Yanda Mihael :D Tabi aslında bu arkadaştan vazgeçmiştim ama baktım Mihael'ın tipini fazla kısıtlamışım en uygun arkadaş bu gibi geldi. Birde biricik okuyucum @klapsiggirl istemişti tabi. Bölüm ile ilgili eleştiride bulunursanız kendimi düzelteceğim noktaları bilmek beni mutlu eder. Ayrıca bir sonraki bölüm hakkındaki tahminlerinizi de yazarsanız mıtlı olurum :D evet "mıtlı"
İyi okumalar dilerim.
.-.-.--.-.-.---.-.-.-.------.-.-.-.--.-.-.-.-..-.-.
~Mihael~
Yediğim sıkı dayaktan sonra beni evime kadar götüren Eren olmuştu.
Pastaneye girer girmez Mary servisini yapacağı tabakları rastgele bir masaya bırakıp yanıma koşmuştu. Kasiyerimiz olan Collins, hızlıca pastaneyi saatinden erken olmasına rağmen kapayıp müşterileri yollamıştı.
Ben de Eren’in salonda benim görünürdeki şişlik ve çürüklerime buz tutmasına yardım ediyordum. Eren sürekli yere bakıyor ama ara sıra canımı acıtıp acıtmadığına bakmak için kafasını hafifçe kaldırıp göz ucuyla yüzüme bakıyordu.
Bu sırada Mary annemin kızgın sesini merdivenlerde duydum “Ben dedim sana! Bu çocuk kim bilir nelere bulaştı. Resmen hedef tahtasına dönmüş! Dua et Shannon, dua et ki Eren onu buraya kadar taşıdı. Yoksa kim bilir artık sabaha hipotermiden (YN.vücud ısısının aşırı düşmesi) ölürken bulurduk oğlunu!” son sözünü söylerken Mary arkasında Shannon ile içeri girdiler. Shannon, Mary’i sakinleştirmeye çalışıyordu “Sakin ol hayatım. Bağırman veya kızman bir şeyi değiştirmez.” Mary, Shannon’ı takmadan benimle konuşmaya başladı. “Bu hal ne? Mihael! Ne bok yedin? Tanırı aşkına, okulda napıyorsun sen? Ona buna kafamı tutuyorsun?!! Biz seni oraya oku diye yolluyoruz horoz dövüşü yap diye değil!”. Cevap veremiyordum. Herhangi bir sözüm onu daha çok kızdıra bilirdi.
Ayrıca bana bunu yapanların adını verirsem o gider direk okula şikayet eder ve beni dövenler de dedikleri gibi suçu benim üzerime atarlarsa okuldan atılır ve Eren’i de artık anca rüyamda görürdüm. Ayrıca bana suç atmaları çok kolaydı. Beni okulun kameralarının kör noktasında dövmüşlerdi. Eren’in dediğine göre tabi.
Hayır, tabi ki Eren’e ağlayarak “Beni Cody dövdürdü!” demedim. Diyemem ki! Onu bu işin içine çekersem popülerlik basamaklarından onu aşağıya indirirler, bir daha da o merdivenin yüz metreden yakınına bile yaklaşamazdı. Üstüne birde bana yaptıkları gibi onunlada uğraşa bilirlerdi.
Mary annem hala bağırırken Shannon onu sakinleştirme çabalarından vazgeçmemişti. Bu durum Eren’in sinirini bozmuş olacak ki dudaklarını bir birine bastırıp bıkınca gülümsemeye başlamıştı. Hafifçe sağa sola sallanıyordu.
Birden baldırımdaki çürükte bir acı hissettim baldırımdan bacağıma kadar ani bir acı dalgası yayıldı. Bağırmaktan kendimi alamadım. Eren bilerek çürüğe tuttuğu buzu bastırmıştı. Şerefsiz!
Benim bağırmamla birlikte Mary ve Shannon susup yanıma koştular. Oha Eren bilerek yapmış! Aşkım ya.. Tabi benim artık bu durumdan bıktığımın farkına varmıştı. Gerçi başka bir yolda bulabilirdi. Uyuz!
Neyse bir şekilde akşam yemeğini yedik. Annelerim sağ olsun Eren’i bırakmadılar. Eh çocuk da haliyle yurda giriş saatini kaçırdı. Ahh ne yazık ki bizde kalmak zorunda kaldı. Ama asıl olay şu ki bizim evde misafir yatağı yok…
Annelerimin ortak zevki olan, pastel pembe çiçekli böcekli berjer koltuk takımılarımızda da iki büklüm yatamayacağı için Erenle benim alttan çıkan doğuran yatakla beraber çift kişilik olan yatağımda birlikte uyumak zorunda kaldı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Dragoste"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...