KURBAN-14

73 4 1
                                    

Kısa mı denir uzun mu denir bilemem, ama yeni bir bölümle karşınızdayım. Önceki bölümü biraz heyecanlı yapmak istedim, ancak ayarı kaçırdığımı şimdi farkediyorum. Normalde o bölüm sezon finali olacaktı, ama yazma isteğime engel olamadım ._.

Multi: Baran

Bölüm şarkısı: There For You - Martin Garrix ft. Troye Sivan

                          Ve
Nobody's hero - Black Veil Brides
                           
                            Ve
In the end - Black Veil Brides

( Bu bölüm biraz karışık olacak, bu yüzden 3 şarkı ayarladım *_* )

Bölüme geçelim...

.               .              .

Işıl'dan
Katil...
Bu bir meslek miydi? Yoksa bir insanın, caniliğini, acımasızlığını dike getiren bir sözcük müydü? Bu güne kadar, yaşamış bütün seri katiller, acımasız, kalpsiz ve vicdansızdı. Bazıları çocukluklarında yaşadıkları travmatik olayla , insanlıklarını yitirirken, bazıları, içlerinde duydukları nefrete kurban seçiyorlardı...

Peki...Ben?

Ben bu kategorilere girmiyordum, ama katildim. Ben Baran'ı öldürmüştüm. Uçurumdan aşağıya düşmesine sebep olmuştum. Can vermesine, ölmesine sebep olmuştum. Ben , Baran'ı yargılarken, onun yerine geçmiştim.

Ben ne yapmıştım?

Tanrım, ben ne yaptım? Bunu nasıl yaptım? Burda diz çökmüş, ağlamama rağmen içimdeki his geçmiyordu. Ellerimle yerdeki çimleri yolarken, tek bir istekle yanıp tutuşuyordum; Baran yaşıyor olsun. İçimdeki pişmanlık ve suçluluk duygusu , kalbime zehirli birer ok gibi saplanırken, yumruk haline getirdiğim ellerimi yere vurdum.

Ellerimi ard arda yere vururken, aynı zamanda hıçkırarak ağlıyordum. Gözyaşlarım, yanaklarımdan süzülüyor, çeneme ulaşıyor, çenemden ise yere damlıyordu. O an, gözyaşlarım halen akmaya devam ederken, kalbim ağrımaya devam ederken, içimdeki bir yerde, beni teselli eden bir ihtimal gün yüzüne çıktı; ya yaşıyorsa? Ya yaralandığı halde ölmediyse? Çok ağır yaralanmış olmasına rağmen dayanıyorsa?

Bu ihtimale dayanarak, zaman kaybetmemek için ayağa kalktım. Ancak, birkaç adımdan sonra titreyen bacaklarım nedeniyle tekrar yere düştüm. Ayağa kalkacak gücü bacaklarımda bulamayınca, emekleyerek gittim. Arabaya vardığımda, telefonunun orda olma dileğiyle, açık kapıdan içeri baktım.

Şansıma, telefonu koltuğun üstünde duruyordu. Kalkarken düşürmüş olmalıydı. Telefonu elime alıp, hemen tuş kilidini açtım. İlk önce ambulansı aradım, sonra polisi aradım. Polise olanları anlatacak, suçlu olup olmadığıma karar vermeleri için, beni mahkemeye sevk edeceklerdi. Sonra Baran'ın bedenine otopsi raporu çıkacaktı. Ancak, eğer Baran yaşarsa... O zaman, bunların hiçbiri gerçekleşmeyebilirdi.

Onları beklerken, uçurumda, Baran'ın düştüğü yere oturmuş, bağırıyordum. Belki ses verir diye... Ancak, ses vermemişti. İçimdeki umut kırıntısı her saniye azalıyordu. İçimdeki pişmanlığa ekleniyordu. Artık o umut kırıntısı da kalmamıştı. Son bir defa, bir ses vermesi umuduyla, bir yaşam belirtisi göstermesi umuduyla, bağırdım. Boğazım yırtılırcasına, "Baran," diye bağırdım. " Yaşıyorsan, bir belirti göster! Yalvarıyorum!" diye bağırdım. O sırada bir ses duydum. Ancak, bu ses Baran'a değil, ambulans sirenlerine aitti.

KURBANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin