Gif; Eymen
Eymen, bir hafta boyunca evinden dışarı bir adım bile atmayıp kendisini çalışma odasına kapattı. Aklında tek bir soru vardı sadece. 'O kadar parayı artık nerede bulacağım?' sadece bu soruya, bu soruna cevap bulamıyordu. Öykü'ye mahcup hissediyordu ama ona açıklama yapma gereği duymuyordu. Çünkü Mert'ten haberleri çoktan almış olmalıydı.
Hayatta kalan tek değerli insanı nasıl kurtaracağına çözüm bulamadıkça daha çok sinirleniyor, kendine kızıyordu Eymen. Kapı gıcırtısını duymasına rağmen yine de başını kaldırıp bakmadı kim olduğuna. Çünkü evinin anahtarı sadece Mert'te vardı onun gelmiş olduğunu düşünerek konuştu. "Beni her gün ziyaret etmene gerek yok." öksürüklerle yanıt vermeye çalıştı gelen. "Ş-şey.. Ben sadece seni... Merak ettim." dedi Öykü ince ses tonuna dumanlar karışarak.
O kadar halsiz ve mahcuptu ki Eymen sadece kafasını kaldırıp o'na baktı göz teması kurmamaya çalışarak. Öykü, saniyeler içerisinde kendisini toparlayarak pencereye doğru ilerledi. "Sigara içtiğini bilmiyordum." pencereyi açıp içeriye hem ışık girmesini hem de odada ki kötü kokunun yavaş yavaş dışarıya çıkmasını sağladı. "Bu halin ne?... Ah~ tamam kabul biraz saçma bir soru oldu olanları bilmeme rağmen... Her neyse toparla kendini sen elinden geleni yaptın."
Eymen, hâlâ sessizdi. Öykü, kısa bir süreliğine odadan çıkıp, elinde tozları almak için bir bezle geri döndü odaya. Odada ki kitaplığa doğru gidip narince kitaplara zarar vermeden temizlemeye başladı. "Hadi ama sonunda ölüm yok ya." Eymen sessizce "Var." dedi. "Sonunda o kendini beğenmiş patronun hata yaptı-- Ne?" Öykü, o sessiz kelimeyi biraz geç idrak edebilmişti. "Duydun işte.. Bunun sonda ölüm var." dedi ve istemsizce gözlerine dolan yaşların birer birer kusursuz beyaz teninde süzülmesine izin verdi Eymen.
Öykü, yanına gidip kanepenin önünde yerde oturan Eymen'in karşısına oturdu. Sorunun ne olduğunu anlamasa bile elini, adamın yanağına götürüp akan yaşları silmek istedi. Eymen, kızın bileğinden tutup elinin yanağına değmemesini sağladı. "Ah- özür dilerim." diyerek elini hızlıca geri çekti.
....
Bir saat sonra Eymen biraz kendisine gelip, ayağa kalktı. Elektrikli süpürgenin fişini çekip konuştu. "Aç mısın?" Öykü biraz duraksayıp, "H-hayır... Acıktın mı? Hemen yemek hazırlayayım." dedi. Eymen, cevap vermeden mutfağa gidip dolabı açtı. Yedi sekiz tane biber ve iki domates çıkartıp yıkamaya başladı. Öykü, süt dökmüş kedi gibi sessizce mutfağa gelip Eymen'i seyretti.
25-30 dakika da yemek hazır olmuştu. Menemeni masaya indirirken Eymen üzgün ve kısık bir ses tonuyla konuştu. "Üzgünüm, evde sadece bunu yapacak malzemem kalmıştı." , "Sorun değil. Bunun için üzgün olmana da gerek yok gerçekten." çarpık bir gülümseme oluştu yüzlerinde.
Masada uzun bir sessizlik oluştu. Öykü, kısık ses tonuyla Eymen'in yüzünü inceleyerek konuştu. "Gerçekten unuttun mu?... Her şeyi?" Eymen ağzında ki lokmayı yutup, kıza baktı. Bugün ilk defa göz göze geldiler. "Neyi?... Unutmuşum?" dedi Eymen. Öykü, bir an kendisini dalgınlığa vurup konuyu kapattı.
....
Akşam Eymen tekrar çalışma odasına gidip, pencereyi kapatıp perdeyi çekti. Bilgisayarının başına geçip şimdiye kadar hazırladığı projeler ve sunumlara bakmaya başladı. Masanın üstünde duran paketten bir tane sigara çıkartıp yaktı. Dumanı içine çekerken, sanki içinde ki tüm dert ve sıkıntıların yanacağını ve o dumanı tekrar dışarı üflerken o yanmış dert ve sıkıntıları birer çöpmüş gibi atıyordu.
Gelen telefon haberiyle Eymen hızlıca hazırlanıp evden çıktı.
...
"Ah~ Eymen bey.." , "Durumu nasıl ?" , "Bilincini kontrol altına aldık. Şu an iyi, uyuyor." Eymen, anlamışçasına kafasını sallayıp odaya girdi. Yatağın kenarına oturup, kadının beyaz saçlarını okşamaya başladı. "Biraz daha bekle, dayan... Kurtaracağım seni... Anne..". Geceyi annesinin yanında geçirip, sabah erkenden onu rahatsız etmeden sessizce odadan çıktı.
"Hemşire hanım, lütfen ona iyi bakın.. Yakın zaman da onu almaya geleceğim, lütfen ben gelene kadar ona çok iyi bakın." başını hafifçe öne eğip hemşirenin yanından ayrıldı. Telefonunun titreşmesiyle mesaj geldi.
Gönderen: Mert
"Öykü'nün kafesine gel, seni bekliyorum."
...
Dükkandan içeriye girerken gözleri, onu aradı etrafta. Mert'in seslenmesiyle onu aramayı bırakıp, Mert'in oturduğu masaya doğru ilerledi. Sandalyeyi birazcık kendisine doğru çekip oturdu. "İyi misin?" , "İyi olmaya çalışıyorum." , "Biraz daha dayan bir proje oluşturmaya başladım henüz kimsenin bu projeden haberi yok. Bitirince seni çağıracağım ve işine geri döneceksin." , "A-ama bu olamaz. Bunu kabul edersem senin terfiini elinden almış olacağım."
Mert, dudağının kenarından gülümseyerek konuşmasına devam etti. "Eğer kabul etmezsen vicdan azabı çekeceğim.." , "Ne demek istiyorsun?" Eymen, sözleri idrak etmeye çalışırken, büyük bir neşeyle Öykü yanlarına geldi. Elinde ki tepsiyi dikkatli bir şekilde masaya bırakıp Eymen'e bakıp kocaman gülümsedi. Eymen, tepsinin üstünde ki kahveyi yavaşça önüne aldı. "Ahh~ teşekkür ederim.".
"Önemli değil... Sevgili çalışanım." Eymen, tam kahvesinden bir yudum alırken duyduğu sözlerle şaşırıp dilinin yanmasına neden oldu. Şaşkınca bir Öykü bir Mert'e gözlerini çevirip durdu. Öykü telaşlı bir şekilde gidip soğuk bir su getirdi. "Özür dilerim.. Yine benim kahvem yüzünden ağzın yandı. Özür dilerim." , "Ah- sorun değil gerçekten. Fakat.." Mert araya girip, "Ben projeyi tamamlayana kadar burada çalışacaksın."
Eymen, ayağa kalkıp minnet duyarak önlerinde eğilip "Teşekkür ederim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıcak Kahvem
RomantizmBağımlılık yapan bir tutku. Dergi fotoğrafçılığın da çalışan genç bir adam ve esnaflığa atılan genç bir kız... Yazım: 2017