Ben geldimm. J keyifli okumalar…
.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.
Aşk nedir?
Sadece güzel duygular mı?
Sevmek, heyecanlanmak, mutlu olmak, mutlu etmeyi istemek, ona ihtiyaç duymak ve yanında istemek mi?
Sizce aşk bu kadar basite indirgenebilir mi?
Aşk yanında olumsuz şeyleride getirmez mi?
Ona bakanlardan nefret etmek, onu üzenlerden nefret etmek, onunla gülen insanları kıskanmak, onun gülümsemesini görenleri kıskanmak, onun gezdiği insanları kıskanmak; korkmak, bir gün seni terk edeceğinden korkmak, içindeki alev alan aşkın yerine nefret doldurmaktan korkmak, onun eline bir daha erişememekten korkmak, onun zarar görmesinden korkmak, onun senden başkasına gitmesinden sana ihtiyaç duymamasından korkmak, onun seni onu sevdiğinden daha az sevmesinden korkmak ya da hiç sevmemesinden.
Aşk zordur. Yanında getirdiği duygulardan sakınmak ise daha zor.
-Mihael Avens
----------------------------
Öğle saatlerine doğru bir sürü yokuş, yol ayrımından sonra nihayet kamp yerine varmışlardı.
Yabani hayvanları uzak tutmak için uzun tellerle çevrili geniş bir alan olan bu kamp alanında bir lokal rehber yardımı ile kamp yapılacak açıklığa doğru gitmek üzere öğrenciler otobüsten inmiş, çoktan yürümeye başlamıştı.
Yürürken öğrencilere yeşilin ve kızılın her rengi ile bezeli ağaçlar, etraftaki rengarenk çiçekler adeta masallardan fırlamış bir manzara onlara eşlik ediyordu.
Lokal rehberi takip eden kalabalığın en arkasında Mihael ve Eren geliyordu.
Gezi prosedürü olarak herkes kendi döneminden farklı birisi ile eşleşmişti. Böylece öğrencileri kaynaştırma amaçlanmıştı.
Elbette Eren ile Mihael'ın eşleşmesi epey ilgi çeksede pek umursadıkları söylenemezdi.
Mihael yeşilliğin karşısında ne kadar büyülenmiş olsada kendini düşünmekten alamıyordu. Her zamanki gibi bu sefer ne yapacağını düşünerek beynini kemiriyordu.
Homofobik bir toplumdan uzak olacakları ormanda belki ilişkileri bir iki adım ilerleyebilir ve bu karmaşıklıktan kurtulabilirlerdi.
Ve belki de bir kaç yaramazlık yapabilirlerdi.
Mihael'in düşünceleri farklı taraflara kayarken Eren'e bakma ihtiyacı duydu.
Eren ile Mihael göz göze geldiklerinde Eren’in beyaz ve porselenimsi tenine hafif ve zarif bir pembelik yükseldi.
Mihael Erenle geçirdikleri zaman boyunca onun hakkında birçok şeyi fark etmişti.
Diğerlerine karşı duygularını saklarken kendisine karşı sürekli açık verdiğini, yaşça büyük gözüksede içinde küçük bir çocuk olduğunu, hayvanlara karşı özel bir ilgisi olduğunu, rock müziğe bayıldığını fakat klasik müzikten de hoşlandığını, güzel sanatlara aşık olduğunu, barok mimarisine karşı özel bir ilgisi olduğunu ve daha birçok şeyi.
Bunca zaman sadece onun zevklerini değil aynı zamanda huylarını da öğrenmişti:
Normal bir insandan daha çok yemek yediğini, çay içmediğini, sınavlara ayakta gezinirken çalıştığını, ders çalışırken ya da kitap okurken bir şeyler yiyemediğini ve Mihael’in en çok hoşuna giden huyu ise çok düşünceli olduğunda dudaklarını öne çıkartarak somurtması ve hafifçe kaşlarını çatması...
‘’Rip, riiiiippppp" (yn: nasıl sesi nasıl açıklayacağımı bilmediğim için çizgi roman efektlerinden kullandım :/ )sesi ile ikilinin bakışması bölündü.
Eren’in sırt çantasının büyük gözü yırtılmış içinde ne var ne yok yere dökülmüştü.
Mihael "Oh, tanrım!" diye şaşkınlıkla inledi. Eren ise her zamanki bıkkın gülümsemesini yüzüne yerleştirmişti.
Sanırım ilk dakikalardan bu kampın onlara yaramayacağı belliydi.
Mihael kendi sırt çantasını indirip Eren’in eşyalarını yerleştirmeye başladı. Eren ise kıyafetleri tekrar katlayıp Mihael’e uzatıyordu. Bu sırada boxserini yedek pantolonun arasına sokmayı da ihmal etmemişti. Mihael, Eren’in bu hareketini fark etmiş ona piç gülümsemesi yapmamak için kendini zor tutuyordu.
Ayağa kalktıklarında Eren, Mihael’in elinden çantayı kapıp sırtına asmıştı. Yürümeye devam ettiler.
Yaklaşık iki saat sonra bütün eşyalar yerleştirilmiş ve çadırlar kurulmuştu. Serbest zaman verilmiş ve öğrenciler özellikle ormana gitmemeleri için tembihlenmişti. Kamp alanı ne kadar tellerle çevrili olsada oldukça büyük ve kaybolmak oldukça kolaydı.
Mihael’in "Lütfen. Eren biraz dolaşalım çok uzaklaşmayız." sözü ile bizimkiler kalabalıktan ayrılıp ormanlık alanın az ilerisinde uzun çimenler ile bezeli bir iris çiçeği tarlası keşfetmişlerdi.
İkisi uzun çimenlerin arasında uzanıp havadan sudan konuşurken Mihael aklına gelen fikir ile hınzırca gülümsedi.
Bir Dilim Aşk!!! Yeni hikayemin tanıtımını yayınladım yorumlarınızı bekliyorumm ;)
Sol elini yavaşça Eren’in beline doğru uzatıp onu dürttü. Eren ise aniden irkilip belini bükünce Mihael bu oyunun nereye gideceğini merak ederek aynı şeyi yapmaya devam etti.
Bir süre süren savaşta Eren Mihael’in tikini bulmaya çabalamış fakat olmadığını fark edince ondan uzak durmaya çabalamıştı. Ancak Eren’in bu çabası, Mihael onun üzerine çıkıp kasıklarına oturunca son buldu. Bu sefer dürtmeler gıdıklamaya dönmüştü. Eren şuursuzca kahkaha atarken Mihael de onu zorlamaya devam ediyordu.
Eren bir yandan gülüyor, bir yandan da Mihael’i durdurmak için çocuğun ellerini yakalamaya çalışıyordu.
Mihael’in iki elini de yakaladıktan sonra ikisi de değişen pozisyonlarının farkına varmıştı.
Eren Mihael'in kasıklarının olduğu yerde iki bacağının arasına Mihael’in bacaklarını almış, dizlerinin üzerindeyken hafifçe eğilmiş şekilde Mihael ile yüz yüzeydiler.
Gözleri ve elleri birbirine kenetli iki gencin de kalpleri delicesine çarparken, ruhlarını büyük bir arzu kapladı. İkisinin de gözleri birbirinden ayrılıp, hızla nefes alıp verdikleri hafifçe aralı dudaklarına kaydı.
İkisi de birbirlerini öpmeye hazırken, birisinin gelecek şüphesi onu bu durumdan alı koymaya yetiyordu.
"Eren" diye fısıldadı Mihael. Eren’in altında adeta hapsolan çocuk kendini yavaşça gözlerini kilitlediği dudaklara yaklaştırmaya başladı. Eğer bunu yaparsa Eren’in hatırlamadığını sandığı için ilk öpüşmeleri olacağını düşündü Mihael. İkisinin de kalbi delicesine çarparken Eren, Mihael’e daha fazla dokunma arzusu ile doldu. Onun teninde elini dolandırmak, Onu delicesine öpmek..
Herhangi birisi olsa atak geçireceğini biliyordu ama bu Mihaeldi. Onu gördüğünde hiçbir şey düşünemiyordu. Tek ama tek düşüncesi Mihael oluyordu. Sanki bütün hayatı onun etrafında dönüyordu...
Mihaelle dudakları arasında santimler kala tanıdık bir ses ile irkildiler.
"Hey sizi serseriler! Kaldırın kıçınızı, yemek zamanı!"
*-*-*-*-*-*-*-*-*
Evet Eren ile Mihael için bir geçiş dönemine girdik çok yakında çok farklı şeyler olacak ve adım adım finale yaklaşıyoruz… Sizi özledim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Romansa"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...