KURBAN-12

82 5 0
                                    

Multi: Eda
Bölüm şarkısı: Sia- Never give up

Haydi bölüme geçelim yıldızlar...
. . .
Baran'dan

Işıl'ın saflığıyla derin bir nefes alarak Telefonu kapattım. Eda söylememişti. İçimdeki 'Söyledi gerizekâlı!' diye bağıran sesi umursamadan Fatih'in verdiği adrese sürmeye devam ediyordum. Her ne kadar Fatih'in bana söyleyeceği şeyi merak etsem bile, içimdeki şüpheyi durduramamıştım. Ancak rotamı değiştirmektense korumalarımdan birini görevlendirebilirdim. Bu daha mantıklıydı.

Fatih'in yanına ulaştığımda Hem Işıl'dan haber alabilirdim, hem de bana yalan söyleyip söylemediklerini anlamış olurdum.

Aras'a dönüp, " Korumalardan birini görevlendir. O Mahir denilen herife hiç güvenmiyorum. Işıl'ı kaçırmaya kalkarsa, ki buna kalkışabilir, onu koruyacak biri olmalı." Bir ara düşünür gibi olsa bile kafasıyla beni onayladı.

"Alex'i görevlendirebilir miyim?"  Dediğinde, iyi bir fikir olduğuna emin olduğum için onay vermiştim. Burda sanki patron benmişim gibi görünse bile, normalde bazen o benden bile daha acımasız olabiliyor.

Fatih'in bana verdiği bu adres neden bu kadar uzaktı ki?

.        .        .
Sonunda mekâna varmıştık. Aras Benden önce davranıp arabadan inince, ben de indim.

Geldiğimiz yer bir depoydu. Gerçi başka bir şey beklenmezdi bizden. Biz hep böyle olmuştuk. Depodan depoya.

Boyası çıkmış ve paslı demir kapıdan içeri girdiğimizde,  iki tane bağlı adam ve adamlarımız duruyordu. Biraz daha yaklaştığımda adamlardan birinin, Fatih'in abisi Mesut olduğunu gördüm. Mesut uzun zamandır aranıyordu. Annesini ve küçük kız kardeşini öldürmüştü. Sırf o gece sarhoş olduğu için yapmıştı bunu.

Fatih'e dönüp, "Önce hangisi?" diye sordum. Bu sefer Aras yanımda değildi. Çünkü onu adamlar farklı bir yere yönlendirmişlerdi. Yaklaşık iki dakika sonra çığlık sesleri gelirse, hiç şaşırmam.

"Abi, önce Mesut 'u yapmalısın. O her şekilde kaçabiliyor. Diğer adamın suçunu söylerim, Eğer istersen." dediğinde meraklanmıştım." Ne yaptı?" diye sordum sakin bir sesle.

"Abi, dört kadın yedi erkek öldürmüş. Kadınları fotoğrafçı olduğuna inandırır, fizikleri ile ilgili iltifatlar eder ve akşam onların fotoğraflarını çekeceğini söyleyip Eve çağırarak kandırmış. Sonra ise onlara tecavüz eder ve boğarak öldürürmüş. Ayrıca öldürdükleri arasında yedi çocukta yer alıyor." bunları duyduğumda o adama ilk işkence etmek istesem de, şöyle bir şey vardı; Birinden nefret ediyorsan ve ona eziyet edeceksen, ilk olarak onun gözünün korkmasını sağla ki, sana yalvaranlarını duyabilesin. Bende buna sağdık kalacaktım.

"İkisini de uyandır." dedim sakin, ama insanın soğuk terler atmasını sağlayacak bir ses tonuyla.

Arkadan beliren adam onların yüzüne içinde soğuk su olduğunu düşündüğüm kovaları boşalttı. İkisinde yerinden sıçrarken, yan taraftan çığlık sesleri yükselmeye başlamıştı bile. Mesut nerde olduğunu kavrayınca bana meydan okuyan bir bakış attı.

Bu cesaret nerden geliyor lan!

Onun bu bakışlarına alayla karşılık verip masadan kerpeteni aldım. Bağlı olduğu yer: Düz bir masa gibiydi. Onu üstüne yatırmışlar, asla açamayacağı sıkılıkta ve kalın iplerle bağlamışlardı.

"Eee, cehenneme gitmeye hazır mısın?"  Dedim ve cevap vermesini beklemeden işaret parmağındaki tırnağı söktüm. Cevap yermek için açtığı ağzını çığlık atmakla kullanmıştı. Dişlerini birbirine bastırdı ve bana meydan okuyarak bakmaya devam etti. Orta parmağındaki tırnağı çektiğimde , yine kendine engel olamayıp bağırmıştı. İçimden, "Bir de meydan okuyor," diye geçirdim. Elinde tırnak kalmayana kadar teker teker, acıta acıta işkence etmiştim.

Kerpeteni masaya bırakıp, neşteri aldım. Bu çok eğlenceli olacaktı. Üstündeki bluzu kesip, karaciğerinin olduğu yerin etrafını çizdim, inlemişti.
Sonra midesinin olduğu yere derin çizikler bıraktım. En son ise o hafif denmeyecek derinlikteki yerleri açtım ve Mesut'u ameliyat eder gibi organlarını dışarı çıkarmaya çalıştım.

Mesut, deliler gibi bağırıyor, küfürler ediyordu.

Bu yaptığımdan sonra ise ölmüştü. Arkamı dönüp ısıtılan demiri elime aldım. Bedenine yaklaştırdığımda, deri tanecikleri metalin ucuna yapışmış ve kan akmaya başlamıştı.

Kısaca BK(S) yazıp bıraktım. Diğer adama baktığımda bana korkuyla bakıyordu. Bir yandan ise yalvarıyordu.

Yalvarması ile alaycı ve duygudan yoksun bir gülümseme yerleşti dudaklarıma.

Elimdeki metali bırakıp tekrar neşteri elime aldım. Bu daha eğlenceli olacaktı. Yanımızdan hâlâ gelmeye devam eden çığlık sesleri beni iyice tahrik ediyordu. Memnun olmadığını söyleyemezdim.

"Özlemişim," diye mırıldandım.

Bu adamın da işini bitirecektim. Ama önce o çocukları öldürdüğü için onu dövmeyi çok istiyordum. Neşteri bir kenara bırakıp, yüzüne en sertinden bir yumruk attım.Kafası yana dönmüştü ve dudağının kenarından hafif bir kan süzülmüştü. Yatar pozisyonda olması ona vurmamı zorlaştırdığı için birkaç yumruktan sonra bırakmıştım.

Neşteri elime geri alıp çizikler atmaya başladım. Kasıklarına attığım çizikler özellikle derin oluyordu. Bu adamı boğmak istiyordum. Bu yüzden elime metali alıp diğer adama da yaptığım gibi BK(S) yazdım. Fatih'e döndüğümde duygudan yoksun gözlerle Mesut'a bakıyordu.

"Fatih," dedim dikkatini çekmek için. "bu adamı boğun. Sonra bir yere atın. Benim dışarda işlerim var. " dedim. Aslında tek işim vardı, o da Işıl 'dı.

Aras hâlâ işkenceye devam ediyordu. Bu iyi bir şeydi, Işıl ile ilgili bilgi alabilecektim.

Telefonumu çıkarıp, Alex'i aramaya başladım. Açtığında nefes nefeseydi.

"Abi," dedi önce. "Işıl ve Eda... kaçtılar." dediğinde Telefonu hızla kapatıp arabaya atladım. Bir yandan küfürler savuruyordum. Eda ve Işık'ın telefonunu hackletmiş ve onları her daim takip etmek için bir sistem kurdurtmuştum. O sisteme bağlandığımda, bir takside oldukları kanaatine vardım. Çünkü bu kadar hızlı yürüyemezlerdi. Gaza yüklenip İstiklal Caddesine varmaya çalıştım.Şansıma, trafik yoktu. İbreyi 190'a çıkarıp sürmeye başladım. İstiklaL Caddesine yaklaşık on dakika
Sonra varmıştım. Sisteme baktığımda bir bankada durduğunu gördüm. Banka ise buraya çok yakındı. Işıl'ı kaçıracaktım.

Bu zorunluydu. Öğrenmişti. Benim o kişi olduğumu öğrenmişti.

.       .       .

Bankaya vardığımda Eda ortalıklarda görünmüyordu. Ama Işıl bankanın önünde dikiliyordu.

Bankanın içine doğru ilerledi. Üşümüş olmalıydı. Bankanın içine girdi ve tenha bir yerde dikilmeye başaladı. Tenha olmasından faydalanıp arkasından geldim. Arkasındayken , "Cennet," dedim. Bu lafı duymasıyla arkasını döndü ve beni gördü. Gözleri korkuyla büyürken bir adım geriledi.

Arkasına bakmadığı için yere düşmüştü. Ayağa kalkarken ensesine dirseğimi geçirip bayılmasını sağladım. Oyun, kaldığı yerden devam ediyor.

Cennet, cehennem seni yakmayı çok özledi. Kanınla oynamanın verdiği zevki... Ama merak etme, bu özlem giderilecek. O kadar şanslısın ki; Cehennem seni karşılamaya bile geldi. Bakalım, bu şansını kullanabilecek kadar hayatta kalacak mısın?

.                                  .                               .

Veeeee yeni bir bölüm. Beğenmeniz dileğiyle...

KURBANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin