-Eylül'ün Anlatımından-
Fazla uzaklaşmış olmadığım halde yorulmuştum. Ayaklarım beni taşıyamıyordu. Nerde olduğumu, nereye gideceğimi bilmiyordum.
Çok geçmeden arkamdan sesler duymaya başladım. Başımı çevirdiğimde uzaktan bana doğru gelen hatta koşan Berke'yi gördüm. Tekrar koşmaya başladım ama buna koşmak denemezdi. Hızlı yürümek diyebiliriz. Bu hızla ondan kurtulma şansım yoktu bunu biliyordum fakat pes etmemeliydim.
Hızımı arttırayım derkenayağımın kaymasıyla yere düştüm. Tekrar toparlanmaya zaman kalmadan Berke beni yakaladı. Bileğimden sertçe tutup ayağa kaldırdı.
''Bunların hesabını vereceksin.''
Bir yandan ağlarken bir yandan da güçlükle konuşmaya başladım.
''Berke lütfen bırak.''
''Sus''
''Lütfen gitmeme izin ver. Söz veriyorum polisi bu işe bulaştırmayacağım.''
''Polise çoktan haber verilmiştir.''
''Ben sana hiç bir şey yapmadım. Lütfen bırak beni.''
''Kapat çeneni.''
''Berke lüt-''
''Eğer susmazsan senin için çok kötü olur.''
Konuşmayı bırakıp ağlamaya devam ettim. Elimdeki tek şansımıda kaybetmiştim. Ağlamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Bağırmaya kalksam kimse beni duymazdı.
Depoya geldiğimizde Berke beni serçe yere fırlattı. Üstüme doğru yürüyüp saçlarımı çekiştirmeye başladı. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. ''Kes sesini.'' diye kükredi. Korktuğum için daha fazla ağlıyordum. Ellerini saçlarımdan çekip tişörtüme indirdi. Onu ittirmeye çalışıyordum ama bu imkansızdı. Tişörtümü hızlıca yırttığında ona adeta yalvarıyordum.
''Berke lütfen bırak beni. Bana zarar verme lütfen.''
Bana aldırış etmeyip iğrenç bir şekilde sırıtıyordu. Ellerini pantolonuna götürdü ve kemerini çıkardı. Çığlık seslerim daha da şiddetlendiğinde iyice yaklaştı bana doğru. Sert bir tokat attığımda çıkan ses boş depoda yankılanmıştı. Sinirlenmiş olduğunu çenesinin kasılmasından anladım. Kemerini elinde kavrayıp hızlı,sert ve acımasız bir şekilde bacağıma vurdu. Daha önce hiç bu kadar büyük bir acı yaşamamıştım. Felaket derecede yanıyordu. O kadar çok bağırıyordum ki ses tellerim biraz sonra yırtılabilirdi.
-Deniz'in Anlatımından-
Şehrin dışına çıktığımızda arabanın hızını biraz daha arttırdım. ''Nerde bu lanet depo?'' diye bir soru yöneltim ardından küfür savurdum.
Önüme çıkan ilk yoldan sağa sapınca az ilerde bir depo olduğunu gördüm. Gaza iyice yüklenip kısa sürede depoya ulaştım. Hızla arabadan indim. Bora'da peşimden geliyordu. Depodan gelen çığlık ve ağlama seslerini duyunca bir an duraksadım. Bu..bu Eylül'ün sesiydi. Hemen harekete geçip deponun kapısına tekme attım. İkinci tekmemde kapı açılmıştı. Gördüğüm manzara beni kalbimden yaralasa da bunu hiçe sayıp sinirimin ağır basmasını sağladım.
Eylül bir köşeye sinmiş bir şekildeydi. Yerde oturuyordu. Berke piçi de resmen onun üstündeydi. Koşarak Berke'yi tuttum. Eylül'ün üstünden sertçe çektikten sonra yumruğumu geçirdim. Neye uğradığını şaşırdı. Kendini toparlamasına izin vermeden bir yumruk daha attım. Bu sırada Eylül ağlıyordu. İşimi bir an önce bitirip onun yanına gitmeliydim. Bu yüzden daha hızlı ve daha sert yumruk atmaya başladım. Kendimi tutamayıp karnın tekmemi geçirdim. Acı içinde kıvranırken bir tekme daha attım. ''Yapma.'' diye yalvarmaya başladı. ''Eylül'ü böyle mi yalvarttın lan?''