XV | Yeter Artık!

201 9 2
                                    

İyi okumalar!

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Nedir özgürlük?

Ufka doğru bir yolculuk?

Belki de rahat alınan bir nefes..

Hiç değilse hayatında en çok istediğin şeyin anahtarıdır özgürlük.

Ben bu anahtarı geçmişimin kapı koluna astım bir daha alamayacağımı bile bile.

Evet, Mihael'e yanaşamazdım. Onun dudaklarına ulaşamazdım. Onun kalbinde kendime yer bulamazdım.

Ben özgürlüğümü geçmişimin esareti altında kaybetmiştim. Mihael'ı şah-mat yapmak değil tek taşımı bile oynatamazdım.

Ben onun kalbini kıramazdım.

Geçmişimin getirdiği sorumluluğun altında ezilsem de yansam da kül olsam da ona ulaşamazdım.

Çünkü ben korkağım. Ona kendi hakkımdaki gerçekleri anlatırsam ne olacağını bilmiyorum.

Ve buna cesaret edemiyorum.

-Eren Demiröz

------.----------.-------.--------

~Mihael~

Altımda yere yatmış uzun çimenlerin baskısını hissediyorum. Serin esen rüzgarın, yapraklarla olan dansından çıkan hışırtıları duyuyorum. Gözlerim Eren’in lacivert gözleri ile buluşuyor, ardından gözlerim onun hafifçe araladığı güzelim dudaklarına kayıyor. Parmaklarım parmaklarına kenetli onun soğuk teninin verdiği heyecan bütün vücudumu sarıyor. 

Bütün hücrelerim onu istiyor, dudaklarını.. Daha fazlasını değil. 

Beynimin mantıklı düşünen kısmı tamamen baygınken sadece istemsizce erkekliğin yönettiği iç  güdülerimin etkisi altındayım. 

Kalbim sıkışıyor.

Yavaş yavaş onun dudaklarına ulaşmak için doğrulmaya çalışıyorum.

O gün bardaki öpüşmemiz geliyor aklıma.

O günden kalan küçük şeyler.

Onun dudaklarının yumuşaklığı.

Dudaklarımdaki baskısı.

Dillerimiz birleştiğinde aldığım tuhaf his


"Hey sizi serseriler! Kaldırın kıçınızı, yemek zamanı!"

Elis! 

Kahretsin...

~Elis~


Gördüğüm şey karşısında sinirim bozulmuştu. Bu gün şu Erenle ciddi bir konuşma yapmam şarttı. Tanrı aşkına daha ne kadar Mihael’ ı bu saçma oyununda kıracaktı ki.

Tamam Mihael'ı seviyor olabilir ama yetti artık oyuncak değil ya bu iş.

Mihael'ın  yeterince hisleriyle oynamıştı bence.

Mihael ‘den gelen aramalar, sürekli duyduğum "Acaba beni gerçekten seviyor mu?" lar. 

Aa yetti ama.


İki dangalak da ayakta dikildiğinde konuşmak için iyi bir an olmadığının farkındaydım ama ne mutlu ki Mihael'e takmış olan müdür yardımcımız sayesinde her şey planladığım gibiydi.

" Mihael." dedim ve ona gözlerimi büyütüp kaşlarımı çatarak kızarmışsın işareti çaktım. O elleriyle sanki fark etmemiş gibi vücut sıcaklığını kontrol ederken sözüme devam ettim. "Yemek dağıtımında görevliymişsin Mihael, her zamanki gibi" diyip hep yüzümde duran sahte gülümsememi büyüttüm.

mihael yüzünü ekşitti ve "Ben önden gidiyorum o zaman." dedi.

‘İşime gelir.' diye düşündüm.

~Eren~ 

Mihael'ın koşarak gidişine bakarken kendimi birden bir ağacın gövdesinde buldum.

Elis daha önce hiç görmediğim ciddi bir surat ifadesi takınmış, iki eliyle yakamı toplamış ve benden kısa olan boyuna rağmen fazlasıyla tehtitkardı. 

"Bana bak." dedi tıslayarak ve yakamı daha çok aşağı çekti.

"Artık arkadaşımın duygularıyla oynama. Öldürürüm seni." 

Boğazım daralıyor, nefes alamıyorum.

Duygular?

Kimin duygularıyla oynuyor muşum?

Mihaelle mi? 

Geçekten böyle mi düşünüyor?

Duygularıyla oynandığını falan...

Yine pisliğin teki olup insanların duygularıyla mı oynadım?

Elis’in sesini duyabiliyorum ama yoğun düşüncelerim arasında, sadece boğuk bir gürültü olarak bana ulaşıyor.

Midem ağrıyor.

İnsanlar önemli değil. 

Önemli olan mihael.

Dudaklarımı ısırdım.

Yine yaptım.

Deniz’e yaptığım şeyi farklı bir şekilde yine yaptım.

Acaba benim yüzümden ağlamış mıdır?

Kahretsin! 

.-.-.-.--.--.-.-.-.-.

Kendine geldiğinde Elis gitmişti.

Eren, yaslandığı ağacın dibine çöktü ve başını ellerinin arasına aldı.

Ne yapacağını biliyordu.

Dürüst olacaktı.

Olabildiğince.

*-*-*-*-*--*-*-* 

bu bölümden hiç emin değilim ama çok geciktim o yüzden yayınladım. bu geçiş bölümüydü. artık ereninin biraz olgunlaşması gerekiyor.

Editörüme Teşekkürler <3 

I'm Free!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin