yalnız değilsin, ben varım. Kim üzdü seni?" Anlından öptüm Sinanımı. "Baban ve annem hariç herkes. Ama boşver." Abime sonra da bana baktı. "Ben üzdüm mü seni." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Sen hiç üzer misin beni? Üzersen de üz. Senin tarafından üzülmekten şeref duyarım." İkimiz de güldük. Anlımı anlına yaslayıp başından tuttum. "Seni çok seviyorum biliyorsun dimi?" Dedim. "Biliyorum. Bende seni çok seviyorum." Dedi. "Biliyorum." Dedim ve onu anlından öperek gittim.

Poyraz'ın ağzından;
Sinan içeriye koştu. "Baba, Ayşegül ablama ne oldu? Kim ne yaptı ona?  Çok üzgündü. Kim üzdü seni diye sordum o da baban ve annem hariç herkes üzdü dedi." Diz çöktüm. "Boşver oğlum. İyi olacak. Hem bak İsa abin gelmiş sen git onunla bahçede takıl tamam mı oğlum?" Başını olumlu anlamda sallayıp İsayla dışarıya çıktı. Baba oturdu. "Onu tamamen kaybettim..." Deyip kafasını ellerinin arasına aldı. "Yok baba. Şimdi hamile ya biraz duygusal davranıyor, haklı tabi ama o başka. Küsmez size, eğer ya da geç sizin bunu onun iyiliği için yaptığınızı anlayacak." Dedim. Bana baktı. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Diye sordu. "Ayşegül bu çünkü baba... Sizi çok seviyor. Şimdi biraz kızgın ama anlayacaktır. Hem ben bugüne kadar neler yaptım... Hep afetti beni. Sizi hele hele affeder. Siz bir tane hata yaptınız, ben bin. Bana bir kere ne dedi biliyor musunuz? Şöyle dedi; Bir insanın kalbini kırarsın anlarım. Hadi 2 kere kırdın ona da tamam. Ama seninki cinayete tam teşebbüs Poyraz dedi. Ondan sonra gene affetmeye devam etti. Ömrü beni affetmekle geçti be baba. Siz onun babasısınız. Çok sürmez sizi affetmesi, çok seviyor sizi. Hem geçmişte de bir küslüğünüz var, eyvallah. Ama sonra gene barışmadınız mı baba?" Dedim. "Ama o sizi rahat bırakacağım şartıyla olmuştu." Gülümsedim. "Yok baba... Yok. Sizi affetmek için bahane arıyordu, biliyorum. Şart falan, hepsi süs." Dedim. Başını kaldırıp bana baktı. "Cidden affedecek mi sence?" Gülümsedim. "Siz kızınızı tanımıyor musunuz? Ama bu aralar kimse aramasın, onun şu an en çok kendine, yalnızlığa ihtiyacı var. Eğer ararsanız belki de onun için her şey daha da karışık olur, hamileliğin de etkisinde." Başını olumlu anlamda salladı. "Onu yalnız bırakma ama olur mu oğlum?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Siz hiç merak etmeyin baba. Asla." Dedim. Baba kalktı, yanıma geldi ve başımdan tutup anlını anlıma yasladı. "Sağol oğlum." Dedi "Bir şey yapmadım baba, sadece gerçekleri söyledim." Dedim. Gülümsedi. "Onun için değil. Onu yalnız bırakmadığın için teşekkürler." Gülümsedim "Hiç yalnız bırakabilir miyim baba be?" Çekildi. "Yaptığınız şey çok çirkin Bahri." Dedi Ferda hanım. "Sen olsaydın bu yalanı söylemez miydin Ferda? Annesin sen, söylerdin biliyorum." Baba'ya baktım. "Tamam baba, şu an kim bu yalanı uydurdu, kim sürdürdü, kim de söylerdi... Bunlar önemli değil şu an. Önemli olan 2 şey var şu an. 1; Ayşegül'ün sizi affetmesi, ha olmadı affetmek istemiyor ki böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Ama diyelim oldu, el atarım gene affeder. Ve 2; onu Adil Topal belasından korumak. O yüzden ben müsaadenizi isteyim, evin önünde nolur nolmaz bekleyeceğim." Baba başını olumlu anlamda salladım. Giderken de şunu dedim; "Sinan size emanet." Baba, "tamam." Dedi. Arabama binip gittim.

Ayşegül'ün ağzından;
Evime vardığımda kendimi hemen banyoya soktum. Çıkıp, giyinip ve saçlarımı kuruttuğumda kendimi koltuğa bıraktım. Oğlum burnumun dibindeydi de ben anlayamamışım... İçimde bir his bile olmadı... Ben nasıl bir anneyim? Hayatımın en güzel günlerini geçiriyorum... Bir oğlum var ama beni annesi olarak bilmiyor, herkes gözümün içine bakarak bunu benden gizledi... Sakladı. Telefonumu aldım ve Sinan'dan çektiğim görüntülerden birini izledim. Bir basketbol sahasında basketbol oynuyordu... "Ayşegül abla bunu senin için atacağım." Attı ve oldu. Bana koşup sarıldı. Kucağıma alıp sarıldık sonra da beni yanağımdan öptü. "İşte bu be!" Demişti. indirmiştim ve o basketbol sahasında deliler gibi koşmaya başladı. Ben ve Poyraz ise güldük. O da bizimle güldü ve üçümüz sarıldık. "Aslan oğlum benim be!" Dedi Poyraz. "Aslan babam benim be." Dedi Sinan gülerek. ve video sona erdi. Bir başka video açtım. Sinan'la baş başa bir restorandaydık. Yemek yiyordu. "Sinancım, babaya bir şey söyleyecek misin?" Dedim. O telefonuma baktı ve yüzüyle tuhaf tuhaf ifadeler yapmaya başladı. Güldüm. Ben gülünce o da güldü ve yanağımdan öptü. "Ohh." Dedim gene gülüp ağzına bir şey soktu. Ağzı hala doluyken "Görüşürüz baba." Deyip öpücük attı ve el salladı. Video sona erdi. Resmen 6 sene önce anne oldum...Hala inanamıyorum. Sevdiğim herkes de benden doğum yaptığımı sakladı. Sinan da burnumun dibindeydi... Adil beni oğlumdan ayırdı... Öldürmek istedi. Bu onun yanına kalmamalı. Saatler geçti... Kafamdaki savaştan çok sıkılmıştım. Poyraz'ı aradım. Açtı. "Efendim sevgilim?" Dedi. "Poyraz..." Dedim tatlı mı tatlı bir ses tonla. "Efendim?" Dedi. "Ben kafamdaki savaştan sıkıldım, yalnız kalmaktan da. Yanlıştım... Yalnız kalmak kafamı daha da karıştırdı." Dedim. "Hiç bir zaman yalnız değilsin ki Ayşegül... Ben varım, ben. Aslanlar gibi bir oğlun da var yanında. Ayrıca seni her şeyden çok seven bir annen ve baban da var." Dedi. "O bana yalan söyledi. Neyse... Buraya gelebilir misin?" Dedim. "Gelirim tabi." Dedi. "İyi tamam bekliyorum." Dedim. Bir araba kapının kapandığını duydum. Arabasına bindi yani. Kapı çaldı. "Bi dk Poyraz kapı çalıyor." Dedim. "Ha tamam, bak tabi." Dedi. Kapıya gittim ve açtım ve karşımda Poyraz vardı. Telefona "kimmiş?" Diye sordu. Güldüm. "Sevgilimmiş." Dedim. "Hımm." Dediğinde tekrar güldüm. Kapattı. Kapıyı kapattım ve ona sarıldım. Karşılık verdi. Daha sonra çekildim. Yüzümü avuçlarının içine aldı ve gözlerime baktı. "İyi misin?" Başımı hayır anlamda salladım. "Neyse gel içeriye geçelim." Deyip yüzümdeki ellini tuttum ve içeriye götürdüm. "Bir şey içer misin?" Diye sordum. "Gazoz olur ya, sağol." İkimize de gazoz aldım ve açtım. Poyraz'ın yanına döndüm ve gazozu verdim. Bir yudum içti ve etrafa bakınmaya devam etti. Bir süre bir sessizlik oluştu. Yere oturdu. Yanına oturdum. "Ben seni çok kıskanıyorum biliyor musun?" Garip bir şekilde ona baktım. "Neyimi kıskandın? Zaten hayatım çok kıskanılacak bir hal aldı..." Bana baktı. "Kıskanıyorum, ne yapayım?" Dedi. "Neyimi?" Güldü. "Her şeyini. Senin çocukluğun güzel geçti mesela. Ben küçüklüğümden beri cehenemmi yaşıyorum... Yanında, arkanda duran bir baban var, annen var. Ya benim? Kimim, kimsem yok benim. Hayattın yolunu yalnız yürüdüm. Ve işte sonuç... Kendisi ve etrafını belaya sokmaktan başka hiç bir şey bilmeyen bir Poyraz Karayel... Bu yolu yalnız yürüdüm için böyle oldu Ayşegül... Bana yolu gösterebilecek kimsem yoktu. Öylesine yürüdüm bende, yolu bilmeden inşallah doğru yol budur diyerek yürüdüm." Ellini tuttum. "Sen kimsesiz değilsin ki... Değilsin. Ben varım." Güldü. "Evet... Ama artık o kadar kaybetmişim ki yolu... Doğru yol tarif edilse bile bulamam. Çıkmaz bir yolun içindeyim Ayşegül... Çıkamıyorum. Babasızlıktan oldu bunların hepsi. Ben 30 yıl sonra bulmuşum babamı... En zor zamanlarımda yanımda oldu, ellimden tuttup kaldırdı. Bana oğlum dedi... Yıllardır içimde eksik olan şeyi buldum babanda. Bir baba buldum onda. Bazen keşke diyorum, keşke babanın sana olan sevginin %10 'u bana karşı olsaydı. Baban seviyor beni. Ama seni bi başka seviyor, hem o yalan söylemedi. Duymadın mı? Rahmetli oğlumu elline alırken ne kadar çok acı çektin... Niye hatırlatsın ki bunu? Manyak mı? Unutmuşsun zaten, hatırlatsaydı gene mahv olurdun. Tabiki söylemezdi, ben olsam bende söylemezdim. Sende söylemezdin." Düşündüm. Haklıydı... Babam benim iyiliğim için hatırlatmadı. "Poyraz... İyi misin canım?" Başını olumsuz anlamda salladı. "Düşündüm de... Bu hayattın benle olan derdi ne Ayşegül?" Gözleri doluydu. "Yani neden ben? Ben sadece bir baba bi de bir tane anne istedim be. Çok mu bir şey istedim? Tuttunduğum, sevdiğim herkesi ellimden alıyorlar... Hayır ne olurdu senin gibi çocukluğum olsaydı? Yani ne olurdu? Ne kaybederdi bu gezegen? Ama var ya... Sırf bana olan inatlarından, gıcıklıklarından yapıyorlar bunu. Sabah her uyandığımda evet Poyraz uyandı, acaba bugün nasıl onun hayattını mahv edebiliriz? Diye güne başlıyorlar sanki. Tamam, senin oğlun var ama bilmiyordun. Ama bi de son zamanlarda yaşadığın diğer olaylara bak... Kardeşin çıktı ortaya, ölmemiş. Annen de yaşıyor. Ben? Benim bir annem var onu da 8 yaşımdayken kaybettim... Daha ufacık çocuktum ben ya. 8 yaşımda büyüdüm ben. Gerçi ölen kadın gerçekten benim annem mi, yoksa Adil'in tuttuğu biri mi, bilmiyorum. Adil şimdi arasa gel, anneni vereyim dese inan en ufak bir saniye gitmek için terettüt etmezdim." Dedi. "Sen cidden hiç iyi değilsin... Gel, uyuyalım mı beraber? Gel." Kolundan tuttup kaldırdım. Göz yaşlarını sildim. Beraber yatak odaya gittik ve yatakta uzandık. "Seni çok seviyorum, biliyorsun dimi?" Dedim. Gözlerime baktı. Birden dudaklarıma yapıştı. Karşılık verdim. Öpüştük, öpüştük, öpüştük... Sonrasını de anlatmayım bence... 2 saat sonra birbirimize sarılıp huzurlu bir uykunun kollarına atıldık...

Poyraz KarayelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin