KURBAN-11

75 4 0
                                    

Öncelikle her ne kadar bir kaç gün geçmiş bile olsa 23 Nisan bayramınızı kutlamak istiyorum.Hepinizi seviyorum...

Bölüm şarkısı: No lie- Sean Paul ft. Dua lipa

.               .               .
Baran'dan
Aras'ı odadan aldığımdan beri bana hep aynı soruyu soruyordu. "Ne oldu?,"
Kafayı yemememe ramak kalmıştı.Ona Fatih'in aradığını ve bizi hemen oraya çağırdığını anlatmama ve bu kadar önemli olan konunun ne olduğunu bilmediğimi söylememe rağmen, hâlâ
"Acaba ne oldu?," gibi sorular soruyordu.Bana sormadığını biliyordum, ama olay şu ki, yanında bir tek ben vardım ve onu dinlemek durumundaydım ve lanet olsun ki trafik vardı! Bir araç kaza yapmış olmalıydı.

Bir kez daha aynı soruyu sorunca artık delirecek gibi olmuştum.
"Bilmiyorum.Neden trafik olduğunu,neden Fatih'in bizi aradığını hiçbir şey bilmiyorum." Ses tonum bezginlik ve sabırsızlık doluydu.Delirtmişti beni!
"Tamam kardeşim,tek beklediğim cevap buydu." Ses tonunu özellikle beni yatıştırmak için yumuşak kullanmıştı.

Galiba jeton on iki köşeli falan.Ama seviyorum Aras'ı.Eda olayı hâlâ canımı sıkıyor. Ona yaptığım doğru değildi ancak ben yaptığım bir şeyden asla pişman olmazdım. Kendime güvenim bu yüzden çok fazlaydı.Yaptığım hiçbir şeyin sonucu beni hayal kırıklığına uğratmamıştı.Ancak Işıl benim sinirimi çok bozuyordu. Evet, bir şey yapmıyordu ama beni asıl delirten hiçbir şey yapmamasıydı. Biri ona kötü bir şey yapınca sinirlense bile intikam duygusunu tatmaz, inanılmaz.

"Baran, Eda'yı sen öldürmemiş miydin?Ben mi yanlış hatırlıyorum?" dediğinde sesinde hem merak Hem sinir vardı. Sinirliydi, çünkü Eda'ya yaptığım şeyler yüzünden beni suçluyordu. Meraklıydı, çünkü ona onu öldürdüğümü söylemiş, hatta onu Eda'nın benimle konuşmak için depoya geldiği günün kamera kayıtlarını izlemişti. Onun kalbine kurşunu sıktığımı, adamlarıma onu bir çöplüğe atmalarını söylediğimi biliyordu.

"Aras, ben adamlarımdan yani korumalardan şüpheleniyorum. Çünkü Eğer Eda'nın tam kalbine kurşunu sıkamadıysam bile, onu bıraktıkları yerde kan kaybından ölmesi gerekirdi. Onu dört adam bırakacaktı. Bu demek oluyor ki dört adam hain. " dediğimde düşünür gibi bir "Hmmm," sesi çıkardı.

"Peki, o korumalar kimdi? İsimleriyle bulabiliriz. Sorgulama işi zaten senin. Meşhur cezalarını izlerken benim canım yanıyor." deyip sırıttığında bende acımasızca güldüm. Ancak, ciddiyetime hemen geri döndüm.

"Korumalar şu an benimle çalışmıyor. Bir ay sonra ayrıldılar. Ancak isimlerini ve soy isimlerini hatırlıyorum. Berk Yazıcı,  Yusuf Durlu,  Atakan Sedef ve Uras kılıç."  dediğimde bana şaşkınca baktı. Şaşkınlığının nedenini soracakken telefonum çaldı.

Fatih arıyor...

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"N'oldu Fatih?"
"Abi, Eda galiba senin sırrını Işıl'a söyledi. Emin olamıyorum. Telefonu dinliyordum. Işıl'la bir şeyler söyledi.Hepsi de " Senden bunu saklamayacağım. Bana inan," tarzı şeylerdi. Dikkat et. Olmazsa Arda'da olan gibi kaçırırsın Işıl'ı ." dediğinde ben çoktan Telefonu kapatmış,Eda'yı arıyordum bile...Aklımda tek bir soru vardı;

Bu kız Ne yapmaya çalışıyordu?

Işıl'dan
Şoktaydım sanki.Beynim durmuştu.Abimin arkadaşı, ev arkadaşı bana o kadar acı çektiren sadistmiş. Eda'ya nasıl güveneceğimi bilemiyorum. Bunu nasıl abime söyleyeceğimi, kanıtlansa bile ne yapacağımı bilmiyorum. Çünkü benim hayatım uzun süredir böyle bir oyunla "Hayat," oluyordu. Bi'nevi alışmıştım. Onu polise teslim edebileceğimizden bile şüphe duyuyordum. Çünkü sanki o hepimizden daha akıllı,üstün ve acımasız bir varlıktı. Acımasız olduğu belki bir gerçekti, ancak üstün güçlere sahip olmadan kaçamazdı.

Abime bunu nasıl söyleyebilirim? Kaçar mı? Beni tekrar kaçırır mı? Eda bana gerçeği söylüyor mu? Tehlikede miyim? Ve en önemli soru; Bunu bana neden yaptı?

Kafamda onlarca cevaplanması gereken soru dönüyordu. Ancak Eda'nın cevaplaması gereken soruları şu an ona soramıyordum. Hareket kabiliyetimi kaybetmiştim sanki... Dünya dönmeyi bırakmış, sesler susmuş, insanlar yok olmuştu sanki...

"Bak, kanıtlarım bile var. Bana da aynısı olmuştu, sana yemin ederim. Beni dört kişi kurtardı. Onlar olmasaydı kan kaybından ölmüş olurdum. Seni en kısa zamanda onlarla görüştürmek istiyorum. Ancak, Baran hiçbir şey bilmesin. Onun heryerde adamları, korumaları var. Bana tam anlamıyla inanmadan be abin Aras'a ya da Baran'a hiçbir şey söyleme. Söz mü?"

O kadar telaşlıydı ki... Baran'dan en az benim kadar korkuyordu. Açıkçası, Baran'ın sadist olmaması için bir sebep yoktu. Benim neredeyse tanıyordu. O gün em sevdiğim salatayı, şarabı biliyordu. Gözleri buz mavisiydi. Gözünün hemen altında bir iz vardı. Bu kalıntılar ise benim o sadistin yüzü hakkında tek bildiğim şeylerdi .
Bu yüzden o adamla konuşacaktım. Eda'ya güvenecektim.

Şaşkınca başımı salladığımda benim telefonum çalmaya başladı. Telefonumu fark etmemiştim bile. Kim oraya koymuştu?

Telefona uzandığımda beklemediğim bir kişi beni arıyordu.

Baran arıyor...

İyi(!) insan lafın üstüne gelirmiş... Eda'ya baktığımda bana, "Benimle bir şey konuştun ama benim Baran'ı tanıdığımı bilmiyormuş gibi davran."

O kısa zaman sürecinde aceleyle başımı sallayıp Telefonu açtım.

"Ne var Baran? " dediğimde sesimi oldukça normal ve yalandan bir sinirle açmıştım. "Eda ile tanıştın mı?" Açıkçası bu kadar net olmasını beklememiştim. Hemde hiç... "Sen Eda'yı tanıyor musun? Ben abimin kız arkadaşı sanıyordum." dediğimde hafif şaşkın ama yine sorgulayıcı ve meraklı sesiyle, " Hayır, o benim kız arkadaşım. Ne konuştunuz bir anlatır mısın? Mesela sana ne söylemesi gerekiyormuş? İtiraf edecek neyi varmış?" Dediğinde çok fazla duraksamadan en mantıklı şeyi söyledim.

"Baran, sen bizi mi dinliyorsun?" Dediğimde sessiz bir küfür duyar gibi olsam da duymamış gibi yaptım. "Hayır, senin ve Eda 'nın güvenliği için telefonlarınız kayıtta. Bir koruma bana haber verdi." Dediğinde "Ne kadar iyi yalan söylüyor," diye düşündüm.

"Baran, Eda'nın abimden hoşlanmadığını söylemesi gerekiyordu, çünkü onu görür görmez sorguya almıştım ve onu biraz sıkıyordum. Eğer konuşmamızın başını dinleseydin, benim ona sarf ettiğim sözcükleri duyar ve konuşmamızın kaynağını anlardın. Şimdi sana sorduğum soruya gelelim. Neden bizi dinliyordun?" Dediğimde rahatlamış olduğunu belli etmeden derin bir nefes alıp verdi.

"Eda'nın da başına kötü şeyler gelmişti.Bu yüzden onun da telefonunu dinlemeye almıştık." Dediğinde bezginlikle yanıtladım, "Baran taksit taksit sayısı anlatma şunu." dediğimde arkadan bir ses geldi ve Baran küfür etti.Ardından telefon kapandı. Ne olduğunu anlayamadığım için üç dört defa "Baran," demekten başka hiçbir şey yapamamıştım. Ama galiba ucuz atlatmıştım. Veya çoğul konuşmak gerekirse ' atlatmıştık' .

Baran'ın bana bunu yaptığına bir yanım inanmıyordu. Diğer bir değişle; inanmak istemiyordu. Bedenim ikiye bölünmüş gibi hissediyordum. İlk defa arafta kalmıştım. Bilinmezlik... Beni tanımlayabilecek tek kelime buydu. Sayfalarca anlatabileceğim bu günü tek bir kelimeyle anlatabilirdim sanırım ; bilinmezlik.

.         .         .
Evet,umarım beğenmişsinizdir.

KURBANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin