Luke lobide çocukları sorguluyordu.
"Neden geldiniz?"
"Tek başına NBA maçı izlemene izin veremezdik."
"Cidden bunun için Amerika'ya mı geldiniz?"
"Aslında burdaki birkaç kolejle görüştük, ailelerimiz de masrafları karşılamayı kabul edince yanınıza geldik." Ashton'ın dediklerinden sonra çenemi tutmayı bıraktım.
"Yani aileniz sizi buraya okumanız için gönderdi, maç izlemeniz için değil. Doğru anlamış mıyım?"
Michael gözlerini kısarak beni cevapladı.
"Birkaç maç izlemenin bir zararı olmaz."
Bu sanırım çenemi kapalı tutmam için bir uyarıydı. Omzumu silktim ve onların muhabbetini dinledim.
2 ay sonra,
Okula başlayalı yaklaşık bir buçuk ay olmuştu. İlk günümü olaysız atlatmıştım. Bilirsiniz, kız okulda yenidir ve sanki bela mıknatısıymışcasına bütün belaları çeker. Neyse ki başıma öyle bir şey gelmemişti.
Luke ise basketbola olan tutkusu sayesinde daha ilk günden ortam kurmuştu.
Oturduğumuz daireye geldiğimde zili çaldım. Kapıyı açan olmayınca çantamın en derin köşelerinde anahtarımı aramaya başladım. Luke genelde evde olduğu için onu pek kullanmazdım. Çantamla verdiğim büyük savaştan sonra anahtarımı çıkarabildim. İçeride kimse yoktu. Umursamadan bugün derste aldığım notları çıkardım. Tekrar yapmam gerekiyordu. Enerjimi yüksek tutsun diye de dolaptan meyve çıkardım.
Yaklaşık iki saat sonra, beynimin yandığını hissettiğimde kitabın kapağını kapatarak derin bir nefes aldım. Luke hala gelmemişti. Dersinin benden sonra bittiğini düşünmüştüm ama yine de bu saate kadar gelmesi gerekirdi.
Telefonumu kontrol ettim. Ne bir arama vardı, ne de bir mesaj. Endişelenmeye başlayınca Luke'u aradım. Telesekreter mesaj bırakmamı söyleyince endişem gittikçe artmaya başladı. Yanlarında olabileceği düşüncesiyle üç aptalları aradım.
''Hey, Faye. Bu aramanı neye borçluyuz?''
''Merhaba, Ashton. Luke'a ulaşamıyorum. Telefonu kapalı sanırım. Sizin yanınızda mı?''
''Hayır. Buraya hiç uğramadı.''
''Eve de gelmedi.''
''Bizim onu aramamızı ister misin?''
''Onu ararken siz kaybolmayın?''
''İstersen sen de gel.''
''Aramamızın bir anlamı yok, burada sadece belli yerleri biliyoruz.''
''Ama öğrenmemiz gerek ve bu iyi bir fırsat.''
''Bilmediğimiz bir yerde Luke'u nasıl bulacağız?''
''Gidebileceği yerlere bakarız.''
''Bu çok saçma.''
''Evde beklemekten iyidir. Seni alırız.''
Konuşmama izin vermeden telefonu suratıma kapadı. Eğer Luke ben dışarıdayken eve gelirse diye bir not yazdım. Havanın geçiş dönemi olduğundan her ihtimale karşın yanıma bir hırka aldım. Binanın girişinde üç aptalı beklerken güneş batmak üzereydi.
Normal gençler eve gelmediğinde aileleri bir partide olduğunu ya da sevgilisiyle vakit geçirdiğini düşünürdü. Fakat Luke normal gençlerden değildi. Olması gerektiği yerde olan, bir dakika bile gecikmeyen, telefonunu her zaman açık tutan bir gençti.