Poyraz'ın ağzından;
"Oğlum!" Diye bağırdım. Ayşegül ağlıyordu. Bayılıcak gibi oldu. Baba ve Zülfikar tutup oturttu. "Umut... Bir şey yapın. Geri alın Umutu." Dedi Ayşegül. Perişan olmuştu... Bende... Baba bana ve Ayşegül'e baktı. Sinan da ağlıyordu. Ona baktım. Toparladım kendimi. "Gel oğlum." Dedim. Ağlayarak yanıma geldi. Kucağıma aldım. "Bir şey yok oğlum, bir şey yok. Alıcağız kardeşini korkma. Hem sende kaçırılmıştın, seni de kurtarmadım mı?" Dedim. "Kurtardın." Dedi. Göz yaşlarını sildi. "Sizin başınıza bir şey gelmesine izin verir miyim ben? Hayatta olduğum süreç hiç kimse size hiç bir şey yapamaz." Dedim. "Ama kaçırıldı." Dedi. "Olabilir. Alıcağız ama. Saçının teline zarar gelmeyecek, valla bak. Ben ne zaman yalan söyledim?" Dedim. "Her zaman." Gülümsedim. "Oğlum sana ne zaman yalan söyledim?" Dedim. Gülümsedi. "Hiç bir zaman..." Gülümseyip gıdığından öptüm. Gülümsedi. Sarıldık. "Bak onu almazsam şurdan şuraya gitmek nasip olmasın ya." Dedim. "Ya öyle deme... Alıcaksın dimi kardeşimi?" Diye sordu. Gülümsedim. "Alıcam." Bahri babaya baktım. Biri aradı beni. Gizli numaraydı. Açtım. "Poyraz Karayel." Dedi. Şok olmuştum... "İhsan... Sen niye arıyorsun lan beni? Umutu sen mi kaçırdın yoksa lan?!" Güldü. "Evet." Sinirlendim. "Niye yaptın lan?!" Diye bağırdım. "Adil beyin intikamını almayacak mıyım sandın?" Dedi. "Ne istiyorsun lan?! Niye aldın oğlumu? O daha 1 yaşında 1!" İhsan güldü. "Bana bak lan İhsan. Eğer onun saçının telline zarar vermeye kalkışırsan senin ölümün o kadar vahşi olur ki... Yıllar boyunca bir efsane olarak konuşulur!" Dedim. Güldü. "Dedesinin yanına göndersem diyorum? Nasıl olur?.. Bence güzel olur." Dedi. "Seni gebertirim lan. Oğluma dokunmayacaksın. Ne istiyorsun benden? İntikam için almamışsındır, belli. Ne istiyorsun söyle." Dedi. "Bana Onur'u ve Meltem'i getireceksin." Dedi. Şaşkınlıkla Onur'a baktım. "Ne diyorsun sen ya? Niye?" Dedim. "Lazım bize. Bir sürü bilgi var onda. Meltem de bilgisayarlarla iyi. Lazım işte sana ne?" Dedi. "Saçmalama." Dedim. "İyi sen bilirsin... Ya oğlun ya da kardeşin ve kayınçon. Bana sorsan zor bir seçim değil. 2 saat veriyorum sana. Sonra sana atacağım adrese getirdin getirdin, getirmedin ben oğlunu ceset torbayla yollarım sana." Dedi. "Sakın lan! Ona dokunmayacaksın!.." Cümleme devam edecektim ama adam yüzüme kapatmıştı. Tekrar Onur'a baktım. Ayşegül bana baktı. "Ne istiyor?" Dedi titrek bir sesle. Onur'a baktım. "Onur ve Meltem'i." Dedim. Ayşegül, Onur'a baktı ve yanına gidip kollarının arasına aldı. "Vermeyeceğiz ama dimi?.." Dedi. "Saçmalama Ayşegül... Ne vermesi. Başka bir yolu olmalı." Sadrettin, Onur'a baktı. "Ya bak tamam. Onur'u vermeyelim ama Meltem'i verelim. Hem bir şey yapmaz ona." Sinirli bir şekilde Sadrettin'e baktım. "Öldürtme lan kendini. Ben kardeşimi kime veriyormuşum? Saçmalama! Nasıl Onur'u vermiyorsak Meltem'i de vermeyeceğiz!" Ayşegül, Sadrettin'e baktı. "Abi saçmalama ya." Düşünüyordum... Başka bir yolu olmalıydı... Alıcam seni oğlum. Söz. Baba sözü.4 saat sonra;
Duvarın arkasına sakladım. "Zülfikar Umut'u götür burdan!" Dedim. Zülfikar Umut'u kucağına alıp koşarak gitti. "Ellerini kaldır." Ellerimi kaldırdım. Adamın kolunu tuttum, döndüm ve karnına bir yumruk attım. Dövüştük. Bir sopayla bacağıma vurdu. Boynunu kırdım, öldü. "Onur, Meltem!" Deli gibi her odada onları aramayı başladım. Taş Kafa ile karşılaştık. "Buldun mu onları?" Diye sordum. "Yok aga... Hiç bir yerde yok allah kahretsin ya!" Sadrettin yanımıza geldi. "Buldum. Aslan kardeşim benim be. Ordakilerin icabına baktı." Dedi. Gülümsedim. "E ne bekliyoruz? Hadi gidelim. Yürüü." Dedim. Çıktık, gittik. Sefer minibüs ile geldi. Peşimizde adamlar vardı. Minibüsün kapısı açıktı. Atladım. Meltem'in ellini tuttup binmesine yardım ettim. Ondan sonra Onur ve Taş Kafa da bindi. Sefer gaza bastı. Ordan ayrılmıştık sonunda.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poyraz Karayel
Narrativa generaleBu Poyraz Karayel hikayesidir ama burda ben kendime göre bi şeyler yazıyorum. Umarım beğenirsiniz. ❤️