Nasıl başlayacağımı bilmiyorum bende fark ettim ki hikayeyi epey aksattım ama sizin de affınıza sığınarak yazılılar dolayısı ile başım çok sıkışıktı ardındanda tatilin gafletine düştüm. Bu yüzden özür mahiyetinde bu bölümü elimden geldiği kadar uzun yazacağım. Multimedya da Eren var.
~Eren~
Yavaşça dolabımı kapattım. Kalabalık koridorda yürürken onu düşünüyordum. “O çocuk.“ dedim sessizce buraya geldiğimden beri ilgimi çeken bir çocuk vardı.
Ona tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki o çocukta beni ona çeken bir şeyler var, anlamıyorum nasılsa her hareketi ilgimi çekiyor yanından geçerken parfümünde boğuluyor, göz göze geldiğimizde istemsizce gözümü kaçırıyorum, yani nasıl bir şey bu açıkçası daha önce hiç yaşamadığım şeyler.
Ben bunlarla kafamı yorarken her zamanki gibi zil çalmış ben yine dersliği kaçırmıştım. Gerçi çok önemli değildi iki dakika geç sallana sallana giderken kafama dank etti. Lafın gelişi değil yani adeta dank etti. Bu gün dil hazırlık sınıfı sınavı vardı. Adımlarımı hızlandırdım ve hemen geçtiğim sınıfa yöneldim koşar adımlarla sınıfa girdiğimde karşımda o çocuk vardı.
En ön sıraya oturmuş kafası eğikti. Sol eli ile saçlarını karıştırıken bir kağıda ritmik olarak kalem vuruyordu. Öğretmen çoktan gelimiş ters ters bana bakıyordu. Çocuğu süzmekten vazgeçip öğretmenin yanına gittim.
Adam birkaç kağıdı karıştırıdı karıştırdığı kağıtların arasında bir sürü dersin yazılı kağıdı ve ardında cevap anahtarları vardı bana İngilizce sınavlarının arasından birini uzattı kağıdı aldım ve çocuğun oturduğu sıra dizisinin en arkasına yöneldim.
Sınıf boştu sadece o, öğretmen ve ben; benim için normaldi tek hazırlık okuyan ben olduğum için hep sınıfta tek öğrenciydim böylesi daha iyiydi derslerim hep özel ders havasında oluyordu fakat bu çocuğun niye burada olduğunu tam olarak anlayamamıştım yanından geçerken kağıdına bir göz attım. Matematık demin cevap anahtarını gördüğüm sınavlardan aslında soru o kadar zor gözükmüyordu ama o birinci sorudan takılmıştı sessizce “Cevap üç çıkacak.” Dedim kafasını kadırıp bana baktı ops Türkçe konuştum sanırım, bu seferde İngilizce söyledim övünmek gibi olmasın ama hemen kapmıştım şu dili. Çocuk anlamış görünüyordu hemen yaptığı işlemleri silip baştan yapmaya başladı. Bende yerime oturup kağıda şöyle bir göz gezdirdim.
Sınav çok zor gözükmüyordu. Ama dikkatim dağılıyordu önümdeki sarışın herif yüzünden, saçlarını karıştırışı, dağınık dalgalarını parmağına dolaması nefes alp verirken hafifçe kalkan omuzları. Daha önceleri bisexsüel olduğumu keşfetmiştim ama daha önce hiçbir erkek beni bu kadar sarsmamıştı. Kağıda odaklanmaya çalışıyordum ama fark etmeden gözüm ona kayıyordu
. Kağıdı yapmaya başladım. Birkaç sorudan sonra uğraşmama bile gerek kalmadan takır takır cevaplamaya başladım.
Birden çocuk bana bakıyor gibi geldi. Kafamı kaldırdığımda onunla göz göze geldik. Berrak deniz mavisi gözleri, suratına düşen dalgalı sarı saçları ve elindeki kalemin ucunu kemiriyor. Tahrik edici. Yavaş yavaş gürültüsü artan saatin tik takları ile suratına bir kırmızılık yükseliyor. İstemsizce yarım ağızla sırıttım çocuk hemen gözlerini kaçırıp önüne döndü. Tanrım, şaka gibi, çok yakışıklıydı. Hemen son soruyu cevaplayıp yerimden kalktım, tabiî ki onun yanından geçerken de kağıdına bakmayı ihmal etmedim. Yazısı güzeldi. İsmi, “Mihael” dedim sessizce, güzel isim.
Öğretmen masasına kağıdı bıraktım ve kapıya doğru yürürken ona baktım. Çocuk ismini duyunca hafifçe kafasını kaldırmış bana bakıyordu çocuğa sadece dudaklarımı kıpırdatarak iyi şanslar diledim ve sınıftan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Romance"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...