18.bölüm

107K 4.3K 268
                                    

                                                    -Eylül'ün Anlatımından-

Duyduklarıma hala inanamıyorum. Deniz bana yalan söylemiş. Berke'den özür dilemek yerine onu tehdit etmiş. Bunu anlamalıydım. Deniz'in özür dilemediğini anlamalıydım. Daha fazla onun yanında kalmak istemediğim için sinirle odaya girdim ve çantamı aldım. Deniz şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Hiçbir şey demedim ve odasından çıktım.

''Eylül ne oldu? Nereye gidiyorsun?''

''Söylediklerinin hepsini duydum. Rahat bırak beni.''                                                                                              dedim ve evden dışarı çıktım. Biran önce uzaklaşmak istiyordum burdan. Adımlarımı hızlandırdım. Onu beklemeden gidiyordum fakat kolumdan tutup beni kendine çevirdi.

''Eylül lütfen dinle beni.''

''Artık yalanlarına karnım tok.''

''Özür dilerim. Böylece bırakıp gitme önce dinle beni.''

''İstemiyorum anladın mı? İs-te-mi-yo-rum. Bu hayatta en çok güvendiğim kişi sendin. Sana olan güvenimi sarstın. Beni hayalkırıklığına uğrattın. Artık seni duymak ya da görmek istemiyorum. Şimdi bırak kolumu ve sakın peşimden gelme.''                                                                                                           dediğimde gözümden bir damla yaş düştü. Ama onun yanında ağlamayacaktım. Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra ilk gelen taksiye bindim. Eve gitmek istemiyorum ama nereye gideğim hakkında hiç bir fikrim yok. Kendimi boşlukta hissediyorum. Yalnız..

                                                  -Deniz'in Anlatımından-

Eylül beni bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Ben ise hala olduğum yerde bekliyorum. Artık kendime gelmem lazım. Neden hala burda bekliyorum ki? Onun peşinden gitmeliyim. Böylece gitmesine izin veremem. Artık beni görmek istemediğini söyledi. Gerçek hisleri miydi bunlar? Lanet olsun neden ona yalan söyledim ki. Benim yüzümden ağlıyor. Off

Kendime küfürler savurarak ilerlerken telefonum çalmaya başladı.Eylül'ün aradığını düşünerek sevinçle açtım telefonu. Ama arayan Bora'ydı. 

''Bora sonra konuşalım. Şimdi zamanım yok. Eylül konuştukalrımızı duymuş ve beni bırakıp gitti. Bir daha beni görmek istemediğini söyledi. Onunla konuşmam lazım.''

''Biliyorum haberim var. Eylül Betül'e gitmiş. Betü'de bana mesaj attı.''

''O zaman bende Betül'e gidiyorum. Eylül'ü görmem lazım.''

''Hayır Deniz hiç bir yere gitmiyordun. Bırak kız kıza konuşsunlar.Sana olan sinirinin geçmesi için ona zaman ver.''

''Zaman geçtikçe benden uzaklaşırsa ne yapıcam? Onu kaybedemem.''

''Onu kaybetmeyeceksin.Güven bana.''

''Umarım dediğin gibi olur Bora.''

***********

Nerdeyse bir haftadır Eylül'le konuşmuyoruz. Onu defalarca kez aradım ama hiç birini açmadı. Ama bugün konuşacağım. Uzaklalaştırma cezamın süresi doldu. Yani bugün okula dönüyorum ve bu kez benden kaçamayacak.

Daha fazla zaman kaybetmeden okula gitsem iyi olacak. Onu bir an önce görmek istiyorum.

                                                        -Eylül'ün Anlatımından-

Yavaş adımlarla okula ilerliyorudm falat ayaklarım geri geri gidiyordu. Sebebi ise Deniz. Bugün okula geri gönecek ve biz aynı ortamda bulunmak zorundayız. Aynı okulda olmamız yetmezmiş gibi birde aynı sınıftayız hemde aynı sırada oturuyoruz. Ama onunla oturmaya hiç niyetim yok.

Sınıftan içeri girecekken onun sesini duydum. Bana sesleniyordu. Hiç aldırış etmeden sınıfa girdim.

''Eylül biraz konuşabilir miyiz?''

''Söyleyecek yeni yalanlar mı buldun?''

''Lütfen yapma böyle. Sadece biraz konuşmak istiyorum.''

''Ama ben istemiyorum''                                                                                                                                           dedim ve Betül'ün sırasına geçip oturdum.

''Artık benimle oturmayacak mısın?''

''Seni görmeyi bile istemiyorken birde yanında mı oturacaktım.''

''Geçmedi mi sinirin hala? Zaten bir haftadır konuşmuyoruz telefonlarımı açmıyorsun. Fazla uzamadı mı bu olay?''

''Bundan sonra böyle olacak Deniz. Bir daha asla konuşmayacağız.''                                                           dedim umursamaz bir tavırla. Deniz bir şey söylemeden bekledi. Bir süre sona elimden tutup sınıftan dışarı çıkardı.

''Napıyorsun sen? Nereye gidiyoruz?''

''Tabiki geleneksel kavga ettiğimiz yere.''

Anlaşıldı müzik sınıfına gidiyoruz. Koridorun sonundaki sınıfa girince tahminimin doğru olduğunu anladım. Sınıfatn içeri girince Deniz'e arkamı dönüp etrafa bakındım. Daha sonra ise kapıya ilerleyip çıkmak isteidiğimi söyledim. Ama Deniz kapının önüne geçip çıkmamı engelledi.

''Çekilsene be önümden.''

''Önce beni dinleyeceksin.''

''Çok beklersin.''

''O zaman çıkamazsın.

''Çekil önümden'' diyip Deniz'e vurmaya başladım. O ise hiç etkilenmemiş bir şekilde gayet sakin duruyordu. Tek eliyle benim iki bileğimden tuttu. Diğer elini pantolonunun cebine götürdü. Cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı kilitledi.

''Ne yapıyorsun sen? Aç şu kapıyı:'' dedim bağırarak ama o beni umursamayıp anahtarı tekrar cebine koydu.

''Sana kapıyı açmanı söyledim. Bu aptal tavırların yüzünden yok yazılamam.''

Bu kez Deniz cebşnden telefonunu çıkarıp bir numara tuşladı ve konuşmaya başladı. 

''Alo Bora. Beni ve Eylül'ü yok yazdırma.'' dedi ve Bora'nın konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattı. Resmen öküz ya insan nezaketende olsa cevap vermesini bekler yani. 

''Artık yok yazılmak gibi bir derdin olmaığına göre beni dinleyeceksin.''

''Sana kağıyı açmanı kaç kere söyleyeceğim? Burdan çıkmak istiyorum hemde hemen.''

''Üzgünüm prensen ama burdan çıkmak istiyorsan beni dinlemek zorundasın. Başka seçeneğin yok.''

Eylül'ün ne duyduğunu öğrenmiş oldunuz böylelikle :D Nasıl buldunuz lütfen yorum yapın. Bu arada hikayeyi iki günde bir yayınlıyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Oylamayı unutmayın. Sizleri seviyorum. <3

SADECE ARKADAŞ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin