alcohol

259 25 8
                                        

Yaklaşık bir saattir Calum'un kitapçıya gelmesini bekliyordum. Geç kaldığı olmuştu ama hiçbir zaman on beş dakikayı geçmemişti. Başına kötü bir şey gelmiş olmasından korkuyordum. Ayrıca kitapçı diğer günlere oranla daha yoğundu ve sürekli bir şeyler soran insanlara tek başıma yetişmek gittikçe zorlaşıyordu. Telefonumu kontrol etmeye zaman bulabildiğimde Calum'un cevapsız aramalarını gördüm. Onu aramam gerekiyordu, acil bir durum olabilirdi. Tam onu arayacağım sırada müşterilerden biri elindeki kitabın parasını ödemek için kasaya geçti. Telefonumu cebime sokarak kasaya gittim.

Calum'u aramaya zaman bulabildiğimde kitapçıyı kapatıyordum. Bulduğum kısa aralıklarda Calum'a mesaj atmış, cevap alamayınca da Calum'u arayıp acil bir durum olup olmadığını öğrenmesi için de Michael'a mesaj atmıştım. Bana ortada bir sorun olmadığını söylemişti. Yine de içimdeki endişeyi söndürememişti.

Saat çok geç değildi ancak sokakta normalden daha az insan vardı. Telefonu kulağıma götürüp Calum'un cevaplamasını bekledim. Bir, iki, üç... Açmıyordu ve ben delirmek üzereydim. Bacaklarım titriyordu, nefesim daralıyordu. Ne zaman kendimi toparladım, ne zaman koşmaya başladım bilmiyordum. Tek bildiğim eğer durursam kafayı yiyeceğimdi.

İlk durağım çocukların eviydi. Kapıyı çalarken nefes nefeseydim. Michael ile göz göze geldiğimizde yüzünü hayal kırıklığıyla dolu bir ifade kapladı. "Calum burada mı?"

"Hayır, bir saate evde olurum demişti ama iki saat geçmesine rağmen gelmedi. Telefonunu da açmıyor." İçimdeki endişe her kelimesinde büyüyordu. "Ben de ona ulaşamadım, belki evdedir diye buraya gelmiştim."

Kapı biraz daha açıldı ve Ashton'ın kafası göründü. "Belki de Luke kaybolduğunda yaptığımız gibi onu da aramaya çıkmalıyız."

"Luke kaybolduğunda buraları çok az biliyorduk, yani gidebileceği yerler kısıtlıydı. Şimdi ise Calum'un gidebileceği onlarca yer var." Michael'ın ağzından dökülen kelimeler beynimde adeta bir silah gibi patladı. "Luke! Belki Luke Calum'un nerede olduğunu biliyordur."

Cebimden telefonumu çıkardım ve hızlıca Luke'u aradım. O da açmıyordu. Ekranda Lisa yazısını görünce hemen çağrıyı yanıtladım. "Faye, nerede kaldın?"

"Calum'u arıyorum, Luke eve geldi mi?"

"Hayır, şu an yalnız başımayım ve uyuyamıyorum. Ne zaman geleceksin?" Sinirlerim gittikçe daha da bozuluyordu. Gözlerim dolmuştu, yaşlarımın akmaması için dişlerimi sıkıyordum. Sanki damarlarımda kan yerine panik akıyordu. Sözcükler ağzımdan çıkmıyordu. Durumuo fark eden Ashton beni nazikçe tutarak salona götürüp üçlü koltuğa oturttu. "Faye, sakin ol. Bir şey mi olmuş?"

"O da değilmiş, evde Luke." Hayatımda ilk defa bir cümleyi kurmakta bu kadar zorlanmıştım. "Kusacağım." Titreyen bacaklarımı zorlayarak tuvalete gittim. Kusmaktan korkardım, hatta arkadaşlarım zayıflamak için kusarken hep ağlardım. Boğazıma kadar gelmişti ama ağzımdan dışarıya çıkmıyordu.

Kapalı olmayan tuvaletin kapısı birkaç kere tıklatıldı. Kafamı o tarafa çevirecek halim yoktu. Aynı şekilde ağzımı da açamıyordum. Yanıma gelenin kim olduğunu anca saçlarım geriye toplandığında anladım. Ashton yanıma oturdu ve sırtımı sıvazladı. "Babam kapıyı çekip gittiğinde annem de aynı tepkiyi vermişti." Gözyaşlarımı tutmak için çaba sarf etmiyordum artık. Kafamı Ashton'ın göğsüne yasladım ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım. "Artık dayanamıyorum, Ashton. Yapabilirim sanmıştım ama olmuyor. Calum işe gelmiyor, Luke sürekli haber vermeden ortadan kayboluyor,bir yandan Lisa hamile, ev her saniye kavga alanı. Çok yoruldum, herkesin sorumluluğunu taşımaktan. Derslere odaklanamıyorum, ne zaman çalışmaya kalksam masada uyuyakalıyorum." Midemin bulantısı geçmişti. Hatta rahatlamıştım bile.

NBA || Calum HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin